Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ağustos '09

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

neyimiz eksik

Herşey yolunda, her şey çok güzel işte…

Neye baksak, ne duysak veryansın ediyoruz. Enine boyuna bakmadan, doğrusunu yanlışını incelemeden, işimize geldiği gibi eleştiriyoruz gitsin.

Bir gün, çevremizde olup bitenlere şöyle bir başka gözle bakıp, yaşadığımız günleri bir anımsadık mı? Bizden öncekiler neler görüp geçirdi, biz neler görüp yaşıyoruz, şöyle bir hayal ettik mi?

Her şey var, ne ararsan buluyorsun. Kuyruk yok, tezgâh altından satmak yok. Herkesin cebinde mark, dolar.

Her evde çeşit çeşit vitrin var, raflarında türlü türlü dantel süslü örtüler, kaçak fincanlar, kesme bardaklar, su, likör takımları, tabaklar biblolar...

Ya o vitrinlerdeki cilt cilt ansiklopedilere, daha sayfaları açılmamış kitaplara ne demeli. Vitrin raflarında ne kadar çok ansiklopedimiz, ne kadar çok dünya görüşümüzü belirten kitabımız varsa, biz o kadar çok kültürlüyüz, o kadar çok enteliz. Ölçüye bak da, gerisini sen anla artık.

Çoğumuzun misafir odası, oturma odası, yatak odası, mutfağı var. Misafir odasında renkli, kılıflı koltuklar, üstünde belki hiç yemek yemediğimiz yemek masası, özel sandalyeli bir takım.

Köşede fiskos masası, üstü kıvrışık örtülü.

Mutfakta hem tüplü hem de elektro dalga fırın, belki de nofrost ya da derin donduruculu buzdolabı, bulaşık makinesi, aspiratör var.

Bir çömelmeli, bir önü halılı oturmalı tuvaletimiz var, tuvaletlerin bile alafrangası, alaturkası. Deterjanlar, yumoş yumoş yumuşatıcılar, şampuanlar, sabunlar çeşit çeşit, hepsi ayrı kokulu.

Güneş enerjisi, çanak antenler çatı süsü sanki.

Renkli televizyonumuz, videomuz, müzik setimiz bile var hem de uzaktan kumandalısından.

Bir gün televizyonumuzun kumandasının da kumandası olursa hiç şaşmam.

Balkonumuzda plastik masa ve sandalyelerimiz, içerde dikiş makinemiz, çamaşır makinemiz bile var, hem de tam otomatik.

Evimizin girişinde bay ve bayan terliklerimiz, renk renk, çeşit çeşit. Hatta misafirlikte giyeceğimiz ayakkabı ve terliklerimiz bile orada poşette asılı.

Yüklük yerine dolaplarımız, yorgan yastık yerine hurçlarımız bile var.

Dolapta elbiseler, yazlık bir ayrı, kışlık bir ayrı. Dolaplarımızın gözleri giysi dolu..

Tuvalet masamızda, yüzümüze ayrı, gözümüze ayrı sürecekler, parfümler, ojeler, rujlar.

Yamasız urbalarımız, ceyo terliklerimiz, pençesiz pabuçlarımız, markalı kotlarımız boy boy, renk renk.

Çeşmelerden sıcak su ayrı akıyor, soğuk su ayrı.

Birçoğumuzun modelli arabası bile var.

Beş yüz metreye kadar çeker ev telefonlarımız, kartlı faturalı cep telefonlarımız da var.

-Alo neresi?

-Sizin ev, bizim ev, çoğumuzun evi burası.

Pantolonun dizindeki ve kabasındaki yamalıklara “süvarilik” denirdi. Süvarilik vurulmuş pantolonlarımızın içinde bacaklarımız daha mı sıcaktı acaba diyorum.

O sıcak yaz günlerinde gece dışarıda ayazlattığımız, gündüz de çabucak soğumasın diye dışına bez sardığımız Dont güğümlerinin suyu daha mı tatlı, daha mı soğuktu acaba diyorum.

Su kuyusuna veya su dolu kazana ısladığımız karpuzu, ay ışığında yerken daha mı mutluyduk ne.

Allah’tan korkun, daha ne istiyorsunuz, daha neyiniz eksik.

Bakıyorum koca bir liste de siz yaptınız.

İstediğiniz kadar liste yapın efendim, istediğiniz kadar.

“Çok derdim var çooooooook!”

Daha çok eksiğimiz var, çoook!

 
Toplam blog
: 165
: 646
Kayıt tarihi
: 16.02.09
 
 

Recai Şahin: 1941 yılında Fethiye- İncirköy'de doğdum. İlkokul köyümde, ortaokulu Fethiye'de okud..