Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ocak '13

 
Kategori
Güncel
 

O; hem bir keman "virtüözü" hem de bir bestekâr: İsmet Kavanozlar (Ünal Türköz yazdı)

O; hem bir keman "virtüözü" hem de bir bestekâr: İsmet Kavanozlar (Ünal Türköz yazdı)
 

Aylardan yaz mevsimi.  Muğla’nın serin havasını koklamak şehir merkezinin günlük çarşı  sıkışıklığından biraz dinlenmek için kaçıp oturabileceğiniz ve serin bir su içeceğiniz bir yer “eski şehir kulübü”. Bizim Devrim Gazetesi’nin de yanı başında bir yer. Biraz önce Devrim gazetesi  köşe yazarı Gönül Teli Ünal Türköz ile görüştüm. Bir zamanlar bu konakta Muğla’nın tanınmış kadın hastalıkları doktoru ve Muğla’nın önde gelen aydın ismi Seyfi Sadi Pencap otururmuş. Yaz ayında Gazetem Devrim’e uğrayacağım sırada karşılaştım, iki güzel dostlarla. Birlikte oturmuşlar,  Muğla’yı ve kültürünü, müziğini konuşuyorlar. Ünal Türköz ve İsmet Kavanozlar. Güzel geçen bir-kaç saat dost meclisinde tüten kültür ve dostluk duygusu içimize işleyen nağmeler ve ardından gelen yazı Gönül Teli Ünal Türköz’den yayımlıyorum…(N.K)

 Gönül Teli Ünal Türköz yazdı; (Fotoğraf; solda Ünal Türköz, sağ yanda İsmet Kavanozlar)

 

O; HEM BİR KEMAN “VİRTÜÖZÜ”, HEM DE BİR BESTEKÂR : İSMET KAVANOZLAR

O, bu güne değin tanıdığım, en güzel insanlardan biri… Yani o, önce çok güzel bir insan… Yine o, bu güne değin, benim tanıdığım, en alçak gönüllü insanlardan birisi…Doğrusu, ben, bu güne değin, ondan daha alçak gönüllü birisi ile, hiç karşılaşmadım…Ve o, bu güne değin tanıdığım, Musikimizi, en iyi bilen bir “usta”… Kelimenin tam anlamını, onun ne olduğunu buraya yazıyorum: Türk Musikisi Nazariyatını, en iyi bilen bir “Nazariyatçı”…Ve yine o, Klâsik Türk Musikimizi, gerek Radyolarımızda (Tabiî ki, TRT’ nin, İstanbul ve Ankara Radyolarını kastediyorum) gerekse, Türkiye genelinde, bir zamanlar ne kadar “tanınmış” Gazino ve Müzikhol varsa, hemen hepsinde, başta; Sanat Güneşimiz merhum Zeki Müren olmak üzere, Bülent Ersoy da bunların arasında, “istisnasız”, isimlerini burada alt alta yazamayacağım kadar çok, ünlü -pek çok- TSM assolistine, hem Radyo programlarında, hem Gazino sahnelerinde ve hem de, Plâk stüdyolarında, eşlik etmiş, gerçekten ünlü bir müzisyen…Ve yine o, bu gün de, hala, Türkiye’mizin, adı her yerde “sitayişle” anılan, (10) ünlü Keman sanatçısından birisi..Başta da yazdığım gibi, gerçek bir “Keman Virtüözü”…Yine o, aynı zamanda, ünlü bir “Tonmaister”…Kimden mi söz ediyorum…Tabiî ki, değerli büyüğümüz ve hepimizin çok iyi tanıdığı, Sevgili İsmet Kavanozlar’dan…

İsmet Kavanozlar ağabeyimizle tanışmam, öyle çok uzun yıllara dayanmıyor… Kuşkusuz, Muğlalı olup ta, insanın, Kavanoz Kardeşlerin adını hiç duymamış olması, mümkün mü? Elbette ki değil… Sanırım, benim, değerli ağabeyimle tanışmam, (2006)’ lı yıllarına rastlar… O gün bu gün de, kendileriyle görüşürüz… Bazen, onu, niye bu denli geç tanımışım ki, diye, hayıflanmıyor da değilim hani… Gerçekten de o, hem çok iyi bir insan ve hem de, çok iyi bir müzisyen…”Profesyonel” bir müzik adamı, sözün kısası…

 

 

Onun, geçmiş yıllarda, pek çok eserinin, değişik ses sanatçıları tarafından plâklara okunduğunu, önceden de biliyordum. Yine, onun, TRT Repertuarlarına girmiş, çok güzel şarkıları olduğunu da… Bunlardan, hemen aklıma gelen bir kaçı şöyle: Acemaşiran Makamında bestelediği ve çok ünlü şarkısı” Gönül hıçkırıklı, ruh üzgün sensiz”, Kürdilihicazkâr Makamında yaptığı, diğer ünlü iki şarkısı; ” Başımda aşk yelidir, çılgınca esen” ve “Söyle doğru mu gördüm, gülerken gözlerini” ve diğerleri… Ama ne yalan söyleyeyim; Onun, birbirinden güzel ve neredeyse, “Muhteşem” denilebilecek güzellikte ve lezzetteki ve Musikimizin, hemen her makamında, pek çok “saz” eserleri yani; “Peşrevler” ve “Saz Semaîleri” de bestelemiş, bir “Besteci” olduğunu, daha, yeni yeni öğreniyorum… Yani kısacası, şunu söylemek istiyorum: İsmet Kavanozlar, Türk Musikimize, çok güzel şarkılar kazandırmakla kalmamış, birbirinden güzel ve nefis, saz eserleri de armağan etmiş… O, bu yanıyla da, aynı zamanda, bir “Saz Eserleri Bestekârı”..

Değerli Hocayı, gelin, hep birlikte daha yakından tanıyalım:

 

 

 

İsmet Kavanozlar, doğma büyüme bir Muğlalı… Altı kardeşin, en büyüklerinden bir sonraki erkek kardeş…(9) yaşında nota öğrenir... Eline, ilk aldığı müzik aleti ise, bir mandolindir… Hocası, o yıllarda Muğla’da, nota bilen birkaç isimden biri olan ve tanınmış bir isimdir… Galip Birgili ’den notayı öğrenir… Galip Birgili, ondaki yeteneği çok çabuk keşfeder ki…Mandolinden sonra, eline alıp, çalmaya başladığı ikinci müzik aleti de, hocasının, yani, Galip Birgili’nin de çaldığı, “ut” olur…Keman, değerli Hocamızın, tanıştığı üçüncü çalgı olacaktır…Virtüözlük düzeyine, o, bu çalgı ile ulaşacaktır …Ve tüm müzik aleminde, o, ileriki yıllarda, kemandaki “Olağan üstü icrası ve yorumu” ile ün kazanacaktır ve her assolistin vazgeçemediği, bir keman sanatçısı olacaktır…Bunların en başında, yukarı da da değindiğimiz gibi, Zeki Müren hep başı çekecektir… Baba ve amca, Muğla’nın bir dönem, çok meşhur müzisyenleridir. Babasının adı, İzzet amcasın ki ise, hemen her Muğlalının tanıdığı, “Gocaguş” namı ile haklı bir ün kazanmış olan, Ali Rıza Kanavuz’dur. Baba İzzet Kanavuz, klârnet çalmaktadır.

 

İsmet Kavanozlar, daha (11) yaşlarında iken, Muğla’nın köylerine, köy düğünlerine gitmeye başlar… Kısa zamanda, aranan ve sevilen bir isim olur…

 

 

 

Sonra, (1949) yılı gelir ve çatar… Ona, yol görünmektedir… Fakat o, bunlardan habersizdir…O yıl, İstanbul Radyosu bir sınav açmıştır…

 

 

 

Radyoya, yetişmiş saz sanatçıları alınacaktır… O, Radyonun açtığı bu sınavlara katılır ve sınavı kazanır… Keman sanatçısı olarak, radyoda çalmaya başlayacaktır artık…Ona, hiç beklemediği İstanbul yolu çoktan görünmüştür...Artık, o, bir Radyo sanatçısıdır…Radyoda, o dönemin sayısız sanatçısına kemanı, ile eşlik etmeye başlar.. Muğla’dan çıkış, o çıkıştır… Çok uzun yıllar, Muğla’dan ayrı kalacak, oraya dönemeyecektir… Sevgili Hocanın, Profesyonel müzik yaşamı da, böylece başlamış olur…

 

İstanbul’da, ondaki müthiş yeteneği ve cevheri ilk fark eden ve o sıralar, kendisi de İstanbul Radyosunda çalan, ünlü bir isim vardır...Bu isim, ünlü udi ve bestekârlarımızdan biri olan, “Kadri Şencalar” dan başkası değildir…Bu gün dahi, değerli hocamızla, ne zaman bir araya gelip sohbet etsek, sohbet sırasında, Kadri Şençalar ismi geçince, onun, bir hoş olduğunu, bizzat görmüş ve kaç kez, gözlerinin dolduğuna, yakın tanık olmuşumdur…

 

 

 

Artık o, İstanbul’dadır… Radyo ve İstanbul Müzik alemi içinde, yavaş yavaş tanınmaya başlamışlardır…Başlamışlardır diyorum….Çünkü, Değerli Hoca İsmet Kavanozlar, Radyoya adım attıktan sonra, aklı fikri hep Muğla’dadır..Ağabeyi, Klârnet çalan “Mehmet” ile, kardeşi Udî “Feyzi”yi düşünmektedir sürekli…İlk fırsatta, onların da, İstanbul’a gelmeleri ve onların da kendisi gibi, radyoda çalmaları, en büyük dileklerinden birisidir…Çok geçmez, bu dileği de gerçekleşir…Artık, Kavanoz Kardeşler, İstanbul’da, hem Radyoda, hem de Müzik piyasasında, fırtına gibi esmeye başlarlar ve kısa zamanda da, hak ettikleri yeri alırlar…

 

 

 

İsmet Kananozlar, bir yolunu bulur ve bu kez de Üsküdar Musiki Cemiyetine gitmeye başlar… Üsküdar Musiki Cemiyetinde, o dönemin ünlü ustaları olan Cevdet Çağla, Emin Ongan ve Münir Nurettin Selçuk’la tanışır ve onların derslerine katılır… Üsküdar Musiki Cemiyetine, Radyo Programlarının yoğunluğundan dolayı, sürekli devam edemese de, orada tanıdığı bu büyük ustalardan, pek çok faydalanır… Tek bir amacı vardır: Türk Musikisi Nazariyatını, en iyi şekilde öğrenmek ve kendini bu konuda tamamlamak… Bunda da muvaffak olur… Öğrenir ve kendini tamamlar… İleriki Müzik yaşamında, o, müzik aleminde, hep “Nazariyatı en iyi bilen Kemani ve Kanun sanatçısı olarak” tanınacak ve hem, İstanbul, hem Ankara ve kısa bir sürede, İzmir Radyolarında, haklı bir isim yaparak, bütün “Ses ve saz sanatçıları arasında”, büyük bir saygı ve sevgi görecektir…

 

 

Değerli Hocayı anlatmak için, ona, bu satırların yetmeyeceğini çok iyi biliyorum… Daha, onunla ilgili, anlatılacak o kadar çok şey var ki aslında… Ama şimdilik bu kadar…

Onun, bir de, doğrusu “Kanavuz” olan soyadının, nasıl olup da, “Kavanozlar” olarak değiştiğini sorduğumda, bunun, İstanbul Radyosunda çalışmaya başladıktan sonra olduğunu, o sırada, Radyoda önemli bir görevi bulunan, -şimdilerde onu unuttuğum için söyleyemiyorum- ama, sanırım, Türk Sanat Müziği Müdürü olan, Bestekâr Baki Çallıoğlu tarafından yapıldığını… Bir gün Çallıoğlu’nun, “Yaa İsmet Bey, hem söylenmesi zor oluyor, hem de, insanın aklında kalmıyor, unutuyor, gelin, sizin şu soyadınızı, Müzik piyasasında “Kavanozlar” olarak değiştirelim. Hem daha kolay söylenir, hem daha kolay akılda kalır”… diye değiştirildiğini, kendilerinin de, bunu uygun gördüklerini söylemişti…

 

 

Değerli Kemani ve Kanun sanatçısı büyüğümüz ve ağabeyimiz, İsmet Kavanozlar’a bu köşeden saygı ve sevgi ile selamlıyor, ona, yeni yılda, en içten sağlık, mutluluk ve güzellikler diliyorum… Onu, Gönül Telinde, dilim döndüğünce tanıtmaya çalıştım…Dediğim gibi, bu gün, her Muğlalı gibi, aramızda yaşayan ve içimizden biri olan, bu değerli büyüğümüz ve ağabeyimiz,, çok tanınmış bir Müzik adamı, ünlü bir müzisyen ama; ben onun, en çok, o alçak gönüllülüğüne, gerçekten, ama gerçekten, “hayranlık” duyuyorum sevgili okurlar.Esenlik dileklerimle Hoşça kalın

 

 
Toplam blog
: 642
: 524
Kayıt tarihi
: 19.07.08
 
 

Muğla'nın YERKESİK  beldesinde dünyaya gelmişim.  Yöremin o solunacak havasını, coğrafyasını çok ..