Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Şubat '09

 
Kategori
Küresel Isınma
 

Nihayet KYOTO okey !.

Nihayet KYOTO okey !.
 

Dünyamız, hafife alınmayacak kadar kirlenmeyele ve şiddetli ısınmayla karşı karşıyadır.


Uzun zamandır tartışılan ve ön görülen Türkiye’nin, Kyoto Protokolüne katılmasının uygun bulunduğuna ilişkin kanun tasarısı, TBMM Genel Kurulunda 3’e karşı 243 oyla kabul edilerek yasalaştı. Bu bir çok çevreciyi sevindireceği gibi globalleşen dünya’da çevre sorunlarının halledilmesi ve başa çıkılması için, bir çok ülkeye de örnek olmalıdır.

Bu konuda çok şey yazıldı, çizildi. Birçok Paneller düzenlendi, uluslar arası toplantılar, seminerler yapıldı. Peki ne için ? Uzun süre konuşulan ve dünyayı meşgul eden bu Kyoto Protokolü nedir ?

Kyoto Protokolü, küresel iklim değişikliğiyle mücadele etmek için, Birleşmiş Milletlerin 1997'de Japonya'nın Kyoto şehrinde düzenlediği çevre toplantısında katılımcı hükümetler tarafından kabul edilen bir anlaşmadır. Adını da bu şehirde yapılmış olmasından dolayı almıştır. Bu protokole göre gelişmiş ülkelerin sera etkisi yaratan gazların salınımını 2008 – 2012 yılları arasında % 5, 2’ye düşürmelerini öngörülüyor. Eldeki verilere göre –ki bu veriler Birleşmiş Milletlerin verileridir- 2001'den bu yana, bu protokolü 84 ülkenin imzalamış olmasına rağmen, 34 ülke resmi olarak onaylamış. Türkiye, Amerika gibi bu protokolü imzalayıp onaylamayan ve de uygulamayan ülkeler arasındaydı. Aslında Kyoto protokolünün bir bağlayıcılığı ve müeyyide uygulama çerçevesi yok. Bir takım öngörülerden ve iyi niyetlerden, bilimsel bazı bilgiler ve bulgulardan, olması ve yapılması gerekenlerden ibaret. Böyle olunca da tüm dünyadaki sera gazlarının salınımı kontrol altında tutulamıyor. Tutulamadığı içinde, protokolde öngörülen gaz salınımları oranlarında herhangi bir azalma ve düşüş tespit edilememiş. Sera gazlarının salınımları genelde sanayileşmiş ülkelerde görülüyor. Tüm dünyadaki sera gazı salınımlarının yalnızca %25’inden Abd sorumlu. Yani en fazla gaz salınımını ABD kendi başına yapıyor, sonra Avrupa devletleri yer alıyor. Belki de bu yüzden biraz da bu protokolü yürürlüğe sokmakta bu kadar gecikildi. Abd ve bazı Avrupa ülkelerinin yanı sıra % 1, 5 gibi oranlarda salınım gerçekleştiren Avustralya bu protokolü imzalamayacaklarını duyurdu. Durum böyle olunca da, birçok çevreci örgüt, en başta Amerika olmak üzere sanayileşmiş ülkelerin Kyoto Anlaşması'na imza atmasını ve kurallarına uyması gerektiğini savunuyordu. Halen de bunu tam anlamıyla uygulanabilir olması isteniyor.

Aslında çevre sorunları birçok uluslar arası panel ve forumlarda masaya yatırılır. Bir takım öngörüler tespit edilir ve iyi niyetler belirtilir. Ama yine her sanayileşmiş ülke bu konuya eğilmez. Kyoto belki de en güncel protokol. Örneğin 1992 Rio zirvesinde, sera gazları salınımlarının belli bir oranda sabitlenmesi öngörülürken, “global iklim değişimi ile mücadele kararı alınmış” olmasına rağmen acaba ne kadar yol kat edildi bu uğurda. Olamaz da !.. Örneğin, Türkiye çerçeve sözleşmenin imzaya açıldığı Rio zirvesinde Başbakan Süleyman Demirel tarafından üst düzeyde temsil edildiği halde sözleşmeye imza atmadı. Bir OECD ülkesi olduğu için çerçeve sözleşmenin Ek-1 listesinde yer alan Türkiye, sözleşmeyi imzalamak yerine listeden çıkmak için lobi yapmayı tercih etti, ne var ki Ek-1 listesinden çıkarılmadı. Hem Rio zirvesi, hem Kyoto protokolünün bağlayıcılık tarafı yok. Belki bu yüzden ülkeler biraz daha rahat davranıyorlar. Belki bir bağlayıcılığı olsa, biraz daha dikkatli davranılacak ve sera gazı salınımları kontrol altına alınabilecek. Başka bir öngörü de, Kyoto protokolünü imzalayan ülkelerin yarısından fazlasının bunu kendi ülkelerinin parlamentolarında kabul ettirmesi sonrasında, bir bağlayıcılığın olması doğrultusunda. Nasıl bir bağlayıcılık olacak, bu henüz belli değil ama “fazla gaz salınımı yapmak isteyen ülkelerin, belirli bir para karşılığında, az gaz salınımı olan bir ülkeden gaz salınımı yapma hakkı satın alabileceği” gibi oldukça esnek ve kontrolünün zor olacağı bir mekanizmadan söz ediliyor. Her ne kadar yeni kazanç imkanları gibi görülse de, müeyyide listesinde yoğun ağaçlandırma, yenilenebilir ve temiz enerji kullanımı gibi maddelerle bu bağlayıcılık zorlaştırılmalıdır.

Peki, Kyoto yürürlüğe girerse, yani uygulanırsa dünyada neler değişecek? Kyoto protokolünün uygulanması, Yaşamın her alanında bir yenilik ve tam bir çevreye duyarlılık getirecek.

- Atmosfere bırakılan metan ve karbondioksit oranının düşürülmesi için alternatif enerji kaynaklarına yönelinilecek.

- Endüstriden, motorlu taşıtlardan, ısıtmadan kaynaklanan sera gazı miktarını azaltmaya yönelik mevzuat yeniden düzenlenecek.
- Daha az enerji ile ısınma, daha az enerji tüketen araçlarla uzun yol alma, daha az enerji tüketen teknoloji sistemlerini endüstriye yerleştirme, ulaşımda, çöp depolamada çevrecilik, temel ilke olacak.
- Atmosfere salınan sera gazı miktarı yüzde 5'e çekilecek.
- Fosil yakıtlar yerine örneğin, bio dizel yakıt kullanımı yaygınlaştırılacak,
- Çimento, demir çelik ve kireç fabrikaları gibi yüksek enerji tüketen işletmelerde atık işlemleri yeniden düzenlenecek.
- Termik santrallerde daha az karbon çıkartan sistemler, teknolojiler devreye sokacak.
- Güneş enerjisinin önü açılacak. Nükleer enerjide karbon oranı sıfır olduğu için dünyada bu enerji ön plana çıkarılacak.
- Fazla yakıt tüketen ve fazla karbon üretenden daha fazla vergi alınacak.

Kyoto Protokolü, dünya devletlerinin çevre kirliliği ve çevrenin korunması konusunda acil önlem almalarını sağlayabilecek bir protokol haline getirilmelidir. Her ülkenin bu protokolü reddetmesi, öncelikle kendi topuğuna sıkmak ve gezegenimizin karanlık geleceğini bir adım daha yaklaştırmak anlamına gelmek olduğunu bilmesi ve hemen bu protokolü kendi meclislerinde kabul ettirip, önlemler almaya başlaması gerekmektedir.

Ama her şeyden önce, çevreyi kirletmemeyi ve ağaçlandırmadan ve temiz enerji kaynaklarının kullanımı ile işe başlanmalıdır. Bunlar olmadıktan sonra Kyoto, myoto hikayedir.

../..

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..