- Kategori
- Şiir
Nisan yağmurları
Dünya bir penceredir; başkalarının hayatlarına tanıklık ettiğimiz,
Kendi yaşadıklarımızdan yola çıkarak senaryosunu yazdığımız…
Çıplak tenine düşen her damla,
Yaşadığın her ana sulu bir şaka…
Oysa büyüdükçe alıştırdılar,
Şemsiyeni aç, yağmurdan kaça…
Sanki çocuk olmadık, hiç oyun oynamadık
Yağmur, çamur boylamadık,
Islak toprağın kokusuna doyamadık,
Hala yerine hiçbir parfümü koyamadığımız…
Kaçma çocuk, yağmurdan kaçma!
Haydi ıslan! aylardan Nisan…
Hisset tek bir damlanın sevgisini,
Şevkat ile seni okşayan,
Bırak yıkasın tüm kirlerimizi…
Hatta sür ellerine, yüzlerine,
Bir de saçlarına! illa da sol yanına…
Vicdansız vicdanları yıkarcasına…
Ama yine de sanki bilmez mi?
Kusursuz ve mükemmel olmayışımızı,
Elbet her şeyi hoş gören doğa…
Yaprakların renklerine bak,
Tomurcuklar çiçek açıyor,
Güneş gülücükler saçıyor,
Nehirler hızla nereye kaçıyor,
Farkına varsan bir kere,
İnan yaşamayacaksın iki kere…
Bu yüzden Islanmayı bilerek dolaş,
Kim bilir hangi melekten bu gözyaş?
Balıklar bile açmış ağızlarını,
Düşecek bir damlayı bekler,
Seninde ah keşke! diyeceğin gün gibi…
Haydi fırlatın ayakkabıları,
Yanında bal tatlısı sevgilin,
Uzanın çiçek tarlasının ortasına,
Gökyüzüne bakarken neşeyle,
Bırak Nisan Yağmurları,
Yıkasın temizlesin sonsuz aşkınızı…
(ABBA: 1 Nisan 2015. Şaka gibi bir hayat, ilkbahar da yaşanır, gerisi inan bayat…)