Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Hakan Karaduman (Akdenizli)

http://blog.milliyet.com.tr/akdenizli

23 Ağustos '09

 
Kategori
Ramazan
 

Ney -Rüzgar-

Ney -Rüzgar-
 

Rüzgar, suya elinizi daldırıp boydan boya gezdirdiğiniz gibi, veya bir buğday ambarında avuçlarınızdan kayan taneler gibi öbek öbek estiğinde sazlıkların sarı saçları savrulur, eşsiz melodiyle dans ederler.

Aynı sazlıkların hemen diplerine kuşlar evimiz derler. Seher yeli yeni bir dans için sazlıkları uyandırdığında üç tane yavrusunu peşine takan anne yeşil başlı gövel ördek, bir prenses gibi asil başıyla yüzerken, sanki “dünya benim için var“ der. Güzelim ülkemin herhangi bir ırmağının, herhangi bir gölünde geçen bir hikaye...

“Bak,” der ermiş hırkasını giyenler, “cümle alem ateştendir, neyi dinle ; sana ayrılık hikayesini anlatacak...” . Şair, Mevlana’ya birkaç kelam gönderirken düşünmüş olmalı; ney sesinin bir avuç zamanın parmaklarınızın arasından kayıp suya dökülen buğday tanelerinin çıkardığı huzur dolu seslere benzediğini.

Ayrılıklar yaşayan şairin sırtını; göremediği sırtını anlatırdı Mevlana'nın dizeleri:

“Dinle neyden kim hikayet etmede,

Ayrılıklardan şikayet etmede.”

Ney miydi yoksa neyzen miydi ayrılık hüzünlerini ağıda dönüştüren, bilinmez…

Ney sazlıklarda yetişen kargıdan yapılır:

üç ay bekler kurutulur,

dokuz ay daha geçecek esintide

boğum boğum geçmiş zaman

her boğumu bir hikaye..

Bir seher vakti, seher yeli eserken suyun üzerinde halkalar bırakır. Her boynunu eğdiğinde sazlıklar, sudaki rüzgarın yazdıklarını okurlar. Kayıverip giden halkaları görmeyenler bir ilerdeki dansa bakarlar. Yaşlı sazlar o yüzden hep dikkatli eğilirler suya, yazılanlarda gözleri, suda...

Beklenen haber değildir akan rüzgar zamanından, sudaki raksıdır; birazdan bitecek, başlayacak yakıcı güneş, ondandır sarı saçları sazların. Enselerini sarartanların hikayesidir neyin söylediği.

Ustanın elinde kargı, boğumlarına sakladığı hikayelerini anlatmaya başladığında, adı artık neydir. Uzaktaki duyar sesini söylenir, “Nasıl bir hüzün üfler ki ciğerime dokunur?”

Ney, koparılıp getirildiği yeni topraklarda topraksız, rüzgarsız,

Hepsinden acısı, sabahları raks ettiği seher yeline hasret,

başlar hüzünlü türküsüne...Başlar anlatmaya; saçlarını okşayan sarı güneşi, güneşin sarı elinden bulaşan sarı saçlarını, serin sularında ayaklarını, her göç gelişi anlattığı hikayelerde kuşları, ay ışığındaki sessizliği, ay poyrazlarında korkularını, balıkların ayaklarını gıdıklayışlarını, ama en çok yeşil başlı gövel ördekleri...

"Neden kopardınız beni oralardan," demez, "benim geldiğim yerlerde," der, "benim geldiğim yerlerde seher yeli..."

Bir gün derse eğer, "Neden kopardınız beni oralardan?", artık ney susar, ayrılıklardan şikayed etmeyi bırakır.

Neyzen zorlar onu, hikayesini ister, karnını açar, bakar, sorar: "Anlat ney, neler gördün yaşadın?"

Acı, yumuşak bir ipek gibi, ateşten hırkaya su serper, her suda alevlenir ateş, ruh pişer, alevler serin bir seher yelidir.

Ney susar, neyzendir artık konuşan,

Tüm evrenin müziğini çalar bağdaş kurmuş zaman...

Yarım söz dudakta, ruhu üfler kurumuş kargının içine. Kururken hep dik, çalarken çeyrek sola; kayıp gitmiş rüzgarların ruhlarını çağırır; yıkadığı, öptüğü, konakladığı, değdiği ağaçları, toprağı, kuşları, denizi, gölleri, ırmakları, sazlıkları anlatır yel...

Bir tek onun sesini olduğu gibi dinler, kelam eder Anadolu.

Anadolu köylüsü hayatın tüm seslerine başkaldırır oysa. Boğum boğum geçen zamanda ona düşen, kaç zamanda güleceğinin azlığını bilir; bilir acının her boğumda artacağını. "Acıyı bal eylerim," der o zaman.

Ondandır Anadolu köylüsünün acı sözlü türkülerle coşup oynaması.

Ondandır hayatın tüm seslerine başkaldırısı.

Gurbete Gidişimdir (Oy Na Na Na)

Gonca Gül Derişimdir (Oy Na Na Na)

Eğil Eğil Öpeyim (Oy Na Na Na)

Belki Son Görüşümdür (Oy Na Na Na)

Sonra "Dere boyu saz olur" der bu türkü. Şair, "Giden değil, kalan terkeder," dediğinde buralara ulaşmaz sözleri. Bu topraklarda doğanlar asla birbirlerini terk etmezler. Çünkü binlerce yıllar bir mum gibi eritip rüzgara sıcak bir sıvıyken damla damla serpti bu topraklara bizi zaman...

ney çalar, üfler ruhun ateşini,

semazenin yukarıdaki eli götürür sesi

şahikalardan serinlik serper toprağa,

diğer eli...


***

not: ramazanın ağırlığı bana ney sesini duyumsatır. eski bir yazımdı, yeniden düzenledim.

 
Toplam blog
: 470
: 551
Kayıt tarihi
: 28.08.06
 
 

Ateşten denizleri mumdan gemilerle geçmeye" benzer hayatımız. Mutlaka mavi gökyüzü görünecektir. Gid..