Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mart '08

 
Kategori
Güncel
 

Nereye kadar?

Nereye kadar?
 

Ergenekon operasyonunun, AKP'nin kapatılma davasıyla ilintili bir tür "misilleme" izlenimi yaratması için ne gerekiyorsa fazlasıyla yapıldı.

“Çoğulculuk” kavramı yerleşmediği ve yasama-yürütme-yargı sacayağı denklemine yansımadığı için siyaset, en fazla demokrat kesildiği anlarda, demokrasi-karşıtlığına o denli yalpa vurmakta.

AKP, sağlı sollu “iflas eden siyasetin” boşluğunu, yerel bağlantıları ve tarikat koalisyonunu yararcı yapısıyla dolduran, ancak iki elin parmaklarını geçmeyen sürede ülkeyi, tarihinin en büyük borçlandırması, dış açığı, işsizliğine sürmüş olsa da, "ekonomide istikrarın" anıtı diye tefrika edilen bir yapıdır.

28 Şubat'ta siyasal "Hoca”ları giden tilmizler, ruhani hocalardan müttefiklerle beliren bir sentez ama daha çok antitezdir... Sosyal ve kültürel dinamiğindeyse din eksenli olmak içtihadı da yatar. Bu onun muhalefetini kitleselleştirme deneyiminden ta "siyaseti kullanan din" fazına dek varan bir devinimdir.

Türkiye ise din ile siyaseti ayrıştıran bir devrimle kurulmuştur.

Demokratik hukuk devletinden ayrıştırılması olanaksız olan laikliğin yapıcılığı merkezde siyasal parti düzleminde tam olarak temsil edilememekle beraber, bu, o kavramın/kurumun, Cumhuriyet'in çimentosu ve demokrasinin sürdürülebilirliğinin temeli olduğu gerçeğini değiştirmez.

Laiklik olmadan AKP de dahil siyaset diye bir şeyin kalmayacağı çok açıktır. Bunu deneyerek-yanılarak öğrenmek lüksümüz yoktur. Tarih, yeter ve geçer veridir.

Söz konusu Ergenekon operasyonundan sonra değişmeyen bir başka olgu; AKP'nin muhafazakar mukaddesatçı yerel köklerinden çok giderek "Ilımlı İslam" sentezinin taşıyıcısı olarak anılmasıdır.

İçeride kutuplaşma ortamı bu algıyı güçlendirir, “yok öyle değildir” dense bile bu tepkimeler, dışarıya karşı elimizi zayıflatır.

Siyaseti biraz da Dünya koşulları yapar! Medeniyetlerin çatıştırıldığı yerkürede kendi tezimizi temellendirecek, o temeli, çeliğe su verir gibi güçlendirecek ekonomik potansiyeli değerlendirmekten yoksunuz.

O arada, halk yoksulsa, Devlet zaten yeterince güçlü değildir!

Bu koşullarda çekilen kılıçları tutan eller, yabanıl senaryolara koşutluk veya aykırılık anlamında siyaset ve tarih arenasında -bilerek/bilmeyerek- ayrışmaktadırlar.

Sistemin sorun çözme becerisiyse; nicedir dumura uğratılmıştır.

Türkiye kendi iç siyaseti üzerinden açılan tartışmalarla boğuşurken, Kara Harekatının sınırlarıyla, Afganistan için asker talepleriyle yüzleştiğinde, İran denkleminde, gerçekte, var-oluşsal sancılarına da duçar olmaktadır.

Ergenekon işte bu ortama denk geldi.

Herhangi bir operasyon veya çeteden arınma hasılasını, “siyasallaştırmak” sanırım ellerimizden kaçan bir yöntem kazasıdır!

Siyaseti duygusal yapıyoruz! Akıl, yararlanmayı gerektirdiği karşıtlıklardan kaçıyor; akıl oyunlarında yenilgimiz biraz da bundan!

Olası bir ekonomik kriz kapıya yaslanmışken, Hakkari’nde, Diyarbakır'da çocukların ellerinde bu kadar kolay tutuşturulan taşların, gerçekte “bölünmenin” değil açlığın işaret fişekleri olduğunu göremedikçe ve mesela GAP'a yatırım yapmaktansa toprakları plantasyonlara açmak kolayımıza geliyor.

İşçi sınıfımızın kendiliğinden… Kendisi için değil! Sendikanın, siyasetin, mali piyasanın ağaları, denetimsiz pazar toplumu işleyişinde ülkeyi karanlıklara sürüklerken, biz siyahlarımız ve beyazlarımız üzerinde ayrışıyor, kadın erkek demeden kendi evlatlarımızla savaşıyoruz.

<ı>İnsancıl Sol anlayış kendi dünya görüşünün tutarlığı içinde demokrasiye sonuna kadar sahip çıkmanın gereğini sergilemek kadar, yaşanılan olumsuzlukların nasıl aşılabileceğine ilişkin çözüm önerilerini de dillendirmeye devam etmektedir, edecektir.

www.insancilsol.com

 
Toplam blog
: 374
: 491
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Merhaba! Toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel olgularla ulusal ve evrensel düzlemde ilgilenme..