Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mart '11

 
Kategori
Yolculuk
 

Nükleer mi yenilenebilir mi

Nükleer mi yenilenebilir mi
 

Nükleer mi Yenilenebilir mi


Şimdi sizinle burada hayali bir dünya çizelim... Bu hayali dünyayı da ben cenin bile değilken anneannem kaleme almış olsun da onun notlarından okuyalım. Konu hayal etme ise, hani meşhur ithal bir deyiş vardır; limitiniz gökyüzüdür diye. Bizimki de öyle olsun. Hatta içine bir tutam da bizden bir deyiş katarak laflamaya başlayalım... İnsan alemde hayal ettiği müddetçe yaşar (Yahya Kemal). 

Günümüzden birkaç yıl sonrasıydı. Dünyamız öyle bir zamandaydı ki petrol ve nükleer tüm uluslar tarafından reddedilmiş, yerine yenilenebilir enerji kaynakları geliştirilmiş ve tüm dünya bu mutlu başlangıçla harika bir dönemece girmişti. Dünya nüfusu ise 8 milyar kişi civarında idi. Petrol, nükleer, kömür ve türevi olan enerji kaynakları tamamen durdurulmuş ve temiz enerji kaynaklarına dönüştürülmeye başlanmış ve çok kısa bir sürede tüm dünyada bu dönüşüm tamamlanmıştı. Artık tüm dünya nüfusu tek yürek olmuş geleceğin harika olacağını haykırıyor, yazıyor, çiziyordu. Tüm uluslar hummalı bir çalışma içinde rüzgar gülü, güneş paneli tarlaları yapıyorlardı. Dağ, taş, yer, gök, evlerin bahçeleri, apartmanların çatıları bu temiz enerji üreteçleriyle döşeniyordu. Tüm araçlar ya hidrojen ya da elektrikle çalışıyor; en küçük bir kirlilik üretmiyorlardı. Dünya refahı da buna paralel bir hızla artıyordu. Geçen zaman içinde yeni teknikler bulunmuş ozon tamir edilmiş; toprak, deniz ve hatta hava büyük ölçüde kirlilikten arındırılmış; kirliliğin fazlası çöp ve vidanjör füzelerine doldurulmuş ve uzaya fırlatılmıştı. Gazate haberlerinde her ay düzenli olarak her ülkenin çöp füzesi fırlatış haberleri artık kanıksanmıştı. Bazı ülkeler 4-5 füze fırlatırken, bazıları bir füze fırlatyor kimi ülkeler ise füzelerini fırlatsınlar diye komşu ülkelere yolluyorlardı. Muhteşem zamanlardı, ah evladım ah. 

Derken zaman geçtikçe daha çok enerji lazım diye apartmanlarımızı güneş panelleri ile kapladılar; hemen ertesi yıl o da yetmemişti. Bütün büyük binaların üstlerine kocaman şemsiye gibi, top sahası gibi şemsiyeler taktılar. Her yerde pervaneler fırıl fırıl dönüyordu. Artık gökyüzünü göremez olduk; gökyüzünü göremeyince daha çok ışık gerekti; daha çok pervane daha çok şemsiye yaptılar. Derken sivri zekalı birinin aklına denizin üstünü güneş panelleri ile kaplama fikri geldi. Bu daha iyi birşeymiş. Hem dalga hem rüzgar hem de güneş enerjilerinin hepsini birden toplayabiliyormuş. Böylece öteki büyük şemsiyelere gerek kalmayacak diye önceleri pek bir sevinmiştik. Ah evladım ahhhh. O da yetmemiş. Önce gökyüzünü göremez olduk sonra da limanlarımızı, nehirlerimizi derken de okyanuslarımızı göremez olduk. Yer gök dağ taş nehir okyanus enerji üreteçleri ile dolduuu taştı... Artık hayvanlar ve kuşlar terk etti bizleri. Hatta ben yıllardır karınca bile göremiyorum. Bilim adamları hayvanların sağlık durumlarının çok iyi olduğunu anlatıyor televizyonlarda. Ama nerede olduklarını bilen yok evladım. Ah evaldım ahhh temiz enerjinin içine... ah evladım; eskiden büyüklerimizin yememizi istemediği hormonlu fasülyeleri bile bulamaz olduk. Ne mis gibi odun ekmeği kaldı; ne de taze balık. Şimdi yiyecek diye şu saçma ek besin ilaçlarıyla, şişelere doldurulmuş toz halindeki sebze ve etleri yemek zorundayız. Bu durumda insan ne diyebilir ki; aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık; ileri doğru ise tam suratına denk gelir. 

Şimdi yaşadığımız çağın adına da karanlık temiz enerji çağı dediler. Ne kadar da isabetli bir isim bulmuşlar. Deniz kıyısında yaşayıp denizi göremedikten sonra, temiz bir bahar sabahında penceremden gökyüzüne bakıp kuşların cıvıltılarını duyamadıktan sonra... içine ettiğiminin temizini yedirtmesinler ah evladım ahhh. 

-devamı haftaya bekleyiniz..- 

 
Toplam blog
: 87
: 1739
Kayıt tarihi
: 04.08.10
 
 

Gökyüzünüz mavi, aklınız bilimle olsun. ..