Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Mart '13

 
Kategori
Futbol
 

Nisan'ı görenler

 

Nisan ayına iki takımla girmek alışkın olmadığımız değil bugüne kadar hiç yaşamadığımız bir duygu; büyük sevinç ve gurur kaynağı.

Sezon başında Galatasaray ve Fenerbahçe’nin rakiplerinden çok daha iyi bir grafik çizmesi bekleniyordu fakat bu grafiğin ligde değil de Avrupa’da çizilmesi yine futbolun bizi ters köşeye yatırdığı bir gelişme oldu.

Galatasaray, Gelsenkirchen’deki futbolu, cesareti ve galibiyeti ile tarih sayfalarına altın kalemle bir iz bıraktı fakat bu sayfaya iz bırakcak bir takım daha vardı: tarihinde ilk kez Avrupa Ligi’nde çeyrek finale kalmayı başaran Fenerbahçe.

Sarı kırmızılılar aslında savunma güvenliğini ikinci plana atarak, oldukça riskli bir kadroyla çıktı Schalke 04 karşısına. Fenerbahçe ise hem Kocaman’ın genel anlayışı hem de ilk maçın skor avantajı doğrultusunda önceliğini savunmaya vererek mücadele etti. Fakat iki takımın da bir ortak yönü vardı: ikisi de en iyi bildiği şeyi yaptı.

Veltins Arena’da kötü oynayan bir parçalı, Şükrü Saraçoğlu’da turu istemeyen bir çubuklu yoktu. O gece Almanya’nın Ronaldo’su Burak olurken, Kadıköy’ün Draxler’i de Salih’ti. Çünkü ikisi de maçın gidişatını değiştiren ayaklar oldu.

Belki yeri ve zamanı değil ama temsilcilerimizin eleştiriye açık yönleri de oldu. Galatasaray’ın savunmayı ikinci değil üçüncü plana atması, Fenerbahçe’nin rakip ne kadar mütevazı olsa da adeta kalenin önüne otobüs çekmesi iki maçın 180 dakikası içinde biz izleyicileri oldukça rahatsız etti fakat şurası bir gerçek ki ikisi de çeyrek finalde.

Bireysel anlamda Galatasaray’da Burak, Hamit, Umut, Selçuk maçın fersah fersah önüne geçmeyi başarırken Fenerbahçe, sahip olduğu anlayış nedeniyle belirli oyuncuların parlamasına sahip olmuyor. Fakat bu loş ışık altında dahi parlayanlar olabiliyor; örneğin Salih.

Galatasaray için Selçuk veya Sneijder ne ise Fenerbahçe için de Salih o. Bu sezon boyunca kendimi çok tekrarladığım üzere Salih sarı lacivertli kadroda merkezi orta saha görevi yerine getirebilen, yan pas yerine dikine oynayabilen tek oyuncu ve bir an önce görülmesi ve artık oynatılması gerekiyor. Galatasaray’da ise sahip olunan gücün sadece takımın ön tarafına birikmesi değil kadroya daha homojen dağılması gerek.

Fakat neticede sadece aynı kupada olmamak değil oyun anlayışı olarak da taban tabana zıt iki yolla iki takımımız adlarını kendi şampiyonalarında ilk sekize yazdırmayı başardı. Bu durum bize futbolda sadece bir doğrunun olmadığını gösteriyor. Futbol bu şekilde alternatifli ve bir ölçüde de bilinmeyen olsa da Burak ve Hamit hep Schalke deplasmanında gibi oynasa, Bekir e Cristian hiç oynamayıp yerlerini Egemen ve Salih’e bıraksa ve iki rakım arasındaki ezeli rekabet  Süper Kupa finaline taşınsa sanırım buna kimsenin itirazı olmaz. 

 
Toplam blog
: 788
: 1417
Kayıt tarihi
: 11.11.07
 
 

Çoğu çocuk gibi ben de futbolcu olmak istedim, olmadı. Bu oyundan kopmamak adına üniversite yılla..