Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Aralık '15

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Norveç denizinde bir ada ülkesi, Deniz, Tarih ve Mahzun Türk Şehitlerin hikayesi Man Adasında

Norveç denizinde bir ada ülkesi, Deniz, Tarih ve Mahzun Türk Şehitlerin hikayesi Man Adasında
 

Douglas-Isle Of Man


Rotamızı yüreği Manx çarpan bedeni İngilizler tarafından esaret altına alınmış bir ada ülkeye çeviriyoruz. İngilizce “Isle of Man” yerel dilleri Manksça “Ellan Vannin” olarak bilinen ada ülkesi cennetten koparılmış bir kara parçasını andırıyor.

İstanbul’dan Atlas Global hava yolları ile Londra Luton havaalanına, oradan demir yolu ile Liverpool şehrine varıyoruz. Buradan büyük bir bot ile iki saat yolculuğun arkasından gece yarısı İsle Of Man’ın başkenti Douglas şehrine ulaşıyoruz. Limana yaklaştığımızda şehir sahili ışıl ışıl bir açık hava parkını andırıyordu.

Adanın sabahında bir siren sesi ile uyanıyoruz. Sürekli çalan siren sesi nerede ise bütün adadan duyulabilecek özeliğe sahip. Siren çalıyorsa o gün ulaşım bitmiş demektir. Bu ada ülkede sis varsa, gelgitler neticesi deniz çekilmişse ana kara ile bağlantınız kesilmiş demektir. O gün ulaşımı sağlayan botlar ve uçaklar iptal demektir.

SARI ÇİÇEK TAÇLI KRALİÇE DOUGLAS

Pencereden dışarı baktığımıza Douglas’ın üzerinin yoğun bir sisle kapandığını görüyoruz.  Yüksek bir tepeden baksak da ada ve şehrin silueti flu bir yalnızlık tablosunu andırıyor. Hiç bir yer net değil. Şehir tüm gizemini sis perdesinin arkasına saklıyor. Karadeniz havasını andıran bu küçük adada sis dağıldığında bin bir renkleri ile ada kendisini sergiliyor.

Man adasında ilk günümüzü Isle Of Man ada ülkesinin en büyük şehri ve aynı zamanda başkenti Douglas’a ayırıyoruz.

Douglas’ı ve limanı görebilen yüksek bir parka çıkıyoruz. Şehir tacı sarı çiçeklerden oluşan gövdesi tarih ayaklarının altına deniz serilmiş  bir kraliçeye benziyor.

Şehrin karşındaki St Mary adasında bulunan Tower of Refuge kalesi hapishane olarak kullanışmış bir zamanlar. İstanbul’daki kız kulesini andırıyor. Etrafı sularla kaplı olsa da denizin çekildiği zamanlarda buraya yürüyerek ulaşılıyor.

Douglas’ı kuş bakışı izlediğimiz tepeden denize paralel yürüdüğümüzde yüksek yamaçlar derin koylar ve denizle oynaşan yakamozları görüyoruz. Yunus balıklarının dalışını takip ediyoruz bir süre. Köpekleri ile yürüyüşe çıkan insanların hepsi bizi tanımasa da mutlaka selam veriyor.

ÖLÜLERİ YAKIYORLAR

Manzaranın tılsımına kapıldığımız bir koyda gözlerimize bir aile takılıyor. Aile bireyleri anne, baba çocuklar ve yaşlı bir kadın araçtan iniyor. Ellerinde bulunan kapları derin koydan aşağı boşaltıyorlar. Bir anda etrafı tuhaf bir koku ve küller kaplıyor. Ciğerlerimize kadar inen küllerin ölen dedelerinin külleri olduğunu öğreniyoruz.

Manzaranın loşluğundan başımızı kaldırıp şehrin içlerine doğru dalıyoruz. Şehrin içerisinde tarihi yapılar yörede bulunan siyah taşlardan yapıldığını görüyoruz. Douglas içerinde çok sayıda Kilise ve Katedral bulunuyor. Bunların çoğu boş, bazıları amaçları dışında barlara dönüşmüş. Görkemli katedrallerin yanında genelde ilk okul bulunuyor.

Dikkatimizi çeken üzerinde satılık yazan katedral oluyor. Katedrali satın alıp cami dışında her amaçla kullanabiliyorsunuz.

Şehirde kale görünümlü binalar eski İngiliz lortlarının kaldığı görkemli binalar olarak göze çarpıyor.

DOUGLAS SADE BİR ŞEHİR

Şehrin sokaklarında büyük alış veriş merkezleri ve büyük tabelalar görmeniz mümkün değil. Sade ve bakımlı sokakları bulunuyor. Köpek dışkısının ve yere sakız atmanın büyük cezası var. Sokaklarda köpekleri ile dolaşanlar ceplerinde poşet taşıyor. Köpek dışkılarını anında alıp çöpe atıyor. Ancak tüm önlemlere rağmen yerlere sakız atmak önlenememiş görünüyor.

Douglas sokakları temiz manzarası olmasına rağmen şehrin şarap kokan sokakları insanı rahatsız ediyor.

MANX MUSEUM

Douglas’ta bulunan Manx Museum görülmesi gereken yerlerden birisi olarak karşımıza çıkıyor. Müzede bölgenin tarihi, kültürü ve doğal yaşamı hakkında bilgiye sahip oluyoruz. Özelikle yüz yıllık Manx TT  motor yarışlarında birinci olan motorların bölümü ilgimizi çekiyor.

TRENLERLE GEZİLEBİLECEK  ÜLKE

lk günün sonrasında ikinci gün adayı gezmek için çıkıyoruz. Diğer şehirler kasaba gibi çok küçükler.

Isle of Man adasını  Douglas kalkan iki farklı trenle gezebiliyorsunuz. Biri elektrikli diğeri buharlı tren nerede ise size adanın tamamını gezdirme imkanı sunuyor. Biz gezimizi özel aracımızla yapıyoruz.

SU DEĞİRMENLERİ HARİKA

İlk durağımız The Great Laxey Wheel;  dereler üzerinde bulunan su değirmenleri zamanın ötesinden şarkılar söylüyor. Bu değirmenlerden önceden elektrik elde ediliyormuş. Şimdi adaya nükleer elektrik santrali ile elektrik sağlanıyor. Dere kenarında belediye bandosu paskalya törenleri için marşlar çalıyor. Bando takımının etekli erkekleri ve gaydalı enstrümanları İskoçya ile aynı özelikleri taşıyor.

KÜÇÜK CENNETLER

İkinci durağımız Peel. Küçük bir koy kasabasını andırıyor. Şehrin en görkemli yeri kale bizi karşılıyor. Kalenin üzerinde sis ve güneş sıra ile dans ediyor. Adanın en güzel plaj ve sahili Peel’in eteklerinde bulunuyor. Peel koyunda gezgin teknelerini yan yana inci gibi dizilmişler.

Bir sonraki durağımız yine bir plaj şehri Port St Mary burada güneşin denizle dansını izliyoruz. Castletown Square ziyaret ediyoruz. Kale ve anıt burada dikkat çekiyor.

Bir sonraki durağımız Viking’lerde  kalan eski bir köy. Bu köy doğal müze haline getirilmiş. Yöreye ait taşlardan yapılan tek katlı binalar eski yaşamın izleri ile donatılmışlar. Evlerin bahçesinde  kısa kuyruklu, dört boynozlu  Manx koyunu, kuyruksuz Manx kedisini görüyoruz. İlginç bir bilgiyi de paylaşmadan geçmek istemiyorum adada yılan ve kurbağa bulunmuyor.

Her yanı yeşil futbol, hokey, golf sahaları bulunan Man adasında TT  motor yarışları adada spora ve sporcuya büyük önem verildiğini gösteriyor.

TÜRK ŞEHİTLERİ

Man Adası'nda Türk Şehitleri

Gezimizi bir kilisenin bahçesinde bulunan yedi güzel insanın mezarı başında tamamlıyoruz. Birinci dünya savaşında İngiltere’de tutuklanarak buraya getirilen 115; Alman, Osmanlı ve Yahudi burada esir kalmışlar. Almanlar savaştan sonra kendi esirlerini götürmüşler. Ancak yedi Osmanlı istihbaratçısı iki Yahudi burada kalmış. Askeri ateşemiz tarafından mezarları yaptırılmış. Bu sakin adada Osmanlının yetimi olarak yatıyorlar.

Manzarası bol, yaşamı sakin, insanları kibar ve kültürlerini yaşatmaya çalışan, zengin malikanelerinin bulunduğu, paranın merkezi Isle Of Man ada ülkesinde uçakla Londra’ya uçuyoruz. Yüreğimizin bir yanı güzellikleri yaşamanın sevincini taşırken diğer yanı yetim kalıyor.

ISLE OF MAN HAKKINDA GENEL BİLGİ

İrlanda Denizi’nin ortasında bulunan Man adası hakkında kısa bir bilgi vermek gerekirse;  iç işlerinde bağımsız dış işlerinde İngiltere’ye bağlı özerk bir ülke olarak kendi bayrağını dalgalandırıyor.

Man Adası, ilk kez 8. yüzyılda Viking yerleşkesi olarak tarihi kayıtlara geçmiş. 1079’da Godred Crovan tarafından Mann ve Adalar adlı Nors krallığı kurulmuş. 1266’da Norveç Kralı IV. Magnus tarafından Perth Antlaşması uyarınca İskoçya’ya bırakılmış. 14. yüzyılda İngiliz egemenliğine giren ada 1765’de Birleşik Krallık’a bağlanmış. Dünyada kurulan ilk demokratik meclis bin yıl önce bu adada kurulmuş.

Kendi parasını basan ada ülkenin bayrağın, üç ayaktan oluşuyor.Anlamı  “Ne yaparsan yap ayaklarım üzerinde dururum” demekmiş. Ada dünyada ki zenginlerin gözde yeri. Bundaki ana sebep ülkede vergiler düşük olduğu için dünyadaki finans kurumları burada işlem yapıyor. Bir nevi en iyi kara para aklama ülkesi olarak görülüyor. Bu küçük ülkede yirmi üzerinde Türk ailede yaşıyor. Ada ülkesi dini inanç  Hıristiyan Katalog ve Protestanlardan oluşuyor.

NASIL GİDİLİR

Türkiye’den her gün Atlas Global Hava yoları Luton Havalanı’na gidiyor.  Uçakla www.flybe.com  direk Isle Of Man’a geçilebilir. Luton hava alanından demir yolu ile Liverpool, oradan botlar ile adaya geçilebilir.

www.hasanmahir.com

 

 
Toplam blog
: 65
: 3295
Kayıt tarihi
: 16.01.07
 
 

Çeşitli dergi ve gazetelerde, gezi, deneme, öykü, şiir yazan bir yazar. ..