Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ağustos '11

 
Kategori
İnançlar
 

O, insan için bizzat yaratıcının belirlediği bir kullanma kılavuzudur

O, insan için bizzat yaratıcının belirlediği bir kullanma kılavuzudur
 

Ecza dolabında yarım kalmış bir sürü ilaç var… Renk renk drajeler… Eşim “sırtımda bir ağrı hissediyorum” deyince, dolabın altını üstüne getirdim. Güya bir kas gevşetici ilaç arıyorum. Ama hangisi anlayamıyorum ki… İçinde prospektusleri yok... Kimisinin kutusu bile kaybolmuş…

Biliyorsunuz ilaç kutularında onların ne işe yaradığı ve ne şekilde kullanılacağını anlatan bir tarifname bulunur. En küçüğünden en büyüğüne kadar bütün teknolojik cihazların da kullanım kılavuzları vardır. Kimileri nerdeyse koca bir kitap hacmindedir.

Pek çok özelliği bulunan cep telefonlarını çoğumuz sadece alo demek için kullanırız. Aslında doğrusu da budur. Ancak rekabet piyasası, artık her âletin daha fonksiyonel olmasını gerektiriyor.

Sözgelimi toplu mesaj atma istediğimde, kılavuzu bir gözden geçirip nasıl yapacağımı öğrenebiliyorum. Aynı şekilde, telefondan radyo dinleyebilmek veya fotoğraf çekebilmek, ya da video çekimi yapabilmek için yine kullanım kılavuzunu kurcalamam gerekiyor.

*****

En küçüğünden en büyüğüne günümüzde üretilen her cihazın bir kullanım kılavuzu mutlaka var. İnsanın ne kadar çok farklı fonksiyonları bir arada barındıran müthiş bir elektronik cihaz olduğundan herhalde şüpheniz yok.

Yaratıcımız, yarattığı andan itibaren bizim için de bir kullanım kılavuzu hazırlamış. Hayatımız boyunca neler yapmalıyız, neler yapmamalıyız?

İnsan olarak yaratılışımıza uygun bir hayat yaşayabilmemiz için, Tanrı ilk yarattığı insana aynı zamanda elçilik görevi vermiş ve onunla birlikte bize uymamız gereken kuralları tebliğ etmiş.

Zaman içinde bu kurallar kâh değişmiş, kâh gelişmiş ve sonuçta adını hepimizin bildiği peygamberlerin ardından Hz. Muhammed’le sistem noktalanmış. “Bundan sonra kıyamete kadar geçerli sistem budur” buyrularak İslâm bütün insanlığa hitap eden bir din olarak gönderilmiş.

Dinimizin en son ve en mükemmel din olması, bizim sırf aidiyet duygusuyla kendi kendimize gelin güvey olmamızdan kaynaklanan bir şey değil. Başlangıçtan bugüne, değişerek ve gelişerek olgunlaşan bir sistemin son halini almasından daha doğal ne olabilir ki…

Dini, farklı kavimler için tasarlanmış özel bir yol olarak düşünenler, tek Tanrı anlayışıyla, çok sayıda ilâhî dinin bağdaşamayacağı gerçeğini hiç düşünmezler mi?

Hepimiz aynı yaratıcının kulları olduğumuza göre, onun bizim için ortaya koyduğu tek ve ortak bir sistem var. Hz. Âdem’le başlayan ve Hz. Muhammed’le sonlanan silsilenin her halkasında bir kavim Allah’ın ipine sarılıp bağlanmış…

Her peygamber bir öncekini tasdik ederek onun yolunu daha da genişletip geliştirmiş. Hz. Musa ile gelen şeriata gönülden bağlanan Yahudiler, aradan geçen belli zaman sonra Hz. İsa ile gelen şeriata nedense inanmak istemediler. İsa’yı da peygamber olarak kabul etmediler.

Yahudilerin bu tavrını anlayamayan, hatta alaya alan Hristiyanlar’ın bir kısmı da, daha sonra Hz. Muhammed’in şeriatına karşı ayak direyerek kendi kendileriyle çelişkiye düştüler. Oysa. takındıkları tavır, Hz. İsa’ya karşı Yahudiler’in yaptığından farklı bir şey değildi.

Müslümanlar, Hz. Muhammed’in şeriatını yenilenmiş en son sistem olarak kabul edip uygularlarken, Yahudilerden ve Hıristiyanlardan farklı olarak geçmiş bütün peygamberlere ve onların getirdikleri şeriatlara da inandılar ve tasdik ettiler.

İsa, Musa, Davut, İbrahim, İsmail, Yakup, Yusuf, Yunus gibi adların, Müslümanlar tarafından hiç çekinilmeden, tam tersine sevilerek ve istenerek kullanılıyor olması bile bunun en güzel ve çarpıcı örneği ve kanıtıdır.

*****

Piyasaya sürdüğü bir malı üretici firma kadar iyi tanıyabilecek başka biri herhalde yoktur. Bu şartlarda insanın özelliklerine, yaratandan daha vâkıf biri olabilir mi? Elbette insanın iyiliğine ve yararına, ya da kötülüğüne ve zararına olabilecek her şeyi en iyi O bilir.

Bu sebeple O’nun kurallarını tartışmaya açmak, bize ihsan ettiği küçücük aklımızla “uygun değil” veya “yanlış” diye nitelendirmek, ne kadar da sağlıksız bir tespit…

Bütün bunlardan anlıyoruz ki, din insan için, insana özel, onun nitelikleri bilinerek ve düşünülerek tasarlanmış bir yol, bir tür insanın kullanım kılavuzudur…

Yapılması emredilen her şeyi hiç düşünmeden yapmak, yapılmaması emredilenlerden de hiç şüpheye düşmeden uzak durmak, insan için hiç kuşkusuz en olumlu ve en verimli sonucu almayı sağlayacaktır.

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..