Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ağustos '09

 
Kategori
Güncel
 

Not Defteri -42-

Not Defteri -42-
 

Füssli'nin "Karabasan" tablosu


26 Nisan 2009 Pazar - İzmir

• Füssli'nin "Karabasan" tablosu

• ABD'nin, AB'nin nazını, kaprislerini çektiğimiz yetmiyormuş gibi Ermenistan'dan sonra kardeş ülke dediğimiz Azerbaycan da bize kapris yapmaya başlamış. Biz Türkiye Cumhuriyeti olarak her attığımız adım için birilerine hesap vermek zorunda mıyız?

• Ne zaman ülkedeki haksızlıklara, yanlışlıklara odaklansam, bu haksızlıklara, yanlışlıklara çözüm önerileri getirmeye çalışsam çok kısa bir süre sonra ümitsizlik çörekleniyor zihnime. Her seferinde tekrarlanıyor bu. Bu tür durumlarda ne kadar yazmak istesem de yazamıyorum.

Bugün de aynı durumdayım. Okuyorum ama yaşadığım derin üzüntünün etkisiyle istediğim şekilde yazamıyorum. Siyasiler her zamanki gibi saçma sapan işlerle uğraşıyor; Ergenekon adı altında birçok aydınımız gözaltına alınıyor; Obama bizi küçük düşürecek açıklamalar yapıyor; ülkenin içinde şeriat üniversitesi kuruluyor; cemaatler her geçen gün daha da güçleniyor ve gençlere burs veren tek kişinin Fethullah Gülen olması için Türkan Saylan gibi eğitime büyük katkılar yapan kişiler halkın gözünde değersizleştirilmeye çalışılıyor. Ve daha bir sürü şey çileden çıkarıyor beni. Bunlara dur diyebilmek, -en azından- yazmak için, kendimi zorlamalıyım. Belki bu sayede gördüğüm yanlışları başkalarına da gösterebilirim. Ya da başkaları benim göremediklerimi bana gösterir.

• Woody Allen

• The God Jr'den:
"hayat dediğin ölüm üstüne büyük bir alıştırma!"

• Bazı kitapların kendi dillerinden farklı bir dile çevrilince daha değerli olduğunu siz de düşünür müsünüz? Ben Orhan Pamuk'un çok iyi bir yazar olduğunu biliyorum. Türk Edebiyatının çok çok üstünde fikirlere sahip olduğunu ve bu fikirleri uzun süreli emeğiyle birleştirince çok kaliteli romanlar ortaya koyduğunu, yazdığı kitapların her birini özenle okuduktan sonra fark ettim. Fakat Orhan Pamuk kitaplarının çevirilerinin Türkçe'deki etkinin çok ötesinde bir etki yarattığını düşünüyorum. O nedenle Orhan Pamuk'u İngilizce, Fransızca, Almanca'dan da okumak istiyorum.

Bunun yanında bir Ece Ayhan'ın, bir Bilge Karasu'nun, bir Cemal Süreya'nın hiçbir şekilde çevrilemeyeceğini, çevrilse bile asla Türkçe'deki kadar büyük bir etkiye sahip olamayacağını da çok iyi biliyorum. Ece Ayhan'ın, Bilge Karasu'nun, Cemal Süreya'nın çevrilmesini de istemiyorum. Onların sadece Türkçe'ye ait olarak kalmalarından, bir Türk okur olarak, çok memnunum.

• Ingeborg Bachmann'ın "Malina"sı

• 22.04.09 tarihinde başladığım güncelere, daha doğru bir ifadeyle geceleri yazdığım ve geceden geçen güne baktığım güncelere "Gece" başlığını uygun gördüm. Günlüklerime devam ederken, şimdi bir de Gecelere özgü yazdığım günlüklerim olacak. O nedenle bu başlığı seçtim. Hem Bilge Karasu ustaya da selam göndermiş olurum, hem de hayatımda büyük öneme sahip geceler daha da değer kazanır. Aynı zamanda her ayın sonunda yayınladığım günlüklerime de devam edeceğim. Ay sonunda yayınlananlar bir seçki gibi her ayın en özel günlerini içerirken, "Gece"de her yazılan olduğu gibi yayınlanacak.

• Okuma Defteri

Sandık Lekesi - Sema Kaygusuz

Son günlerde çok fazla Sema Kaygusuz'dan bahsediyor edebiyat dünyası. Özellikle Notos Öykü'nün geleceğin ustaları soruşturmasında ilk sırayı alması, Liberation'un kitap ekine kapak olması ve son olarak da Cenevre Kitap fuarının açılış konuşmasını yapması nedeniyle bütün dikkatler Sema Kaygusuz'a yöneltilmiş durumda.

Ben de uzun zamandır Sema Kaygusuz kitaplarını okumak istiyordum. Önceliği öykü kitabına (Sandık Lekesi) verdim, fakat Yere Düşen Dualar adlı romanı da en kısa zamanda okunmak üzere bekliyor. Tabii bu arada yıllardır biriktirdiğim dergilerden ve kitap gazetelerinden Sema Kaygusuz hakkında yazılanları, röportajları çıkardım. Yere Düşen Dualar'ı da okuduktan sonra daha geniş kapsamlı bir Sema Kaygusuz yazısı yazmaya çalışacağım.

Sandık Lekesi, Sema Kaygusuz'un ilk kitabı. 2000 yılında Can Yayınlarından çıkan kitapta 13 öykü yer alıyor. Son dönemde okuduğum öykü kitapları içinde gerek diliyle, gerek üslubuyla, gerekse de değindiği insan motifleriyle ilgi çeken öykülerden oluşuyor kitap. Özellikle kitabın ilk sekiz öyküsü üçüncü kişi tarafından anlatılıyor ve sıradan insanların hayatlarına odaklanıyor olmasından dolayı kendi içinde taşıdığı bütünlük nedeniyle okunma isteğini arttırıyor. Fakat kitabın içine neden konduğunu anlamadığım birkaç öykü (Yülerzik, Aşkâr ve Selametle Kalın Hanımefendi) okura verdiği tadı biraz olsun mayhoşlaştırıyor. Son iki öyküyle (Küllük ve Kışlangıç) yeniden kendi sesini yaratan kitap bence okunmaya değer. Hatta bazı öyküler şimdiden başucu öykülerim olmayı hak ettiler (Ortadan Yarısından, Elif'in E'si, Kadın Sesleri, Sarı, Küllük, Kışlangıç)
Kitabın en büyük eksiği öykülerin her birinin ayrı özelliklere sahip olup, bütünlüğü sağlayamamış olması. Sanki her öykü dergiler için yazılıp, sonradan (ya da dergilerdeki haliyle) kitaplaştırılmış izlenimi veriyor. Niçin dergilerde yayınlanan öyküler, şiirler kitaplaştırılır? Bazı eserler kitaplara girmemeli bence. Sadece dergilerde kalması için de yazılmalı bazı yazılar, şiirler, öyküler.
Kitaplaştırılacak olanlar özellikle kitap için yazılmalı. Her biri kendi içinde ayrı olmanın özelliğini korurken, aynı zamanda da her birini bütün yapan bir bağ da olmalı.

Şimdi sırada Yere Düşen Dualar var. Onu da okuduktan sonra Sema Kaygusuz'un diğer kitaplarını ve dergilerde yer alan öykülerini, röportajlarını okuyacağım. En kısa zamanda Sema Kaygusuz üzerine detaylı bir yazı da yazmayı planlıyorum.

• Okuduklarım
- Sema Kaygusuz "Sandık Lekesi"
- küçük İskender "The God Jr"
- Vatan ve Hürriyet gazeteleri
- Radikal Gazetesi Kitap Eki
- Cumhuriyet Gazetesi Kitap Eki Sayı: 1001

• İzlediklerim
- Star TV Ana Haber Bülteni

Tuna BAŞAR

 
Toplam blog
: 250
: 411
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

1985 yılının soğuk bir Ocak sabahında gözlerimi dünyaya açmışım. Gerçek ismim Mustafa. Sıradanlık..