Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ağustos '12

     
    Kategori
    Anılar
     

    Nuri Orhan'ı kaybettik

    Nuri Orhan'ı kaybettik
     

    18 yaşında, Erzurum'da öğretmenliğimizin ilk günlerinde. Nuri sağda, ben önde


    1-GÖNEN İDEALİZMİN KALESİ
     
    Nuri Orhan ile 1958 Senesinin Eylül ayı sonlarında Isparta Gönen İlk öğretmen okulunun 1-B sınıfında başlayan beraberliğimiz, altı yıl aynı sınıf, aynı yatakhane ve yemekhanelerde devam etti. Aynı müzikhane, iş atölyesi, tarım ambarı ve bahçe çalışmalarında, spor salonlarında, derslerde ve etütlerde gün 24 saat, haftalar aylar boyu hep aynı çemberin içinde aynı duygu ve beklentiler, aynı atmosfer ve aynı ideallerle altı yıl geçirdik. Yetmedi mezun olunca ikimizin de tayini Erzurum Karayazı’nın birbirine yakın iki köyüne çıkmıştı. İki yıl da yine Karayazı’da, sanki ak karların üstüne yazılmış karayazımızı birlikte okuduk.
     
    Bunları yazmak için bilgisayarın başına oturduğum zaman hiçbir şey aklıma gelmiyor yazmak istemiyordum. Fakat yazmaya başlayınca da kısa kesmek için kendimi çok zorladım diyebilirim. Ortak anılarımızı GÖNEN, KARAYAZI ve SONRASI olarak üç bölümde özetlemeye çalıştım.
     
    Nuri daha ilk yazılı sınavlarda müthiş bir fen ve matematik zekasına sahip olduğunu herkese kabul ettirmişti. Aslında hepimiz de seçme öğrencilerdik. Başvuran 3000’den fazla öğrenciden ancak 50-60 kişi (yüzde 2’si falan) okula alınıyordu. Bugün üniversiteye başvuranların % 60-70’inin üniversiteye girebildiği düşünülürse bizim Gönen’e girmemizdeki zorluğun mucize gibi bir şey olduğu daha iyi anlaşılır sanırım.
     
    Yani hepimiz de titizlikle seçilmiş öğrenciler olmamıza rağmen, Nuri bizden çok ilerideydi. Ya da bizim bir saatte anlayabildiğimiz bir konuyu o birkaç dakikada kavrayabiliyordu. Özellikle de 4. ve 5. Sınıflarda cebir geometri öğretmenimiz, Türkiye çapında çok değerli bir matematikçi olmasına rağmen, onu anlamakta zorluk çekerdik. Ama Nuri onu hemen anlar, akşam etütte de bize anlatırdı.
     
    Bundan dolayı bir bezginlik duymaz ve kendinde bir üstünlük görmezdi. Hep mütevazi davranmaya ve hep sıradan bir öğrenci olarak kalmaya özen gösterirdi ki bu onun sıra dışı kişiliğini daha fazla ortaya koyardı.
     
    Orası 600 öğrencinin 24 saat beraber yaşadığı büyük bir ev, büyük bir aileydi. Bu yüzden iyi kötü günler, dostluklar kardeşlikler kadar kıskançlıklar ve kavgalar da olurdu. Ama altı yıl boyunca Nuri’nin hiçbir kimseyle kavgasını, geçimsizliğini hatırlamıyorum. Ve en önemlisi de, başarılı öğrenciler genelde kıskanılmasına rağmen Nuri’yi kıskanan kimseyi de hatırlamıyorum. Çünkü Nuri’nin başarısı hepimiz için gerekliydi. Çünkü o bilgiyi ve başarıyı tüm sınıfla paylaşırdı.
     
    GÖNEN’DE
     
    Özümsedik Atatürk’ü
     
    Akıl ve bilimdi orada besinimiz.
     
    Orada şekillendik
     
    Anadolu olduk her birimiz.
     
    Unutulmaz anılarla
     
    Doyumsuz bir gençlik yaşadık;
     
    Gönen’nin küçücük
     
    Kırsal yüreğinde biz!
     
    Birlikte geçen bu altı yıllık dönemde elbette ki sayısız anılarımız var. Fakat altı yıl boyunca bir kez olsun bir kırgınlık yaşamadığım ender insanlardan birisiydi. Beni dördüncü sınıftayken üç dört günlük bir tatilde kendi köyüne davet etti. Üvey annenin ezikliği üzerinde belli oluyordu. Bir sonraki yıl da ben onu köyüme davet ettim. Bu davetler de okulda yakın arkadaşlıkları ifade ediyordu.
     
    Birbirimize hep “Köylü” diye hitap ederdik. Öğretmen okulunda bu hitap şekli, hemşeriliği, yani aynı köyden olmayı ve dolaysıyla samimiyeti ifade ederdi. Okuldan sonra da her zaman bu hitap şeklini kullandık. Örneğin: “Merhaba Nuri” demek yerine; “Merhaba köylüm” veya o bana “Nasılsın Nazmi” demek yerine, “Köylüm nasılsın” derdi.
     
    Altı yıllık okul beraberliğinden sonra, öğretmenliğimizin ilk iki yılını da (1964-1966) Erzurum Karayazı’da beraber geçirdik. 31 Temmuz 1964’te göreve başladıktan bir ay kadar sonra Eğitim Enstitüsü sınavlarını kazandığımızı öğrendik. Nuri maddi imkansızlıklar nedeniyle “Ben ikinci sınava gitmeyeceğim” dedi.
     
    Zaten Nuri Gönen’de beşinci sınıfta iken Yüksek Öğretmen Okuluna da seçilmiş ama gitmemişti. O dönemde yüksek öğretmen okulunu bitirenler bir dönem Türkiye’deki profesörlerin çoğunluğunu oluşturuyordu. Ve bunlar öğretmen okullarında Atatürk ilke ve idealleriyle beslendiklerinden iktidarlara ters geliyordu. Yüksek öğretmen belki de bu yüzden kapatıldı.
     
    Sonuçta Nuri kendisi gitmedi ama beni ikinci sınavlara gitmeye zorladı. Çünkü benim de maddi durumum Ankara’da okumaya uygun değildi. Fakat Nuri “Sana ben her ay 50 lira göndereceğim” dedi. Ben de ona aynı şeyi teklif ettiysem de, onu ikinci sınava gönderemedim.
     
    nazmioner@mynet.com
     
    Toplam blog
    : 1
    : 214
    Kayıt tarihi
    : 04.08.12
     
     

    Nazmi Öner 1946 yılında Burdur'da doğdu. Seydiköy ilkokulu ve Isparta Gönen ilköğretmen okulunu b..