Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ekim '14

 
Kategori
Anılar
 

Neşet Ertaş'sız üçüncü yıla girerken

Neşet Ertaş'sız üçüncü yıla girerken
 

Sanki sam yelisin estin bağıma, soldurdun bağımda gülümü kader


Sanki merhametsiz rüzgâr vurmuştu çınara, dalını koparıp uzaklara atmış gibiydim. Yıl 1970 Sonbahar ayları Mersin Tarsus ilçesindeyim. Civan yaşta, sıla hayali, aleve dönüşmüş bağ, bahçe ve çınar hasreti devam ediyordu.  

İşte böyle günlerde yolda yürürken bile “ sanki sam yelisin estin bağıma, soldurdun bağımda gülümü kader “ Türküsü dilimden düşmezdi ve bu türkü Rahmetli Neşet Ertaş’a aitti.

Bir müddet sonra Tarsus caddelerinde, duvarlarda Neşet Ertaş’ın posterlerini gördüm, Hayatını adadığı Leyla Ertaş ile birlikte Tarsus Atatürk Parkı'nda konser verecek.

Hemen gidip ofisten bilet aldım, hasretle beklemeye başladım. Evet, beklenen gün geldi. Tarsus Atatürk Parkı'nda düğün sandalyeleri numaralanıp sıralanmıştı.

Neşet Ertaş heyetiyle birlikte gelmiş sahne arkasında hazırlıklar sürüyor, yerim önden 4-5 arka sıralarda ancak her kesin önüne geçmiş sahne duvarına yaklaşıyorum. Eskiden böyle yerlerde Emniyette görevli bekçiler görev yaparlardı. Bekçi baba gözle, kaşla çekil oradan diyor.

Sahne duvarının öbür yanına gidiyorum imkânsız Bekçi baba oraya geliyor yerine geç diyor. Ana, baba günü yine o dönemlerde sanatçıların erken sahneye çıkması için ıslık ve alkış çalınırdı.

Neşet Ertaş Leyla Ertaş ile birlikte sahneye çıktı seyircileri selamladı, ben birden sahneye fırladım. Neşetin ellerine uzandım ellerini çekti bu sırada Bekçi baba beni ot bağı gibi yakalayınca, Neşet bırak dedi belki bir derdi var anlatsın bakalım.

Dünyalar benim olmuştu, sevincimden ağlıyordum, dedim ki sizden rica ediyorum” Sanki sam yelisin estin bağıma soldurdun bağımda gülümü kader” Türküsünü söyleyiniz. Bu zor repertuarda yok sen şimdi git yerinde otur dedi.

Ben yerime geçtim yanımdakiler beni teselli ediyor ancak teselli fayda etmiyor. Neşet Ertaş, kıymetli misafirler biraz önce içinizden bir genç benden bir türkü söylememi istedi. Bende o türküyü çok severim isterseniz önce bir uzun havadan başlayalım demez mi? Gözyaşlarım dindi, sanki türkü bana ait, ben yazmışım, türküyü ben okuyorum gibi bir hale girdim.

Neşet Ertaş başladı “ Sanki sam yelisin estin bağıma soldurdun bağımda gülümü kader” Atatürk parkı inledi, türkü bitti ancak tekrarı için yeniden alkış tufanı başladı. Neşet ikinci kez aynı türküyü söyledi.

Birinci görüşmede en çok sevindiğim " bırak belki bir derdi var anlatsın bakalım" olmuştu. 

Yıl 1983 veya 1984 yılı Almanya’da Berlin’deyim. Daha önceleri Kırşehir’de çok araştırmama rağmen Neşet'in memleketinde istediğim kasetlerini bulamamıştım, buna çok üzülmüştüm.

Almanya’da hiç merak etme burada bütün kasetleri buluruz dediler. Kasetleri getiren yakınım dedi ki Neşet Ertaş ayın 25 de Berlin’de Konser verecek eyvah şansa bak ben o tarihte burada olmam iznim yok dedim.

Araştırdılar Neşet Ertaş’ın Frankfurt’ta olduğunu bildirdiler. Trenle 6-7 saat yolculuktan sonra Frankfurt’ta Neşeti Ertaş’ı görmeye gittik. Bir kahvede görüştük bu görüşmemiz yaklaşık iki saat sürdü. Yüz yüze, göz göze, söz söze konuştuk dertleştik.

Çocukları için, sağlığı için Almanya’yı tercih ettiğini, Orada da sanatını icra etme yönünden beklenen gayeyi elde edemediğini,. Bir konser için aylarca beklediğini, bazı proğramların iptal edildiğini üzelerek söylemişti. Ülkesi Türkiye’de hiçbir Makamdan bir talepte bulunmadığını, o tarihlerde 12 Eylül ihtilalı olmuştu. Tek isteği ülkesinin huzura kavuşması olduğunu söylemişti.

Bir kıymet isem bu kıymetin babası Muharrem Ertaş’a ait olduğunu, Babasının çıplak at sırtında Anadolu’nun birçok şehirlerine, kasaba ve köylerine gittiğini orada 70-80 yaşındaki değerlerden( İnsanlardan ) dinlediklerinin hamurunu iyice yoğurup gerçeklere uygun pişirdiğini ve ülke insanlarına mal ettiğini söyledi.

Daha burada yazamayacaklarımız bir çok konuyu da kendisinden dinledik onlar kapalı kutu yürekte saklı kalacak.

İkinci görüşmede en çok sevindiğim, Babası ( Atası ) Muharrem Ertaş'a verdiği önem ve şivesi olmuştu 

Yıl 2004- veya 2005 Mersin Büyükşehir Belediyesinde tanıdık arkadaşlar telefon ettiler gözün aydın Neşet Ertaş Mersin’e gelecek konser verecek dediler. Biletimi ayırın dedim.

Gün geldi özel giyindim. Mersin Sergi Kongre Sarayında sanatçıların dinlenme odasına gittim, Güvenlik görevlilerine Neşet Ertaş’a söyleyiniz BURAKGAZİ sizi ziyaret etmek istiyor. Gelen Görevliye gelsin demiş içeri girdim yine ellerine uzandım ellerini çekti otur dedi.

Ne ediyon, ne yapıyon dedi iyiyim dedim, cebimde birkaç satır bir şeyler yazmıştım onları çıkardım Ağabey bunu bir okusanız dedim. Sen oku ben dinleyeyim dedi, okudum BURAKGAZİ bunları biraz ütülemek gerek dedi. O gece yine biz dinleyenleri üç saate yakın o güzel türküleriyle, oyun havalarıyla coşturdu, tarifi imkânsız alkışlara mazhar olmuştu.

( Bu konuyu Saz ve ses ustası dost kardeşim Erhan Yılmaz’a anlatmıştım ütülemek demek nota, güfte falan fistandan ibaret olduğunu söylemişti ) Ben onlardan hiçbir şey anlamam ki.

Üçüncü görüşmede en çok sevindiğim,  Ne ediyon, ne yapıyon, sen oku ben dinleyeyim, bunu ütülemek gerek sözleri olmuştu. 

Mersin de yerel Televizyonlar zaman, zaman eve bağlanırlardı. ( Sunuculardan şu anda MESKİ de görevli Fatih Yıldırım ) Ağabey senin şu anda Neşet Ertaş’ı dinlediğini tahmin ediyorum. Eğer müsait isen dinlediğin türküyü bize de dinlet diye telefonla eve bağlanırlardı.

Çocuklarım henüz küçük yaşta iken “ Baba biz gördük göreli sen hep Neşet Ertaş’ı dinliyorsun “ derlerdi. O çocuklar büyüdü daha sonra mevki ve makamlarında onların da Neşet Ertaş’ı dinlediklerini başkaları bana söyledi.

Neşet Ertaş çağa yaşında Kırşehir, Nevşehir, Kırıkkale, Yozgat, Niğde, Aksaray ve Sivas gibi illerden sonra ilk gurbete çıktığı yer Ankara’dır. Ankara’dan sonra İstanbul’a, oradan tekrar Ankara’ya gelmiştir.

Sanki sam yelisin estin bağıma, soldurdun bağımda gülümü kader” Türküsünü de İlk Ankara’ya gittiği dönemde ( uzak gurbette  Ankara'da ) ekilip biçilen mahsuldür.  

Neşet Ertaş Leyla’sı için birinci derece yakınları ile kırgınlıklar yaşamış olsa da o yüreğinin sesini dinledi ve Leyla’sına kavuştu. Evlendiler mutlu oldular, hüzünlerde yaşadılar, Fidanları, dalları ( Evlatları ) oldu. Neşet Ertaş ne ülkesinde, ne de yurt dışında hiçbir zaman para, mal, mülk sahibi olamadı.

Neşet Ertaş'ı sevenler çoktu, onun sadece 25-30 civarında dostları vardı. Neşet Ertaş sazın ruhu, Türkülerin canı, sesin gücü olmuştu. Onu söyleten yüreğiydi. Her yiğidin bir ah-ı olduğu gibi Neşet Ertaş’ın da hüzünleri çoktu. 

Türkünün sözleri:

Sanki sam yelisin estin bağıma/ Soldurdun bağımda gülümü kader/ Düşürdün yolumu gönül dağına belalı kader/ Aşırdın dağlardan yolumu kader/ Yar aşkına gizli, gizli ağlarken/ Hasretiyle ciğerimi dağlarken/ Gönül sazımı yar aşkına çalarken belalı kader/ Bozma düzenini tenini kader/ Sanki mecnun gibi attın çöllere/ Sen düşürdün beni dilden dillere/ Bıraktın garibi gurbet ellere/ Gelip de sormadın halımı belalı kader...

Bu anılar hayatımın paha biçilmez anılarıdır. Belki iyice toparlayamadım çok uzunca yazdım ve okuyucularımızı yordum. Değerli vakitlerini aldığım için tüm okurlarımızdan özür diliyorum.

Neşet Ertaş 25 Eylül 2012 tarihinde bizlere veda etti o şimdi esas dünyada ben beyhude yalancı dünyadayım. Dileğim onu orada da görmektir. Bende hakkı var. Tarsus’ta 3-5 dakika, Almanya Frankfurt’ta 2 saat ve Mersin Sergi Kongre Sarayında 20 dakika zamanını aldım. Onun bu hakkını ancak dualarımla ödeyebilirim. Yüce Allah onu cennetiyle sevindirsin, ruhu şad olsun, mekânı cennet olsun.  

Neşet Ertaş ile yüz yüze, göz göze ve söz söze geldiğimiz için onu yakından tanıdım. Onun bende yarattığı en büyük nişane mütevazı ve içten olmasıydı.

Onun ölümünden sonra birçok yazarlarımız yazılarıyla onu sevgiyle, saygıyla dile getirdiler. Bir şeyler yazmak istemiştim, ama yüreğim onay vermiyordu. Sayın Ata Kemal ŞAHİN ve Erdal CEYHAN yazarlarımız bilirler. ” günü geldiğinde yazarım demiştim “

Sevilen, saygı duyulan, toplum için yararlı olan bazı insanlarımızın, bu han dünyadan esas dünyaya daha erken gitmek için özel çaba! harcadığına inandım.

Bu yazı Neşet Ertaş’ın ölümünün ikinci yılanı geride bırakıp, üçüncü yıla gireceğimiz günlere denk gelmesi, beni bir başka yönde duygulandırdı. 

Kıymetli okurlarımıza saygılar sunuyorum.

Mehmet BURAKGAZİ / MERSİN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                                   

 
Toplam blog
: 608
: 2204
Kayıt tarihi
: 12.04.12
 
 

Bingöl'de, Baharın son ayında, ikindi üzeri un ambarı (kiler) arkasında, ebesiz, hemşiresiz, Emin..