Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mayıs '15

 
Kategori
Sinema
 

Neva, acıyla biten bir aşk öyküsü

Neva, acıyla biten bir aşk öyküsü
 

www.hürriyetaile.com


Filmi, Kanal D’de,izledik. Başrollerinde Şükrü Özyıldız ve Başak Parlak’ın yer aldığı ‘Neva’, Ilgın Olut’un üniversite yıllarında yaşadığı aşkı konu alan aynı adlı çok satan kitabından uyarlama bir film. Birkan Uz ile birlikte yönetmenliğini üstelenen Can Arca, senaryoyu da Olut ile birlikte kaleme almış. Roman, genç yönetmenler, ekrana yakışan yeni yüzlerden oluşan kadrosuyla gelen ‘aşk’ öyküsü.

İyi eğitimli iki genç doktorun aşkları, doludizgin başlar. Ilgın’ın tavırları karşısında inandırıcı duruş sergileyemeyen Neva’nın suskunluğu da izleyeni rahatsız ediyor. Ilgın’ın kadınlara duyduğu saygıyı anlamamıza hizmet etmek için kurgulanmış. Tam anlamıyla ‘aşk hastalığına tutulan ikiliyi canlandıran Şükrü Özyıldız ve Başak Parlak, hissetmemiz ya da görmemiz gerekenlerin söze dökülmesine ve tekrara kurban gidiyorlar.

Ilgın, Neva’yla bir an önce tanışmak için yurda gider, görevliyle görüşerek aşağı inmesini sağlar. Bir yerde otururlar; konuşup tanışırlar. Ilgın, her an Neva’yı düşünür, onunla olmak ister. Önceleri uzak duran güzeller güzeli Neva da yavaş yavaş Ilgın’a yaklaşır. Birlikte yemeğe çıkar, eğlence yerlerine gider; kendilerini müziğe kaptırarak dans ederler. Bu arada Neva, eskiden tanıdığı bir arkadaşıyla karşılaşır. O da Neva’yı, arkadaşlarıyla tanıştırmak için Ilgın’dan uzaklaştırır. Bu durum, Ilgın’ı çileden çıkarır. Hızla oradan uzaklaşır, Neva da arkasından koşar, Ilgın’a yetişir. Benzer durumları, daha sonra da yaşarlar. İki sevgili, geçmişteki ilişkilerini anlatırlar birbirlerine.Neva’nın başka genç erkelerle de ilişkileri olmuştur. Hatta bunlardan birinin evinde, aynı yatakta dört kez gecelemiştir. Neva, bu durumu, Ilgın’a açık yüreklilikle anlatır; ama birlikte oldukları genci sevemediğini söyler. Bu açıklamalar, aşk hastası Ilgın’ın içine kurt düşürür. Neva ’ın geçmişte kimlerle ilişkisi olduğunun peşine düşer. Neva’nın başka gençlerle ilgisi olduğunu öğrenmesiyle tepesi atar. Neva’ya, bağırır çağırır. Ilgın’da sevgiyi bulan Neva susar.

Önce Ilgın’la tanıştırıyor bizi film. Ilgın’ın kadınlarla arası iyi. Açık görüşlü, girişken ve ‘modern’ karakterimiz, aynı üniversitede öğrenci Neva’ya ilk görüşte gönlünü kaptırıyor. İki sevgilinin, uzun süren tanışma ve kaynaşma sürecinin ardından başlayan dönem, filmin asıl ilgi alanı aynı zamanda! Bir sarsıntı ya da tatsız bir gönül ilişkisi belki

Ilgın, üniversitenin çocuk polikliniğinde, uzmanlık eğitimi almaktadır. Neva, aynı üniversitede öğrencidir. Ilgın,Neva’ya ilk görüşte gönlünü kaptırır. Ilgın, sevgisinden başka bir şey düşünmez, düşünemez. Aşkla büyülenir. Sevdiği varlığı, bütünü ile kendisinin yapmak, varlığına mal etmek ister. Onu, kendisinin, kendisinden ayrılmaz bir parçası durumuna getirmek arzusunu duyar. Gönlünün bütün genişliği, derinliğiyle sevgisini Neva’ya açar. Kendisini, iç dünyasını bütünlüğüyle sevdiği kimseye vermek arzusunu duyar.Ilgın’ın cömertçe vermek istediği sevgisi,Neva’nın geçmişine takılır. Aşkı, tek boyutlu olmaktan çıkarır. Yuva kurmak ister Ilgın. Kurmak istediği yuvanın sağlam temellere dayandırmak zorunluluğunu duyar.Neva’nın geçmişte yaşadığı ilişkileri kabullenmez, kabullenemez.

Diğer taraftan kadın, üstün, güçlü olanı sever; bu tip erkeklere hayranlık duyar. Neva, aradıklarını Ilgın’da bulur. Onu sever, ona bağlanır. Yüreğini açar. Geçmişiyle ilgili hiçbir şeyi, gölgede bırakmaz, bırakamaz.

Asıl sorun ise, ‘modern ya da tutucu fark etmeksizin’ algısını ortaya koymak istemesine rağmen o noktaya ulaşamıyor olmasında... Babasından çekinen Neva’nın tutucu bir ailesi olduğunu düşündürtüyor önce, hemen ardından da bunu yerle bir ediyor. Babası, kızının öncelikle üniversiteyi bitirmesini istiyor; kızının Ilgın’la ilişkilerini doğal karşılıyor Sevdiği kadını yerli yersiz kıskanan Ilgın’ın, aslında sadece geçmişte yaşanan ‘bilinçsiz’ ilişkilere kızdığına  tanıklık ediyoruz öte yandan.

Aslında Neva, geçmişte bazı gençlerle birlikte olmuş; ama yalancı, ikiyüzlü bir kız değildir. Saf ve temizdir. Ilgın’ın da başka kızlarla duygusal ilişkileri olmuştur; ama Neva, bunları sorun etmez. Ilgın, Neva ’ın geçmişteki ilişkilerini bir türlü içine sindiremez. Aşklarını, çıkmaza sürükler ne yazık ki! Neva, hep susar ya da çok az konuşur. Örneğin, Ilgın’ın ‘sana olan ilgim seni rahatsız ediyor mu?’ sorusuna kadar Neva’nın öylesi bir sevgi beslediğini düşünmüyoruz bile.

İnsan, sevgiyi az ve yetersiz görebilir. Aşırılığa kaçan sevgi de Ilgın’da görüldüğü gibi patolojik olursa sevdiğine zarar verebilir. Aşırılığa kaçan her şey anlamsızdır. Psikanalistler, insan hayatında olağanın sınırlarını aşan, taşan her şeyde kendisiyle çatışan, çelişen bir şey vardır, diyorlar.

Çocukluklarına inip aileleri tanımak istiyoruz hemen. Ama buradan da elimiz boş dönüyoruz. Neva, sevgisini belli etmeyen baba figüründen dertli. Sadece bir noktaya kadar, sevilme açlığının ve otoriter erkek figürünün kişiliğini şekillendirdiği de belli. Öte yandan, Ilgın’ın kendini tekrar eden öfke nöbetlerinin ve Neva’nın buna katlanma nedenini kestirebilmek zor.
Tarafların kabahatinin ya da masumiyetinin her daim tartışıldığı aşk öykülerinde bu kez masum olmayan biraz da ‘aşk’ diyen Neva’nın, sürpriz finali ise filmi ayakta tutmaya yeterli olmuyor. Açılış sahnesinde darmadağın halde gördüğümüz Ilgın’ın,  aynı sahneye varıncaya dek geçen süreci arasındaki melodram, romanı okuyanların, Şükrü Özyiğit ve Başak Parlak hayranlarının ve belki "çok" genç sevgililerin ilgisini çekebilir. Ancak, yaşanılana saygımız sonsuz da olsa, ‘tek derdiniz bu olsun’ sözünü her defasında yineleme ihtiyacı hissedecek belli bir yaşın üstündeki kitleyi tatmin etmesi zor!

Genç kızların intihar etmelerinde; baskılar, sert azarlamalar, düş kırıklıkları, sevgilisi tarafından terk edilme rol oynar. Bu baskıların etkileri, genç kızların düşüncelerini kaplar ve anî hareketlerde bulunmalarına yol açar. Genç kızlar bu durumda kendilerine egemen olamazlar. Davranışlarını kontrol edemezler.

Neva, terk edilmenin nedenini, kendine inanılmamasında, güvenilmemsinde bulur. Onun için terk edilince büyük bir acı duyar. Yaşama küser, yaşamaktan bıkar. Ilgın tarafından terk edilince büyük bir çöküntü gösterir. Ilgın’ın son kez olsun yüzüne bakmasını ister. Ilgın, bakmayınca işi canına kıyacak kadar ileri götürür. İnsan, özellikle kadın, bazı durumlarda, beğenilmeden, acınarak ve kendisine acıyarak yaşamaktansa ölümü yeğler, pencereden atlayarak intihar eder.

Zaman olur, insan sevdiklerini, hem de en çok sevdiklerini istemeye istemeye kırar. Üzer. Sonra da yaptığına pişman olur. Pişmanlıklarımızın etkisinden kurtulmak için farklı yollar buluruz kendimize. Ne kadar ağır gelse de yaşananlar, benliğimizle yüzleşmemiz gerekir. Ancak ruhumuzun çekmecelerini boşaltırsak, hayata kaldığımız yerden devam edebiliriz. İzmirli doktor Ilgın Olut da yaşadığı bu iç hesaplaşmayı, yazıya dökerek çıkmış işin içinden. Üniversite okurken âşık olup evlenmeyi düşündüğü Neva'yı kaybedince, bir süre bocalayan Ilgın Olut, sevdiği kadının ismini taşıyan ilk romanı yazmış. Arkasından da Yüzleri Arayan Adam, Küf Kedisi ve Günaydın Funda adlı romanlar gelmiş.

Tolstoy'un "Bütün mutluluklar birbirine benzer, oysa her mutsuzluğun kendine özgü bir öyküsü vardır" özdeyişiyle açılan yapım, çerçeveyi 'mutsuzluk' üzerinden çizeceğinin de ipuçlarınıveriyor böylece. İki genç insanın aşkının, erkeğin 'kıskançlık' krizleri neticesinde trajediye doğru yönelmesi, filmi izleyenlerin son sahneye kadar kendini sorgulamasına yol açıyor. Geçmişe takılıp kalan, duygudaşlık kuramayan erkek kahraman, ilişkiyi giderek olanaklaştırıyor. Zaten film öyle sert bir sahneyle bitiyor ki, yerinizden bile kalkamıyorsunuz. Olut, filmi birkaç kez seyirciyle birlikte izlemiş. Özellikle son sahneye gelen tepkiler nedeniyle salonu kimseye gözükmemek için en son terk eden kişi olmuş.

Ilgın,Neva’nın gözlerine son kez bakmadığım için pişmanım. Ama zamanı geriye alamıyorsunuz. Bu film ve kitapta da ben bir gerçeği ortaya koydum. Hayatta her şey tozpembe değil. Türk gelenek ve göreneklerinin oluşturduğu bazı sorunlar var. Birilerinin bunları göstermesi, söylemesi gerekiyordu. Artık yaşanan her şeyin sevgiyle yaşanması gerektiğine inanıyorum. Zorlamayla değil. Ben ortaya çıkan filmden memnunum" diyor.

Ilgın Olut'un Neva adlı romanının beyazperde uyarlaması, seyirciden büyük ilgi görüyor. Film, gelen eleştiriler nedeniyle kadın haklarını savunan dernekler tarafından Altın Bamya Ödülü'ne aday gösterildi

Özellikle, gençlerin izlemesi gereken özgün, ilgi çekici bir film.

 
Toplam blog
: 391
: 2555
Kayıt tarihi
: 04.12.12
 
 

Hüseyin BAŞDOĞAN, 1942'de Malatya- Arapgir'de doğdu.Arapgir Ortaokulunu, Diyarbakır Öğretmen Okul..