Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Aralık '06

 
Kategori
Müzik
 

Nirvana neyi değiştirdi?

Nirvana’yı hiç sevmedim. Bana göre, benzerlerine dünyanın her yerinde rastlanan az yetenekli binlerce müzik grubundan tek farkları, intihar eğilimli Kurt Cobain’in amaçsız yaşamı ve kişisel dramının, daha fazla plak satmak için fırsat kollayan müzik endüstrisi “kurt” ları tarafından başarıyla pazarlanabilir olmasıydı.

İşte bu yüzden, onlara yakıştırılan “müzikte çığır açmak”, “dünyayı değiştirmek” gibi özellikleri, abartılı ve saçma buldum. Kişisel kanaatimce kötü olan müziklerinin bu şekilde taçlandırılmasının, iyi müziğe haksızlık olduğunu düşündüm hep.

Ancak...

Yazının başından beri -di’li geçmiş zaman kullandığımı farketmişsinizdir sanırım. O günler geçmişte kaldı çünkü. Herkes haklı, ben haksızmışım. Nirvana gerçekten dünyayı değiştirmiş.

Ben yeni farkına vardım sadece.

Popüler müzik tarihinin her döneminde “çöp” müzik vardı. Her dönemde, satış garantili belli formüllere göre hazırlanan bir takım ürünler “müzik” olarak pazarlandı. Ama hiçbir dönemde kötü müzik böylesine sistemli bir şekilde baştacı edilmedi.

90’lı yılların başından itibaren, “İşte budur!” dedirtecek yeni bir şarkıcı ya da grubun gelmemiş olması, ve hatta var olan “büyük” lerin neredeyse tamamının eski güzel günleri mumla aratması kanımca rastlantı değil.

Standartlarımız “çok iyi” den, “iyi” ye, oradan da “Eh işte” ye düştü çünkü.

80’lerin sonuna, hatta 90’ların ilk yarısına kadar, elindeki enstrümanın virtüözü olmayana stüdyo yakınındaki barlarda su bile verilmezken, bugün 3 değişik akor, 3 değişik ritm bilene en iyi kayıt stüdyolarının altın anahtarları takdim ediliyorsa, bu kapıyı Nirvana açtı.

“Yırtma” ihtimalini müzikte gören, az/yok yetenekli binlercesi bu açılan kapıdan geçti. Dinlediğinizde bünyenizde amipli dizanteri etkisi yapan bir yığın grup, “rock müziğin geleceği” olarak sunuldu. Daha iyisini bilmeyen, bilmek için yaşı tutsa da artık hatırlamayan dinleyici, bunları bağrına bastı.

Her sivilceli lise orkestrasının “büyük rock grubu”, her boyalı kenar mahalle dilberinin “diva” olma hayali, Nirvana sayesinde gerçek oldu. Tüm dünya televizyonları “Popstar”, “Superstar”, “Hiperstar” yarışmalarıyla doldu. Detone olmayı “yorum” diye yutturmaya kalkan, sırf sahne, mikrofon, kamera utangaçlığını yendiği için, olanca yeteneksizliğine rağmen takdir bekleyen bir nesil yetişti.

Hiç şüpheniz olmasın, müzikte bir çığır açtı Nirvana. Bilgi, yetenek, çalışma, yaratıcılık, kendini geliştirme gibi kavramların, “başarı” denkleminde yeri olmadığı gerçeğini gözümüze soktular.

Öte yandan bu süreçte zarar gören yalnızca müzik olmadı.

Ergenlik bunalımlarını bir türlü aşamamış, amaçsız, ümitsiz, karamsar, saldırgan, düpedüz “arabesk” bir neslin, çarmıhını sırtında taşıyan İsa’sı oldu Kurt Cobain. “Hey dostum, istersen herşeyi yapabilirsin, güç sende” Amerika’sının, ete, kemiğe bürünmüş antiteziydi o. Kaybedendi. Mükemmeldi.

Sıradışı olmaya çalışmanın sıradanlaştığını farkedemeyen kitleler tarafından ilahlaştırıldı. Kendisi muhtemelen olan bitenin farkında olamayacak kadar “uçmuştu”. “Ait olmadığı” iddia edilen bir sistemin ürünüydü Cobain. Yaşasaydı, bugün aynı sistem tarafından tüketilmiş, çoktan unutulmuş olacaktı. Öldü, “efsane” oldu.

İntiharından sonra hep bir ağızdan yakılan ağıtların gürültüsü içinde, sorunlu, yitik, müptela bir adamın, “rock yıldızı olmanın ağırlığına dayanamayıp, intiharı seçecek kadar hassas bir ruh” a dönüştürülmesini izledik hep beraber. “İntihar” eyleminin ardında yatan şiddeti görmezden gelenler, saldırganlığını başkalarına değil de kendine yönelttiği için Cobain’den bir sevgi kelebeği yaratabildiler pervasızca. “Kendimden nefret ediyorum ve ölmek istiyorum” diyebilecek kadar hasta bir adamın ağzından çıkan her sözde, hayatın anlamını aradılar trajikomik bir biçimde.

Buldular da.

Hayatın bir amacının olmadığını, insanların “kazananlar” ve “kaybedenler” diye ayrıldıklarını, “kaybedenler” in, bu durumu değiştirmek için çabalamalarının anlamsız olduğunu öğrendiler Cobain’den.

Kaybetmenin güzelliği, acı çekmenin erdemi, yok olmanın estetiği gibi felsefi zırvalarla ölümünden sonra tanıştık.

Bir neslin hayata bakış açısını değiştirdi Nirvana. Üzerlerine ölü toprağı serpti.

Kasten yapmış olmasalar da, dünyayı değiştirdiler.

 
Toplam blog
: 81
: 1521
Kayıt tarihi
: 04.07.06
 
 

Kişinin kendini anlatması zor. Her şeyden birazım, her şeyim yarım.   ..