Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Haziran '07

 
Kategori
Anılar
 

Nereden nereye

Efendim benim iki tane oğlum var. Biri büyük, biri küçük. Küçük oğlan 7. sınıfa gidiyor, okumayı yazmayı çok seviyor, birde bilgisayar hastası bilgisayarın altından girip üstünden çıkıyor, dershaneye gidiyor, arkadaşlarıyla gezip tozuyor. Velasıl kelam şehirde hayat çocuklar için böyle kapalı mekanda insan nasıl bir eğlence arar. Ben manyas' ın erecek köyünde büyüdüm. Köyümüz kısacası çınar ağaçları ve ufak korulukların bol olduğu bir köy. Birgün küçük oğlanıda alıp köye gitmeye karar verdim.Yanıma amcam ve biraderimi alıp köye Balıkesir'den haraket ettik. Yavaş yavaş şehirden çıktıkça insan doğayı ve yeşillikleri görünce gönlü bir hoş oluyor.

Neyse biz Balıkesir'in ibirler köyünden geçiyorduk ki önümüze bir kaplumbağa çıktı.Benim küçük oğlan arabanın içinden bir çığlık attı.Baba ne olur kaplumbağayı yanımıza alalım eve götürelim dedi.Bende hayvanların yeri doğanın içindedir, evde yaşayamaz ölür dedim.Oradan arabamız köyleri geçerek bizim köye bayağı yaklaştı.Hava çok sıcaktı arabanın içinde sıcaktan bunalmıştık.Hemen bir köy çeşmesinin yanında durup, suyumuzu içip, bidonları doldurduk ve hareket ettik.Biraz sonra köyümüze vardık.Evde akrabalar bizi karşıladılar.Evimiz küçük bir evdir ama bahçesi çok büyüktür.

Bahçenin içinde kiraz, dut, elma, erik ve bardaşık eriği dediğimiz değişik erik türü bulunur.Evde birde hayvan damı var, içinde tavuk ve küçükbaş hayvanlar mevcut.Neyse hoş beş ve sohbetten sonra çayımızı yudumlamak için evin bahçesine çıktık.Küçük oğlum gökhan top oynamak üzere dışarı çıktı.Bir saat sonra geri döndüler.Hemen benim dayımın oğlu gelip benim küçük oğlanı şikayet ediyor kimi benim tavuğumu kimi koyunumu kimi keçimi kovalıyor diye sesleniyordu.Her neyse onları yatıştırdıktan sonra vakitte bayağı geç olmuştu.Biz vedalaştıktan sonra yola çıktık.Saat gece yarısını buldu.Köyün birine geldiğimizde hemen bir çeşme başında durup biraz mola verdik.Bir çay demledikten sonra havanın karanlığı ve sessizliğinde çayımızı içtik.Bizim gökhan yine rahat durmadı.Bu sefer çeşmedeki kurbağaları rahatsız ediyordu.Nihayet Balıkesir'e vardığımızda gökhan bize dedi;baba yine köye gidelim.O köyün, çiçeklerin, böceklerin kısaca yabani hayvanların var oluşunu, doğayı canlı canlı hissederek yaşamasını, çiçeklerin o güzel kokusu ve rengi ve her istediğinde ağaçtan istediğin meyveyi yiyebilmek bir başka oluyor.Şehirde böyle güzel şeyleri her zaman elde edemeyiz.Kısacası insan kırları, bayırları, çiçekleri, temiz havayı her beş metrede çeşmelerin var oluşu buz gibi sularından içmesini özlüyor...

 
Toplam blog
: 22
: 850
Kayıt tarihi
: 07.06.07
 
 

Kitap okumayı, sehayat etmeyi, kısacası hayatı dolu, dolu yaşamayı severim. Hayatın acı ve güzellikl..