Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Mayıs '15

 
Kategori
İş Yaşamı - Kariyer
 

Northshield'daki THY

Northshield'daki THY
 

“İstanbul’da yaşayıp da Northshield markasını bilmemek pek mümkün değildir. 90’lı yıllarda İstanbul’da Ataköy(Regeta) gibi yeme-içmenin merkez sayılmayacak bir yerde açtıkları ilk pub ile ünlenmeleri, işlerini ne kadar iyi yaptıklarının göstergesiydi zaten. Aslen mimar, içki uzmanı Teoman ve Lale Hünal’ın kurduğu Northshield’larda sonradan kızları, aşçılık eğitimi alan Esen Blake ve mimar Seda Belgin de katıldılar”(Milliyet Sanat Dergisi, Nisan 2015)

-Kızlar ben tuvalete gitmeliyim.

Ayşegül ve Ayşegül, yani hayatımdaki üç Ayşegül’den ikisi Mayıs ayının bir Cuma akşamı Northshield’de oturmuş, Ayşegül, halen boşanmamış olan diğer Ayşegül’e neden boşandığını anlatıyor. Ve lavabodan döndükten sonra 7 aydır tanıştığım bu kadının evlilik hikayesine şahit oluyorum. Hikayede dikkatimi çeken iki unsur var: Birincisi Ayşegül fabrikatör olan bu adamla evlenebilmek için ortaokuldan beridir çıktığı çocuğu terk ediyor. İkincisi, adam söz verdiği şekilde Ayşegül’e fabrikasını yönetmesine izin vermiyor.  

O akşam her zamankinden farklı olarak ben hiç konuşmuyorum. Daha sonra Northshield’da toplanılmaya devam ediliyor ve 16 kişi bir araya gelene kadar devam ediyor bu durum...

Hepimiz THY’da genç mühendisleriz ve çoğumuz THY’na aynı anda başlamışız. Ve bir senenin sonunda hepimiz dost olmuşuz. O kadar gülüyoruz ki o akşam, hemen oracıkta ertesi günün planını yapıyoruz. Ve her birimiz farklı bir departmanı temsil ediyoruz. Liderimiz Yusuf Bolayırlı, her birimizi farklı farklı departmanlara yerleştirmiş; mesela Ayşegül, Gövde Revizyon Atelyesinde, ben Tamir ve Revizyon bölümünde Satınalma mühendisiyim, diğer bir Ayşegül, Avionik bölümünde şef mühendis! Öyle ki bir gün evvel hepimiz THY’dan mesaili çıkmışız birbirimizden habersiz! En çok uçak mühendisleri ve makina mühendisleri var o zamanlarda! Ben THY tarihinin en genç mühendisiyim çünkü burslu olduğum için askerlik yapmamışım. Yaş ortalamamız 24-25! Hepimiz mükemmele yakın İngilizce biliyoruz. Neredeyse hepimiz –torpilliler hariç- dereceye girmiş öğrencileriz. Örneğin ben bile burslu olmanın dışında İşletme Mühendisliğinde ilk yirmideyim. Mesela İskender-Selçuk ikiz kardeşler, İTÜ  Uçak Mühendisliği Bölümü birincisi ve üçüncüsüler. Ayşegül örneğin İTÜ Uçak Mühendisi mezunu ve torpilli olduğu için dereceye girmiş değil ama tekstilde iki yıl üretim mühendisi olarak çalışmış ve o ana kadar hayatımda tanıdığım en zeki kadın!

Ve böyle başlıyor THY Mucizesi, liderinin etrafında THY’na aşık, aşık arılar. Hiç yorulmak bilmeyen gencecik ve son derece zeki insanlar! Beş senede THY’na öyle bir sınıf atlatıyoruz ki, o günlerde Luftansa ve Air France bizi konuşuyor. Filo yaş ortalaması anlamında Avrupa’nın en genç uçakları bizde ve hizmet kalitesi anlamında ilk üçte sıralanıyoruz. Bu genç uçaklar THY’ye yatırım maliyeti açısından sürekli zarar yazıyor ama biliyoruz ki dünyanın en genç ve en dinamik havayolu olmuşuz! Şirketimiz hepimizin övünç kaynağı ve çoğumuz bu şirketten evlenip ailecek THY’lu oluyoruz! THY bizim yaşam biçimimiz!

Tabi böyle zekice fikirle THY’nın kaderini değiştiren o güne kadar Coca Cola’da yükselmiş mucizevi Türk olarak tanınan İngilizce –Türkçeli  Cem Kozlu, THY için gelecek planlaması yapıyor ve biz gençliği THY’na davet ediyor. Torpilsiz bir iğnenin girmediği şirkete yepyeni bir çehre kazandırıyor. Ve sektördeki eksikliğini ise THY tarihinin gelmiş, geçmiş, gelecektekiler dahi en büyük mühendisi ve eski genel müdürü Yusuf Bolayırlı gideriyor! THY mucizesini Cem Kozlu bir kitap olarak çıkardı. Merak edenler okuyabilir...

Şirketler başlı başlarına yaşayan bir organizmadır. Tepe yöneticileriyle başlayan ve çalışanlarıyla şekillenen kültürleri vardır. Biz 200’ ü aşkın genç aynı anda THY’na başlayana kadar statükocu, yavaş ve temkinli bir yapıya sahip THY, bizimle beraber dinamik, savaşçı, atılımcı ve yenilikçi bir yapıya büründü... Her birimiz başardığımız her yeni geliştirme (ür-ge ve ar-ge) için ödüllendirilmişizdir. Ve bu anlamda gençler arasında en fazla öne çıkan isimlerin başındaydım. Bunun en önemli sebebi, daha öncesinde birçok defa belirttiğim üzere, çocukluğumdan başlamak üzere kapalı bir Türkiye’ye rağmen dünyayla İLETİŞİM içinde olmak, onların kim olduğunu ve ne kadar bildiklerini biliyor olmak, en önemlisi öğrenciliğim boyunca Türkiye’nin en üst düzey okullarında öğretim görmek! Sonrasında ben, babam ve annem dahil hepimizin rahat okuyabilmek için devletten burs almamız. Bu kesinlikle bizimle alakalı değil Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’ndeki gençlere verdiği değerle ilgili! İşte bugün en büyük sorun bu değerin kaybolmuş olması! Yani olaya sadece ticari açıdan bakılması! Oysa bizimkisi bir gönül işidir. Bu ülkeyi daha ileriye taşıyabilmek için kendimizden daha öte gösterdiğimiz gayret  işidir. Bunun böyle anlaşılması gerekir! Bugün insanların bizim söylediklerimizi yanlış anlaması da bu yüzdendir. Ben 1993 yılında İTÜ’den mezun olurken elime bir kağıt tutuşturuldu ve o kağıtta şöyle yazıyordu : “TC devleti seni mezun edene değin sana 98.000 dolar harcamıştır”. Amerika’nın sırrı buradadır. Yatırım maliyetine katlanmadan süper gençleri parayla kandırmak!

Uzun yıllardır yazmak istediğim ve beni daha iyi anlamınızı sağlayacak bu bloğu yazmakta hep tereddüt ettim. Çünkü böyle şeyler yazmak ne yazık ki ülkemde kişiselleştirilip “sen kendini ne zannediyorsun” konusuna vardırılıyor. Oysa ben bir Türkiye Cumhuriyeti Devrimi çocuğuyum ve her zaman söylediğim gibi bir plan, bir proje çocuğuyum. Doğduğumdan bugüne öyle yetiştirildim. Öğretmenlerim ve yöneticilerim hep üzerime titrediler. Beni yetiştirirken imtina edildi.

Şayet gerçekten iyi bir nesil yaratmak istiyorsak hem psikolojik, hem sosyolojik, her açıdan geleceğe dair planlar, programlar yapmalı, sistematik insan yetiştirme programına bu gençleri tabi tutmalıyız ve hasadı birkaç nesil sonra biçmeliyiz. Ben bu yüzden lidere inanmıyorum. Bu bir liderin işi olamaz. Bu sistematik bir yaklaşımın parçası olabilir ancak.

Umarım kendimi doğru şekilde ifade edebilmişimdir.

Sevgiler, Saygılar,  

  

 

 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..