Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ocak '09

 
Kategori
Edebiyat
 

Nobel ödüllü 'vatan haini' (!)

Nobel ödüllü 'vatan haini' (!)
 

Nobel ödüllü yazarımız Orhan Pamuk


Orhan Pamuk'un, Şubat 2005 tarihinde İsviçre'de yayımlanan Das Magazin dergisi ile yaptığı söyleşideki: "Bu topraklarda 30 bin Kürt ve 1 milyon Ermeni öldürüldü ama hiç kimse bunları konuşmaya cesaret edemiyor", sözleri Türkiye'de büyük eleştirilere neden oldu. Vatansever ve işbilir savcılarımız hemen harekete geçti ve Orhan Pamuk bu sözlerinden ötürü Türklüğe hakaret suçuyla 6 ay ila 3 yıl hapis istemiyle mahkemeye verildi. Aslında bizim yargıçlara kalsa onu alır, bir güzel yargılarlardı ! Ama hevesleri kursaklarında kaldı. Çünkü aleyhte protestolar eşliğinde yapılan dava maalesef bütün dünyanın ilgisini çekti, hatta bazı ülkeler gözlemci avukat gönderdi. T.C. Adalet Bakanlığı onay vermeyince 22 Ocak 2006 tarihinde mahkeme yetkisizlik kararı verdi ve dava düştü. Bu sayede dünyaya rezil olmaktan da kurtulmuş olduk.

Daha sonra Orhan Pamuk 12 Ekim 2006 tarihinde Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanarak Nobel Ödülünü kazanan ilk Türk vatandaşı olarak tarihe geçti.

Dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Türkiye ilk ve tek nobel ödülü getiren kişiyi telefonla bile arayıp tebrik etmedi. Aynı Sezer, JİTEM elemanları ile birlikte 28 ayrı cinayet olayından -yargısız infaz da denilebilir- yargılanan emekli Jandarma Albay Abdülkerim Kırca'yı 23 Aralık 2004 tarihinde, 'Devlet Övünç Madalyası' ile ödüllendirmişti.

19 Aralık 2005 Cumhuriyet Gazetesi'nde yayımlanan Erol Manisalı'nın "Orhan Pamuk Nobel'i Garantiledi" başlıklı yazısı Pamuk'un ödülü almasının ardından popülerleşti ve Orhan Pamuk'un Nobeli hakkındaki olumsuz eleştiriler bu yönde gelişti. TRT'de Banu Avar'ın hazırlayıp sunduğu "Sınırlar Arasında" adlı belgeselin Pamuk'un Nobel ödülünü almasından bir gün sonra yayımlanan bölümünde Pamuk, Nobel ödülleri ve İsveç ile ilgili olumsuz eleştiriler yer aldı. Demirtaş Ceyhun hazırladığı imza metininde Orhan Pamuk'un kitaplarını "Amerikan patentli postmodern romanlar olarak" adlandırmış ve "Nobel ödülünün Pamuk'a verilmiş bir ücret" olduğunu söylemiştir.

Sıradan insanlar düzeyinde düşünen veya düşündüklerini açık açık söylemeye cesaret edemeyen kişilere aydın denmez zaten. Orhan Pamuk'da, aydın kişiliği ile düşündüklerini cesaretle söylemiştir. Söylediklerine katılırsınız, katılmazsınız. Ama aydın kişiler konuşabilmeli, konuşmalı. Doğru yol ancak bu şekilde bulunabilir. Yaptığı konuşmalar, düşünceleri tabi ki nobel ödülü almasına sebep olmuştur. Sadece güzel hikaye kitapları yazanlara değil, aydın kişiliği ile insanları, iktidarları karşısına alma pahasına fikirlerini açık yüreklilikle söylemekten çekinmeyenlere veriliyor bu ödül aynı zamanda. Bir tür cesaretlendirme de denebilir buna. Orhan Pamuk'tan bir yıl önce nobel ödüllü İngiliz edebiyatçı, oyuncu, insan hakları savunucusu Harold Pinter'e verilmiştir. Harol Pinter'de İngiltere'nin Irak'a gitmesine kesin karşı tavır almıştır. Aynı Pinter, 1985’te Arthur Miller’la 12 Eylül baskısı altındaki aydınlara destek olmak için Türkiye’ye gelmiş, Hasankeyf’i korumak için de kampanya başlatmıştı. Orhan Pamuk'u linç etmeye kalkanlar Harold Pinter için de; "kesin Hasankeyf'te petrol vardır, yoksa ne işi var burada", diye düşünüyorlardır herhalde.

Şu güzel vatanımızın tarihinde, ülkesi için bir şeyler yapmak isterken vatan haini ilan edilen aydınlara az mı rastlanıyor ? Sivas'ta aydınlar diri diri yakılmadı mı ? Nazım Hikmet bile zamanında vatan haini ilan edildi ve vatandaşlıktan çıkartıldı. Memleketi için iyi bir şeyler yapmak isteyen Aydın Menderes asılmadı mı ?

Orhan Pamuk'un İstanbul sevgisini, okuyanları bilirler. Peki Orhan Pamuk neden New York'da yaşıyor ? Nişantaşı'nda yaşasaydı da, mütevazi kişiliği ile çarşıya-pazara çıktığında kendisi sadece vatandaş gibi görebilseydik kötü mü olurdu ? Onu öldürmeyi planlayanların ses kayıtları emniyette kendisine dinletilince New York'a gitmek zorunda kalmıştır. New York rastgele bir seçim değildir. Satın aldığı ev, New York ve New Jersey’i birbirinden arayan Hudson Nehri çizgisine bakıyor. Cihangir'deki kopyası olduğu söyleniyor.

Yine de Orhan Pamuk'un sonunun, bugün ölüm yıldönümü olan sevgili Hrant Dink'e benzemediği için şanslı sayılabiliriz. Masumiyet Müzesi romanından sonraki romanının da yine Cihangir civarında geçeceğini söylüyormuş. Sabırsızlıkla bekliyorum.

 
Toplam blog
: 70
: 2722
Kayıt tarihi
: 28.12.08
 
 

1992 yılından beri yurtdışında yaşıyorum. Moskova Maksim Gorki Edebiyat Enstitüsü mezunuyum. Mosk..