- Kategori
- Gelenekler
Neyse halin çıksın falin
Dümdüz bir yolun var temiz tertemiz, sonra bak şurada bir kuş da var haberdir, hele şu balık kısmet... Keşke her şey kahve falı görselliğin de çizilse alnımıza, anlamını yitirmeden. Oysa gerçek hayata uyarlanmaya çalışılan o tortuların birikintileri, yalandır dosdoğru yalan... Yalanın doğrusu olur mu demeyin, olur. İçinde kötü niyet yok ise, inanmak istenilene inandırıyorsa ya da bir an için bile olsa hayal kurduruyorsa doğru, hem de yanlıştan doğan en doğru yalandır o...
Pekiyi gerçek ne, nedir bu kahve falından öte olan, yalanın doğrusu değil de yaşamın doğrusu... Hepimizin birebir tattığı, acısını içine akıttığı kapanmayan hayat kesitleri, kabuk tutmayan gönül yaraları, ömür serüvenleri... Geldik ya dünyaya zaman sayacıyla sonunu bilmeden tahmini ömürler yaşarız, birde yazarken askerin takvimine benzer şafaklar sayarız. Belki özlemle değil ama kederle, geçen her güne ah ede vah ede...
Ya da hangi insan belleğine her hangi bir sevdiğinin, yakınının ölüm haberi kaydolmadan yaşamış ve yahut hangi insan daimi mutlulukla mutluluk yaşamış. Hiç değil mi? O zaman ne duruyorsunuz bırakın gazete okumayı, haber seyretmeyi, hatta okuyup, seyredenleri bile dinlemeyin... Her şeyi ama her şeyi boş verin, haydi bir kahve için...
Ve işte günün sözü:
“Neyse halin çıksın falin”