Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Kasım '17

 
Kategori
Güncel
 

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça Ölmesin... de...

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça Ölmesin... de...
 

Türkiye bir darbe sürecinden henüz çıkmış ve Olağanüstü Hal günlerinden geçiyordu.

FETÖ kalkışması sonrasında terör örgütlerine üye, irtibatlı veya iltisaklı oldukları gerekçesiyle pek çok kamu görevlisi Kanun Hükmünde Kararnamelerle görevden çıkarıldı.

Uygulamanın hukukiliği elbette tartışma götürüyordu. Sıkıyönetim-OHAL dönemlerindeki uygulamaların hukuka ve adalete ne kadar uygun olabileceği her zaman tartışma götürürdü. Böyle günlerde kurunun yanında yaşın yanması  vakayi adiyedendi.

Uygulamaya maruz kalanların haksızlığa uğradıklarını düşünmeleri durumunda haklarını aramaları, bunun için kamuoyu desteği sağlayabilmek amacıyla çeşitli protesto eylemleri yapmaları haklarıydı.

Sayıları yüz bin civarında olan bu durumdaki kişiler arasından pek azı bu yola girdiler.

Bunların en cesurları ve kararlıları Nuriye Gülmen, Semih Özakça ve Veli Saçılık’tı.  

Bu kişiler görevlerinden alınmaları üzerine Yüksel Caddesinde ellerinde dövizlerle oturma eylemleri başlattılar. Eylemlerini duyurmada başarılı oldular. Kamuoyunun ilgilerini üzerlerine çektiler. Dayanışmacı destekçiler buldular.

Eyleme kamuoyu desteğinin artması ve protestoların yaygınlaşması endişesiyle devlet harekete geçti. Onayladığım ya da doğru gördüğüm için değil tespit yapmak adına belirtiyorum, doğaldı ki, OHAL koşullarında sivil itaatsizliklere gösterilecek hoşgörünün bir sınırı olacaktı.

Eylemcilere şiddet de içeren müdahalelerde bulunulmaya başlandı.

Göstericiler açlık grevi başlattılar.

Eylemde ve müdahalede karşılıklı ısrar, güçlü tarafın yani devletin daha da sertleşmesini beraberinde getirdi. Gerekçeler bulundu ve Nuriye ve Semih tutuklandılar.

Hukuksuz yollarla haklarının gasp edilmesine tepkisiz kalmamak adına protesto gösterilerine başlayan ve bunu, hukuksuzluğa uğrayan herkes adına direnişe çeviren Nuriye ve Semih öğretmenlerin saygın tutumları tarafımca da takdir ediliyordu. Tutumları gerçekten şövalyeceydi.

Direnişlerini sempatiyle ve saygıyla izliyordum. Ancak tamamını değil(!)

İşin açlık grevine vardırılması ve  sağlıklarını sonsuza kadar kaybetme riskine karşın bu tutumlarında ısrarcı olmaları, eyleme duyduğum sempatiyi sürdürmeme engeldi.

Sadece ben değil, o andan itibaren kamuoyunun desteğinin tamamına yakınını kaybettiler.

Kendi reklamlarını yapmak, kamuoyu önünde görünür olmak  dışında kaygıları bulunmadığını düşündüğüm birilerinin, muhtemelen “yemek”ten sonra, yani muhtemelen “tok karınlarla” yaptıkları destek gösterilerinin samimiyetlerine inanmıyorum.

Öğün atlamayan insanların “açlık grevine destek” açıklamalarının, başkalarının ölümleri üzerinden kendilerine ikbal sağlama dışında bir anlamı olabileceğini sanmıyorum.

Onlara sözüm şudur. Yemeğinizi yiyip karnınızı doyurduysanız, gidin başka yerde “geğirin”!

Nuriye ve Semih, açlık grevlerine 9 Mart 2017 günü başladılar, şu satırların kaleme alındığı tarih itibariyle halen sürdürüyorlar. 256 gün olmuş. Şu an itibariyle bırakacak gibi de durmuyorlar.

Bu kadar süre açlık grevi yapmanın insan bedeni üzerinde yol açabileceği hasar üzerine burada uzun uzadıya ahkam kesecek değilim. Merak eden internetten küçük bir araştırma yapar, korkunç tabloyu görür.

Nuriye ve Semih öğretmenler “devrimci” oldukları iddiasındalar. Ben “devrimci” değilim, kendilerine “devrimcilik” nasıl olur, öğretecek halim de yok ancak yine de soruyorum.

Devrime adadığınız varlıklarınızı böylesine “hoyratça” tüketme hakkınız var mı?

Ve hak arama adına, hukuk adına, haksızlığa isyan adına böyle, ölümüne eylem sürdüren bu arkadaşlara soruyorum.

Şu tutumlarınıza anne-baba-kardeş…lerinizin onayını aldınız mı?

Sizlere destek veriyor görünmek adına ve mecburi olarak medya üzerinden yapılan açıklamalardan değil, onların samimi duyguları anlamında onay verip vermediklerinden söz ediyorum.

Aldınız mı onaylarını?

Eylemlerinizin onlara yapılmış ne büyük haksızlıklar olduğunun farkında mısınız?

Ve lütfen şu soruya da cevap verin.

Bir devrimci, bir sosyalist, kapitalist sistemde, patron “fetişizmi” uğruna bedenini ölüme yatırır mı?

Milyonlarca kişinin işsiz dolaştığı şu ülkede patronları tarafından kendileriyle çalışılmak istenmediği için kaç kişinin, kaç emekçinin, kaç kez işten çıkarılmış olabileceğine dair bir fikriniz var mı?

Devrimci ve sosyalist iddiasında olduğunuz için soruyorum. Kapitalist sistemde emek piyasasında sizin emek arzınızı talep etmeyen patron(unuz) sizin için neden bu kadar değerli ki, ille onun iş yerinde çalışmak ve bu olmazsa da ölmek isteyebiliyorsunuz?

Bırakın kardeşim, artış b.kunu çıkarma aşamasına getirdiğiniz şu saçma eylemi!

Evet, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça, ölmesin. Bunun için de bir an önce açlık grevini bıraksınlar… Hemen… Şu an…

 

Kenan IŞIK

 

 

 
Toplam blog
: 432
: 2964
Kayıt tarihi
: 16.05.07
 
 

Mülkiye mezunuyum. Emekli müfettişim. Ankara'da yaşıyorum. S'oligarşi isimli kitabı yazdım. Kitap..