Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ağustos '16

 
Kategori
Güncel
 

Nerede kalmıştık?

(NORMALLEŞMEK ZORUNDAYIZ)

Geçen haftaki yazımda darbe koşullarının oluşması ve darbeye yönelik tepkilerle, toplumun farklı reflekslerini irdelemeye çalışmıştım.

Kim ne derse desin, önceki yazıda da ifade etmeye çalıştığım gibi Türkiye uçurumun eşiğinden döndü.

Her ne kadar, hala bu olayı Gülen mantığıyla “tiyatro” olarak görenler, daha da ileri giderek “Erdoğan, başkanlık yolundaki engelleri temizlemek ve oylarını artırmak için bu darbeyi tezgahladı” diyenler olsa da kimi zamanlama hatası ve beklenmeyen halk direnişi sayesinde ülkeyi kan gölüne çevirecek bir darbe ucuz atlatıldı.

İlerleyen zamanlarda gerek darbeciler ve gerekse darbe karşıtlarıyla ilgili bir dolu bilinmeyen hikayeler ortaya çıkacak, kimler darbecilerin yanındayken son anda saf değiştirdi, kimler iradeleri dışında darbecilerin yanında yer almak zorunda kaldılar; daha net biçimde açıklanacak.

Bu arada devlet organizasyonunda ve özellikle ordunun hiyerarşik yapısında görülen bir dolu zaafların, yapısal ve idari yanlışların gün yüzüne çıkması belki de bu darbeden çıkarılacak en önemli derslerden biridir.

Darbe sonrası çok hızlı davranarak, darbeci artıklarına pek hareket alanı bırakmayan hükümet, aynı çabukluk ve hassasiyeti yargılama aşamasında da gösterir, geçmişte yaşanan haksız, hukuksuz uygulamalar yaşanmazsa, tam demokratikleşme olmasa da, normalleşme yönünde önemli gelişmeler sağlanabilir.

Üç aylığına uygulamaya konulan olağanüstü halle ilgili muhalefet kanadından kimi eleştiriler gelse de, içinde yaşadığımız olağanüstü dönem için makul ve kabul edilebilir gerekçeler sunan iktidara tanınan kredi umarız amacına uygun kullanılır.

Uzun yıllardan beri zaten olağandışı koşullarda, çoğu zamanda kaos ve korku içinde yaşayan toplumun şimdi en çok ihtiyacı olan şey normalleşmedir.

Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları son darbe teşebbüsünde gösterdiği direnç ve özgüvenle artık normal bir ülkede, normal vatandaşlar gibi yaşamayı hak ettiklerini göstermişlerdir.

İktidarda AK Parti olduğu için doğal olarak AK Parti yandaşlarının daha çok öne çıktığı gerçeğinden hareketle, kendilerini geri çeken yurttaşları anlamaya çalışsak da, bundan sonraki süreçte normalleşme ve ardından demokrasinin tüm kurum ve kurullarıyla yerleşmesi adına birlikte davranmak zorunda olduğumuzu herkesin kabul etmesi gerekiyor .Bu anlamda son günlerde önemli ve anlamlı adımların atıldığını görüyoruz.

Cumhurbaşkanının siyasi parti liderlerini davet ederek, darbeye karşı duruşlarından dolayı hem teşekkür edip, hem de görüş ve önerilerini alması önemsenmesi gereken bir gelişmedir.

Bu arada parlamentoda grubu bulunan HDP’nin darbe karşıtı ortak bildiriyi imzalamış olmasına karşın Beştepe’ye çağrılmaması da ayrıca tartışılması gereken bir konu.

Keza, Başbakan Binali Yıldırım’ın siyasi parti liderlerini ziyaret ederek süreçle ilgili bilgilendirmesi, Kılıçdaroğlu’nun Ohal’ le ilgili endişe ve önerilerini dikkate alacağını belirtmesi normalleşme ve toplumsal uzlaşı adına önemli bir adımdır.

Öte yandan bir diğer önemli adım, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Pazar günü finali yapılacak demokrasi mitingine Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’yi davet etmesi ve hatta konuşma yapmalarını istemesi, hem Cumhurbaşkanının, hem de Kılıçdaroğlu’nun karşılıklı olarak açtıkları davaları geri çekmeleri, siyaset tarihimizde nadir görülen davranışlardır.

Yeni Anayasa konusunda olumlu yaklaşımlar bir yana, kimi acil anayasa değişiklikleri için siyasi partiler arasında bir konsensus sağlanması, hepimizi umutlandıran önemli adımlardır.

Her koşulda demokrasi ve özgürlükler söz konusu olduğunda karşımıza yaşamsal bir sorun olarak çıkan Kürt sorunu HDP ve PKK denkleminin bu normalleşme sürecinin bir parçası haline gelmesi de kaçınılmaz görünüyor.

Şimdi tüm bu olumlu ve umut verici adımlara karşın, inanıyorum ki belli kesimlerde “ ama geçmişte de oldu, sonu gelmedi, bu iktidara nasıl güveneceğiz? Her zamanki gibi takiyye yapıyorlar!” türünden itirazlar gelecektir.

İktidarla muhalefet arasında bir güven bunalımı olduğu bir gerçek.

Erdoğan’ın başkanlık taleplerine karşı çıkan, bu sistemin Türkiye’ye uygun olmadığını iddia edenler azımsanmayacak kadar önemli bir kitle.

Ancak şunu unutmamak gerekiyor.

İnsanlar ve kurumlar yanlış yapabilir, aldanabilir, aldatılabilirler.

Ama konu ülkenin geleceği, toplumun huzur ve refahı, özellikle de barış olunca;   geçmişe çok fazla takılmadan, geleceğin yeni kodlarını oluşturmak, düşmanlıkları bir kenara koyarak, ortak paydalarda buluşmanın zamanıdır.

Türkiye’nin insan potansiyeli ve toplumsal hafızası bunu başaracak güçtedir.

Yeter ki; önyargılardan kurtulup barış içinde bir arada yaşamak zorunda olduğumuz gerçeğini kabullenelim.

AYHAN ONGUN(Gazeteci-Yazar) 02.08.2016/BODRUM

 
Toplam blog
: 396
: 168
Kayıt tarihi
: 13.01.10
 
 

Barış içinde, birlikte yaşayabilmek adına insan ve emek odaklı paylaşımlardan yanayım.   Öğretmen..