Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mart '07

 
Kategori
Anılar
 

O benim işçimdi.

O benim işçimdi.
 

Bir gün telefon geldi, o zamanlar kış bu günler gibi geçmiyordu. Sıfır altı 20 leri bulduğu zamanlar oluyordu. Kar yağışları, lapa lapa, haftalarca sürüyordu. İşte öyle senelerden bir tanesi.

Firmamızın çalıştığı şirket bizden yardım istiyordu. Anlaştığı firma karla mücadele de yetişemiyormuş. Bizlerden kürenen karların kamyonlara yüklenerek Şehir dışına naklini istiyorlardı. Bende bizim elemanlardan bu işi yapmak isteyip istemediklerini sordum.Tabii ekstra bir prim alacaklarını da ekledim. "Meslekleri dışında iş yaptırma hakkım olmadığı için". Tamam dediler. Yanlız bir şartım vardı ya hepiniz veya hiç kimse. Kabul ettiler bende onlarla birlikte işe koyuldum. Havanın eksi 20 leri bulması nedeniyle bizlere zorlu dakikalar geçirtiyordu.
Bir ara usta başı yanıma yanaşarak bu Arap seninle konuşmak istiyor dedi. Bu 25 - 30 yaşları arasında bir delikanlıydı. Usta başıya dönerek ben Arap değilim.Ben Palestina'liyim dedi." Filistinli". Kendisine ne istediğini sorduğum zaman, şef bize bu gün ekstra ne vereceksin. Bende adam başı ikramiye olarak 100. Mark alacaklarını söyledim. Hemen cebinden 200 Mark çıkararak beni azad edin bu parayı arkadaşlara dağıt ben dayanamıyorum. Tabii bende kendisine bunu baştan kabul etmiyeceğini söyledim. Titreye titreye işe devam etti.

Ertesi günü Bitkiler üzerine seminerimiz vardı. Kişin çalışamadığımız zaman Doğa mühendisimiz. Çalışan bu arkadaşlara yaptıkları işlerin nedenlerini, biolojik yapılarını izah ediyordu. Her ne kadar 100% anlaşılmasada. Onların anlıyacağı bir detaya kadar indirilerek. Bir şeyler vermeye çalışıyorduk.
Konumuza gelelim. Dün benden gitmek için af dileyen işçimi bir kenara çekerek.Bu gün nasılsın diye hatırını sordum. Kafasını önüne eğerek mahçup bir şekilde iyiyim diyebildi. Biraz Türkçe biliyordu. Almacası yok denecek kadar azdı. Kaç yaşında olduğunu sorduğumda 27 dedi .Ne kadardır Almanya'dasın diye sordum. 3 sene olmuş ilticacı olarak gelmiş. Memleket de ne iş yaptığını sordum. Kafasını kaldırdı gözleri bonboştu.Yutkundu söyliyecek bir kelime bulamadı.
Aradan bir iki ay geçmişti bir gün yanıma geldi. Şef dedi bana bir şey sormuştun. İçime battı soruna cevap veremediğim için.
İlk olarak 7 yaşımda tepemize düşen bir bomba ile o mesleği öğrendim. Bir yanda nenem bir yanda babam yatıyordu parça parça. Kafası önüne düştü bilirmisin ne zamandır, bu harp sürüyor. Almanya'ya gelene kadar benim mesleğim bu idi.Kan barut, parçalanmış insanlar elimizde silahlar .Başka bir meslek öğretmediler bize, 6 ay dir çalı ile ağacın ne işe yaradığını görüyorum burada.Hayretle bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum. Kafam her ne kadar almasada. Devam etti burada ki ağacın canından hastalığından yaşamasından bahs ediliyor. Birde geride bıraktiğim kardeşlerimi düsününce aklım ermiyor.
Şef sen akıllı bir adamsin gel sen koy benim mesleğimin adıni.
1 sene kadar çalıştı bir gün kağıtlarını alıp adı hala konulmamış ülkesine gitti.Bilemem acaba bir ağaç dikmesini öğrenebilmişmiydi.
Eğer bir çocuk doğarsa yaşadığı yerde yanlız kan ve barut olursa o çocuğun mesleği ne olabilirki ?.

Eğer onun adı terör ise, mesleği ise terörüst olurdu. Eğer eline bir ağaç veya çalı tutuşturulsaydı mesleği bahçıvan olurdu.

Ani defterinden bir kaç satırı paylaşmak istedim.
Saygılarla.

 
Toplam blog
: 271
: 1289
Kayıt tarihi
: 20.02.07
 
 

Bütün canlıları seven, kendi penceresinden yaşamı anlamaya çalışan, onlardan bir şeyler öğrenmek ist..