Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ocak '12

 
Kategori
Anılar
 

Nostalji 3: Malatya istasyon(2) / Sarı ev

Nostalji 3: Malatya istasyon(2) / Sarı ev
 

 

Malatya’da ki evimizdeyken küçük bir kuş gibi hürdüm… Nerden esti bu satırlar. Biliyorum , biliyorum… Beynimin altında nice şiirler gizli.. Oradan her halde , Cahit Külebi bir şeyler estirdi . Ne diyordu , “İstanbul” adlı  şiirinde:

“Kamyonlar kavun taşır ve ben
Boyuna onu düşünürdüm,
Kamyonlar kavun taşır ve ben
Boyuna onu düşünürdüm,
Niksar'da evimizdeyken
Küçük bir serçe kadar hürdüm
Sonra alem değişiverdi
Ayrı su, ayrı hava, ayrı toprak
Sonra alem değişiverdi
Ayrı su, ayrı hava, ayrı toprak
Mevsimler ne çabuk geçiverdi
Unutmak, unutmak, unutmak…"

Şiir daha uzundur ; ama bana burası yeter… İşte ben de Malatya’daki o küçük sarı evmizdeyken  herhalde küçük bir serçe kadar hürdüm… Çevremizde alabildiğine tarlalar: Kayısı ağaçları ; önümüzden geçen çift hatlı demiryolları. Bir hat tam önümüzde ikiye ayrılır; bir hat : Battalgazi ; Fırat , Kuşsarayı, Pınarlı, Baskil, Şefkat, Yolçatı üzerinden Elazığ’a gider.  Diğer bir hattan ise, o tarihte Banliyö trenleri İstasyon- Küçük İstasyon (Şehir) arasında işlerdi. Trenin, küçücük vagonları , küçücük , sevimli bir lokomotifi vardı.

İşte ikinci kattaki evimizin küçücük balkonunda oturduğumuz zaman önümüzden sürekli bir takım trenlerin geldiğini geçtiğini seyrederdik . Balkonumuzun kenarları yüksek değildi ; oturduğum sandalyede durmadan ileri geri sallanır ; babamın “Oğlum, dikkat et , aşağı uçacaksın …” lafına aldırmadan ; dudaklarımda türküler sallanır dururdum.. Sen misin baba nasihatı dinlemeyen. Küt… bir anda sandalye ile birlikte kendimi yerde buldum. İkinci kattan yere düşmüştüm… Hemen feryat figan, beni aldılar yukarıda yatağa yatırdılar… Biraz yattım, pek acı hissetmiyordum , ama kalkmak istedim , kalkamadım… Belimde bir arıza olmuştu; ne teşvikler, ne gülücükler benim hoplayıp kalkmama yardım etmedi… Bir an yerinde duramayan ben… artık yataktaydım, ayaklarımı, belimi oynatamıyordum… Günler geçti ,öyle yattım  kaldım… 

Bir akşam, babam “Hadi bu akşam sinemaya gidiyoruz .. Geliyor musun?” deyince; kendimi doğrultmaya çalıştım. Evet, evet.. doğrulmuştum.. Ondan sonra işler rast gitti, ayağa kalktım… Yürüdüm ve koştum… Olaydan iki hafta sonra , artık o olayı unutmuştum.. . İyiydim. Bugün hala Allaha duacıyım, yardım etmeseydi ; galiba yatalak bir insan olarak kalacaktım… Kıssadan Hisse : babanızın sözünü dinleyin; balkondayken kenara pek fazla yakın oturmayın…

Sarı evimizin çevresi giderek neşelendi. Babam bu arada DDY Lokalinin Başkanı oldu. Çevreyi neşelendirmek; gençleri hareketlendirmek için elinden geleni yaptı.Bu arada bizim bahçenin içine güzel bir salıncak yaptı; yanına tahtaravalli kurdu… Artık kardeşimle benim keyfimiz beylerde yoktu... Salıncakta göklere yükseliyor; babamızın yaptığı küçük havuzda yüzüyorduk… Çevremizde Gurk ..Gurk tavuklarımız, horozlarımız vardı ; babam bir de kuzu almıştı. Yaramaz, biz nereye gitsek, oraya gelirdi.. Sanki bizim küçük köpeğimiz gibiydi.

Ama bütün bu mutlulukları gölgeleyen olaylar da vardı. Komşularımızın çocukları olan Yedi Belalar bütün çocukların Azraili gibiydiler. Gün boyu kimi ağlatacakları; kimi pataklayacakları hiç belli olmazdı. Sonra ağlayarak eve gidilir; anne mantosunu giyer, doğru onların annesine şikayete gider. Pakize hanım ,  “Ben babalarına söylerim…” der. Söyler de… Ve o akşam, Yedi Belaların sopa faslı başlar… Ağır bir ceza gerekirse, babaları tutar onları, bahçedeki barakaya hapsederdi.

Bir keresinde babam beni şehre götürmüş, ihtiyacım olan uzun tüylü, çok güzel boz renkli bir palto almıştı. Ertesi gün mahallede fiyakalı fiyakalı geziyordum. Yedi belalar belirdi. Korktum. Derler ya, “korkunun  ölüme faydası yoktur.”  Bunlar geldiler, bir tanesi , “O ne güzel palton varmış …”diye lafa tutarken, diğeri arkamda kümbete yatmış, büyüğünün itelemesiyle, ben hop diye çamurların içine o güzelim paltoyla garkoldum. Babam, olayı duyunca, ilk marizi bana attı… “Bu çocukları gebertecem..” diye evden savlet etmeye çalışırken; annem ondan önce davrandı, gidip annelerine şikayet etti… Yedi Belalar ertesi gün yine barakada bir ton sopa yedikten sonra, hapisteydiler…
 
 

 

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..