Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mart '19

 
Kategori
İlişkiler
 

Sizin İçin Doğru İnsan Kim?

Romantik bir ilişkinin başarısının esas olarak iki kişinin birbiri için "doğru" insan olup olmamasına bağlı olduğunu mu düşünüyorsunuz?
 
Henüz karşılaşmadığınız ama sizin için mükemmel bir insan olduğunu mu hayal ediyorsunuz? 
Tanrı tarafından sizin için en uygun insanın yaratıldığını ve bir yerlerde sizi beklediğini mi umuyorsunuz?
Tutkulu bir aşk yaşamadığınız insanla evlenmeyi doğru bulmuyor musunuz. İlk Gördüğünüz anda sizi göklere yükselten, karşılaştığınızda çok romantik bir his yaratacak ruh ikizinizi mi bekliyorsunuz? “Gerçek aşkı”mı arıyorsunuz?
 
Sıkı durun o zaman; “Doğru insan" diye bir şey yoktur dersem kızar mısınız? Mükemmel uyum beklentisiyle eş arayan insanlar boşa zaman harcıyor dersem? Batı kültürü insanlara “ruh ikizi” anlayışını dayattığı için bu romantik yaklaşım günümüzde en akla yatkın biçim gibi geliyor. Sosyal medya sayesinde seçeneklere daha kolay erişimin olması da bunu destekliyor. Oysa Bu kadar başarısız birlikteliğin ve boşanma sayılarındaki artışın sebeplerinden birisi de bu romantik arayıştır.
Ruh ikizi anlayışı bilimsel bir yaklaşım değildir. Kaderci ve idealist bir tavırdır.
 
Romantik bir ilişkinin başarısı insanların o ilişkiyi yürütmek için verdiği çabaya bağlıdır.
Evlilikte çaba uyumdan daha önemlidir.
İlişkide aşk bulunmaz, gelişir.
İnsanlar çaba gösterirse birçok evlilik yürür. Pek çok evliliğin başarısız olmasının nedeni kişilerin çaba göstermemesinden kaynaklanır.
Rastgele bir insanla evlendiği halde mutlu olan çok örnek vardır. Çünkü Partnerinizi ancak zamanla tanıyabilirsiniz.
 
ABD'nin Aurora Üniversitesi'nden Renae Franiuk'un yaptığı araştırma sonucu gösteriyor ki; ruh ikizi anlayışına sahip birisi çıkan ilk problemde Onun kendisi için ideal olmadığını düşündüğünden ilişki için çaba göstermeyi boş görüyor ve bir hayalet gibi uzaklaşıyor. 
'Ruh ikizi' anlayışına sahip olanlar ilişkilerindeki sorunları tartışmayıp gücenikliğin daha da büyümesine neden olabilir.
 
Ruh ikizi arayışında olan ve bir gün 'doğru insan' ile karşılaşacaklarına inananlar sürekli bir arayış içinde olurlar ve seçenekleri görmek isterler. Bu da bağlılık ve sadakat duygularını köreltir.
Özellikle ilişkinin ilk aşamalarında karşılaşılan bir sorun, "mükemmel" ruh ikizinin o kişi olmadığını öğrenmenin hayal kırıklığı ile ilişkinin sona ermesine neden olabilir.
En ufak bir hata bile hemen "birbirine uyumlu olmamanın kanıtı" olarak görülür.
 
“Gerçek aşka” inanan insanların ilişkiyi açıktan bitirme yerine 'hayalet' gibi çekilmesine daha sık rastlanır. Eski partneri ile irtibattan kaçınır. Onun “O” olmadığını düşünüp sessizce terkeder.
 
Doğru tavır olarak ise “yürütme” anlayışı vardır.
İlişkiler zorlu bir döneme girdiğinde 'yürütme' anlayışında olan insanlar ilişkiyi düzeltme yönünde çaba gösterip sonuç aldığında tatmin olur. Çiftler ilişkiyi yürütme yönünde ne kadar fazla çaba gösterirse o ilişkiye o kadar adanmış hissederler, karşılarına çıkan zorlukları aşmaya çalışırlar.
Bu nedenle ilişkinin zamanla gelişeceği inancını taşıyanlar, taraflar arasındaki uyum açısından büyük farkları göz ardı ederler. Uyumun zaman içinde gelişeceğine ve bunun için çaba harcamak gerektiğine inanırlar.
 
Sonuç olarak “ruh ikizi” veya “doğru insan” diye bir şey yoktur. Bunlar kulağa romantik fısıltılar gibi gelse de ne yazık ki ilişkiler açısından bakıldığında batı kültürüyle soslanmış koca karı safsatalarından öteye geçemez. Tanrı sizin için en mükemmel insanı yaratmış sanıyorsunuz ve onu bulmak için boş bir arayıştasınız. “Doğru insanı” bulmak için onlarca “yanlış insanı” deniyorsunuz. Sonuçta hem ahlaki erozyona uğruyor hem de tatminsiz kişiliklere dönüşüyorsunuz. Sonunda ikinci, üçüncü kez dul kaldıktan sonra bile hala aramaktan geri durmuyorsunuz. Kedinin kendi kuyruğunun peşinden dönüp durması gibi boş bir hayalin peşinde ömür geçiriyorsunuz. Modern dünya Tek başına yaşlanan huysuz ve mutsuz ihtiyarlarla doluyor.
 
İlişkiler Emek ve çabayla yürür. Bir süre çaba gösterip sonrasında yorulma veya bıkma lüksü de yoktur. Çünkü çaba ve emek depolanmaz. Beş on yıl biriktirip devamındaki yıllarda onunla idare edemezsiniz. Bir ay nefes alıp sonraki bir kaç gün onunla yaşayamayacağınız gibi...
 
Doğada olduğu gibi toplumda da Entropi yasası işler.
Düzensizliğe gidiş vardır
Kaosa gidiş vardır
Müdehale olmazsa kaos olur. Kendiliğinden hiç bir şey düzene girmez. Bakımsız bahçeler gibi her yeri ayrık otları kaplar. Emek harcanmazsa duygular da kendi hallerinde ilerleyemez. Çaba gösterilmezse sorunlar çözülmez ve ilişkiler gelişmez.
Oysa Makul olan her ilişki yürütülebilir. Yeter ki “yürütme” iradesi taşınsın.
 
Alizarin’den sevgilerle...
 
Toplam blog
: 105
: 7006
Kayıt tarihi
: 27.04.07
 
 

Ereğli - Konya Gazi Lisesi (yatılı) - İstanbul Üniversitesi İşletme (İng) Fakültesi - Ressam ve A..