Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Eylül '08

 
Kategori
Alternatif Enerji
 

Nükleer enerji

Nükleer enerji
 

2008 yılında elektriğe yapılan zamlar ve zaman zaman yapılan elektrik kesintileri
ülkemiz genelinde üretilen elektriğin gündeme gelmesine neden olmuştur.Maalesef ülkemiz elektrik üretiminde ihtiyacı karşılayacak düzeyde değildir.

Ülke ekonomisinde olduğu gibi yaşamın tüm alanlarında elektriğin yeri olmazsa olmazlar arasındadır.Elektrik su gücü ile, kömürle, doğalgazla çalışan santrallerden ya da nükleer santrallerden üretilmektedir..

Bunlardan ülkemizde halihazırda faaliyette olanlar nükleer santrallerin dışındaki santrallerdir.Bir kaç yıldır hükümetin ve kamuoyunun gündemini zaman zaman meşgul eden santral ise kurulması planlanan ve dünyada çeşitli ülkelerde kabul gören nükleer santrallerdir. Ama gel gör ki bu enerji türünün beraberinde getirdiği çeşitli riskler vardır ve mesele burada düğümlenmekte, yurdumuz insanının kimisi nükleer santrallere karşı çıkarken kimiside uygulanması taraftarıdır.

Her iki tarafa da sorarsan esasında elektriğin yaşamımızda vazgeçilmez bir unsur olduğunu beyan edeceklerdir. Hatta karşı çıkanlar dahi elektrik kesildiğinde ya da elektrikle çalışan bir sanayi kuruluşu kesinti nedeni ile faaliyetini durdurduğunda ellerine telefonu alacak , elektrik kurumuna veryansın edeceklerdir.Bazı şeylere karşı çıkarken akıllı ve mantıklı hareket ederek ülke yararına olan bir yatırımıda engelleyici tavır içine girmemek gerekir. Ülkenin ihtiyacı olan yatırımı engellersin sonrada o yatırımın getireceği şeyi dışardan yalvar yakar alırsın.Nasrettin Hoca’nın hesabı “bindiğin dalı kesersin”.

Nükleer santrallerden elde edilen elektrik, santralin inşaat masraflarını amorti etmesinden itibaren daha ucuza gelmektedir. Fosil yakıtlarla her yıl atmosfere salınan ve küresel ısınmaya neden olan milyarlarca tonluk karbon dioksit ülkeleri tekrar atomu kucaklamaya itmekte ve nükleer enerjiye karşı duyulan korkunun önüne geçmektedir. Fosil yakıtlara göre çevreyi kirletmemeside bilinen bir durumdur.

Türkiye’nin bugünkü elektrik açığı ve elektrik üretiminde doğalgaz’a bağımlılığı Nükleer enerji santralinin kurulmasını gündeme getirmektedir. Ocak-Şubat ayları itibari ile İran’dan gelen doğalgaz akışında yaşanan problemlerde sorunun ülke gündeminde kalmasına, sanayicilerin ve karakışla mücadele eden, doğalgazla ısınan milyonlarca insanımızı düşündürmektedir sanırım. Çünkü gelen doğalgazın önemli bir kısmı Hamitabat doğalgaz santralinde elektrik üretiminde kullanılmaktadır.
Dünyada değişik zaman dilimlerinde meydana gelen nükleer enerji santrallerindeki Kazalar canlı yaşamını zora sokmuş, önemli bir radyasyon serpintisine ve etki alanındaki Coğrafya’nın uzun yıllar kullanımının olanaksızlaşmasına neden olmuştur.

Örneğin ülkemizi de oldukça etkileyen 1986 yılı Çernobil kazası hala hafızalardadır.
Nükleer enerjinin beraberinde getirdiği kazalar, atık depolama, yüklü inşaat masrafları ve nükleer yakıtın silah yapımında kullanılma olasılığı(İran-ABD gerginliği hala devam ediyor.) gibi sorunlar çevre korumacılarının bu enerji türüne karşı çıkmasına ve protestolarına neden olmaktadır.Kısa bir araştırma ile nükleer enerji üreten santrallerin bazı ülkelerdeki dağılımının şu şekilde olduğu görülmektedir:

-ABD 103 nükleer santrale sahip ve toplam elektriğin %20’sini bu yolla sağlıyor.
-Fransa elektriğinin %78’ini
-Çin’in hali hazırda 9 reaktörü var, yenilerini yapmaktadır.
-Hindistan’da 15 nükleer reaktör var, yenilerini yapmaktadır.

Bu sayılara diğer ülkelerdeki santralleri de eklemek zor olmasa gerek.
Nükleer reaktörlerin en büyük olumsuzluklarından bir diğeri de her yıl depolanması gereken tonlarca radyoaktif madde üretiyor olmalarıdır. Günümüzde dünya elektrik üretiminin birkaç yıl içinde iki-üç katına çıkması plânlanmaktadır. Ekonomik gelişmeye paralel artan dünya nüfusunun enerji ihtiyacının da karşılanması bu artışa bağlıdır. Elektrik üretiminin büyük bölümü doğalgaz ve kömürle çalışan santrallerden karşılanmaktadır.Nükleer gücün bunların yerini alması için binlerce reaktör kurulması gerekiyor.

Bu santrallerin en büyük antipatileri bir kaza anında çevreye radyasyon salımı, yakıt çalmak için santralin güvenlik sistemini ve çelikle güçlendirilmiş duvarları bir şekilde atlatan bir terör saldırısı, uranyum veya plütonyumun silah yapımında kullanılmak üzere suç örgütlerinin eline geçmesidir. Bu durum bir yanda, diğer yanda ise kirlilik, maden kazaları, grizu patlamaları, fosil yakıtla çalışan santrallerin küresel iklim değişikliklerine neden olan karbondioksit salınımları ülkeler bazında önemli sorunları teşkil etmektedir.

Türkiye ekonomisi her yıl bir önceki yıla oranla gelişme göstermektedir. İthâlat ve ihracat rakamlarına bakıldığında bu sonucu görmek zor değildir. O halde ülkemiz elektrik ihtiyacıda her geçen gün artmakta ve yeni enerji kaynaklarını gündeme getirmektedir. Bozcaada ve Gökçeada Türkiye’de rüzgâr enerjisi ile çalışan tribünlerin kurulduğu yerdir. Ancak temiz enerji türü olan bu enerjiyi her coğrafyada elde etmek mümkün değildir. Hali hazırda ülkemiz enerji ihtiyacını karşılayan santrallerin dışında kalan tek alternatif, nükleer santrallerdir.
Çevrecilerin ve aslında yaşam dostu olan herkesin normalde karşı çıkması gereken bu santrallere olan ihtiyaç maalesef bu santrallerin kurulmasını gündeme getirmektedir. Santralin kurulma yerinin henüz kesinleşmediği ve enerji bakanlığı’nın karar verme ve araştırma aşamasında olan bu enerji türünün ülkemiz ekonomisine ve insanına yarar getirmesi en büyük dileğimizdir.

Nükleer santrallerin olumsuzlukları oldukça uzun bir liste tutmaktadır. O halde neden risk alalım sorusuna verilecek cevap aslında basittir. Tamam kardeşim risklidir de ülke enerji gereksinimini nasıl karşılayalım o halde? Bulunduğumuz köyün, beldenin ya da mahallenin bir-iki saat elektriği kesildiğinde nasıl bir ruh haliyle karşı karşıya kalıyoruz? Bu soruların cevabını bulabiliyorsak bence sorunun büyük bir bölümünü halletmişiz demektir.

Nükleer enerji santrallerinin olumlu ve olumsuz yanları mevcuttur. Yukarda da bunu irdelemeye çalıştım. Karar vericilerin ülke yararını düşünmesi elbette dileğimizdir.

 
Toplam blog
: 210
: 910
Kayıt tarihi
: 04.05.08
 
 

Eğitimciyim. Bir insanın çağdaş bir gelecek için, aydınlanma için çok okuması gerektiğine inanıyo..