Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ekim '07

 
Kategori
Psikoloji
 

Neyin var...

Neyin var...
 

Bir bütündüm önceleri… Sonra parçalara ayırdım kendimi… Her parçamı ayrı bir zaman dilimine adadım… Her zaman dilimi ayrı bir duyguyu yaşadı… Her duygu, farklı bir mevsimi… Mutlu muydum? … Bilmiyorum.

Bir bütün olmak istedim yeniden… Parçalarımı toplamaya çalıştım… Onlar farklı mevsimlerin, farklı duyguların hâkimiyetindeydi… Biraz eğreti dursalar da yinede birleştirmeyi başardım… Tutkalı umudumdu… Umudum bir arada tutmaya yeter miydi? … Bilmiyorum.

Soğuk soğuk çarpıyor rüzgâr yüzüme… Ne olduğunu anlamıyorum… Neden orada olduğumu bilmiyorum… Sadece rüzgârı hissediyorum… İliklerime kadar üşüyorum… Güneş ısıtmıyor içimi… Bir ezgi tutturuyorum… “Çok aşığın var diyorlar /Yalan de yeter bana/Bir sevda sözü fısılda,/Hazırım inanmaya /Gönül hırsızı diyorlar/İnkâr et yeter bana/Gözlerindeki cevaba/Korkuyorum bakmaya”(*) Savruluyor saçlarım rüzgârla… Her telinde umudum gidiyor… Geri gelir mi? ... Bilmiyorum.

Beyaz güller var ellerimde… Janjanlı bir kâğıda sarılmış… Gözlerimi alıyor güneş vurdukça… Tek tek kopartıyorum yapraklarını… Avucumda beyaz beyaz duruyorlar önce… Durdukça kararıyorlar… Bozulmasın istiyorum… Bırakıyorum rüzgâra… Son defa dokunuyorum yapraklarına… Son defa kokluyorum güzel yüzünü… Uçup gidiyor masmavi gökyüzüne… Mutlu muyum? ... Bilmiyorum.

Zaman geçmek bilmiyor… Bir film izliyorum… “Umudunu kaybetme”… Diyor ki; “Mutluluk sadece kovalayabildiğimiz bir şeydir. Belki de onu asla yakalayamayacağız…” Koştum, koştum, koştum… Mutluluğu yakalayabilmek için belki de… Mutlu muyum? ... Bilmiyorum.

Bir bütündüm önceleri… Parçalara ayırdım kendimi… Her biri farklı bir zaman dilimindeydi… Her bir parçam deli gibi koştu… Ne içindi… Mutlu olmak için mi? Bilmiyorum… Mutlu muyum? ... Onu da bilmiyorum.

Boş boş bakıyorum bazen… Ne olduğunu anlamlandırmaya çalışıyorum. Neden varım ve yaşama amacım nedir diye sorguluyorum… “Pesimist” olmakla eleştiriliyorum… Diyor ki bir dostum; “İnsanlar umutları ile vardır ve o şekilde ayakta durabilirler. Bir insana; bugün, yarın, diğer gün ve hatta bir ömür boyu fakir ve yokluk içinde yaşayacağını söylersen; emin olabilirsin ki yaşam için bir isteği olmayacaktır. O, bir süre sonra bu yoksulluk çemberini aşacağı umudu ile yaşıyordur” (**)… Haklı olduğunu biliyorum ve gülümsüyorum… İkna edilmiş bir ruh hali içine giriyorum… Peki, mutlu muyum? … Bilmiyorum

Saçlarımı dizlerine bırakıyorum usulca… “ Neyin var” diyor kıvırcığım… “ Bilmiyorum”… İçimde derin bir boşluk… Derin bir acı hissediyorum… Anlıyorum ki; acı da mutluluk gibi… İkisi de hayatın genelini kaplamıyor… Gülümsüyorum… Şu an mutlu muyum? … Bilmiyorum… Bildiğim, hayatın değişken olduğu… Osho’nun kitabındakiler geliyor aklıma “ En üzgün insan dahi gülümser ve sürekli gülen insan bile arada bir ağlar ve gözünden yaşlar akar. Duygular sürekli olamaz. Onlar hareket eder, bu yüzden de onlar duygulardır. Birinden diğerine sen sürekli değişirsin. Şu an üzgünsün, sonraki an mutlusun. Şimdi öfkelisin, sonraki an çok şefkatlisin. Şu an sevgi dolusun, sonraki an nefretle dolusun. Sabah güzeldi; akşam çirkindir. Bu böyle sürer”…

Şu an mutlu muyum? … Bilmiyorum… Koşacağım, koşacağım, koşacağım… Mutlu mu yoksa üzgün mü olacağım bilmiyorum ama umudum içimde ve yeniden bir bütün olacağım… Kıvırcığımın elleri omzumda… Soruyor “Neyin var”… “ Umudum var”… Gülümsüyorum…


(*) Dilime takılan ezgi: İnce Saz / Çok aşığın var diyorlar http://www.youtube.com/watch?v=m0SdBmkp9cw
(**) İyi dost: Sevgili Bibliyofil
(***) Kıvırcığım: Fulya’m

Resim : http://pesare.deviantart.com/art/The-Falling-Leafs-Girl-55810182

 
Toplam blog
: 194
: 1525
Kayıt tarihi
: 04.08.06
 
 

1981 yılında aslında istenmiyor olsam da geç alınan karardan dolayı hayattayım:)) Haritacıyım ve işi..