Nereye gidiyoruz?

Toplum nereye gidiyor? Hiç farkında mıyız? Ahlaki bozukluklar, intiharlar cinayetler. Hepsi bu toplumun bir gerçeği.

Gün geçmiyor ki medyaya yansıdığı kadarıyla iki ya da üç günde bir kişilerin intihar etmesi, ya da cinayet işlemesi olmasın. Bir de töre cinayetleri var ki içler acısı. Kadın işkence gördüğü için eşinden ayrılmaya kalksa töreye aykırı diye infaz edilir. Nasıl bir duygudur ki infaz edenler gurur duyar? Buhrana girip insan katleden ya da intihar edenlerin hattı hesabı yok. Bankalara ya da kişilere borcu olanlar kendileri intihar ettiği gibi yakın çevresine de kıyabiliyor. Ne kadar irdelense bu tür intihar ve cinayetlerin önüne geçemiyoruz.

Kendimize bir soralım “nereye gidiyoruz?”

Toplumda fuhuş ve zina o kadar yaygınlaştı ki artık normal bir olaymış gibi karşılanıyor. Yol ortasında, parklarda insanların yoğun olduğu yerlerde rahat bir şekilde sanki kendi mahremindeymiş gibi flört eden gençler.

Aşk artık ilkokul yaşlarına kadar indi. Toplum olarak en büyük kaygımız bu olsa gerek. Genç beyinleri bilimsel anlamda yetiştirmek neredeyse zor sanki.

Televizyon kültürünün hayatımıza etkilerinin ne kadar çok olduğunu anlatamaya gerek yok sanırım. Hemen her dizide ailevi kültürden uzak sahneler canlandırılıyor. Lise dizilerine bakarsanız, her oyuncunun mutlaka bir flört ettiği kesinlikle vardır. Televizyonlar kültür açısından eğitici olmaktansa, ahlaki bozukluğun içerisine çalışır durumda gençliği.

Toplum olarak gençlere değer verilmeli. Genç beyinleri bilimsel anlamda eğitmeli. Bu tabi en başta aile ve devletin görevi olmalı.

Cinayetlerin, intiharların çoğalması ve ahlakın bozulmasının önüne geçmek için daha bilinçli toplum olmalıyız.

Unutmayalım ki; maneviyatını kaybedenler, benliğini ve insanlığını kaybederler.