Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Aralık '08

 
Kategori
İlişkiler
 

O eski ben

Durduğum yerle durmak istediğim yer arasında ne kadar fark var. Peki durmayı hak ettiğim yer neresi? Buna kim karar veriyor? Eskiden birçok konu hakkında birçok fikre sahiptim. Artık o fikirlerin çoğunu hatırlamıyorum bile. Neler değişti hayatımda da ben bu kadar azaldım. Ailem yok artık. Hırslarım yok, beklentim veya umutlarım da yok. Eskisi kadar arkadaşım da yok, dostum da yok. Sıkıntılarını benimle paylaşan insanlar kalmadı, olanlarda dertleşmek için daha duygusal birilerini arıyorlar sanki. Benimse dertlerimi paylaşacağım kimsem yok. Eskisi gibi paylaşabildiğim kimse yok dersek daha doğru olur. Hala dinleyecek birileri var. Mesela, artık eskisi gibi duygularım yok. En son ne zaman ne için şaşırdığımı hatırlamıyorum. Her şey doğal gelmeye başladı. Doğal olmayanlar bile… Eskiden aşklarım vardı. Sevdiğim kadınlar, peşlerinden koştuğum, fedakarlıklar yaptığım, oturup ağladığım, geceleri düşlerime giren, elini tutmak ya da gözlerine dalıp gitmek için her şeyimi veririm dediğim kadınlar vardı. Bu kadınlara karşı hislerim vardı. Daha içten, daha sıcak, daha insanca hislerim vardı. Ben aşklarımı, aşklarım beni tüketti galiba. Bir insanın acısına ortak olmayalı çok zaman oldu. Buna ihtiyaç duymayalı ise daha uzun. Yaşıyorum, çalışıyorum, geziyorum vs. Neden yaşıyorum? Amacım ne, hedeflerim, ideallerim? Anlamsızca tüketiyorum günleri, kendimi.

Hafta sonu Antalya’daydım. Eski bir sevgilim bana, “ışığın sönmüş, hayat enerjini kaybetmişsin” dedi. Ben ise o an ortamın keyfini çıkartıyordum, kahvaltı, çay, kayalıklar ve deniz… Ta ki dönüş için havaalanına gidene kadar bu konuyu düşünmedim. Zaten arkadaşım söyledikten sonra yüzüme baktı, tepki bile vermediğimi görünce de “sen artık o insan değilsin demek ki” gibisinden umarsız bir tebessüm ile denizi seyretmeye başladı. Çevremdekiler bana çok alıştıklarından mı, yoksa başka bir sebepten mi bilmem, hiç böyle bakmamışlardı bana. Tepki vermememin sebebi de buydu sanırım. Bende farkında değilmişim demek ki. Ne deseydim? Hayat zor, şu şöyle oldu bu böyle oldu…kim için kolay ki. Ya da kim mutlu, kimin ışığı hala aydınlık? Sadece bana mı has hayatın çilesi? Yok, değil. Kaldı ki ben hiçbir zaman böyle düşünmedim. Hayat herkese acımasız, bana bir kastı yok. Ben de çok fazla umursamıyorum. Aslında trafik derdi olmasa sorunsuz bile yaşıyorum. Çünkü umarsızlaştım. Bazı gün yaşananlar, haksızlıklar, ölümler, savaşlar ve yalanlar yüzünden deliriyorum, söyleniyorum, yazıyorum, bazı günlerde herkes hak ettiğini yaşar diyorum. Hangisi doğru?

Durduğum yer mi? Durmak istediğim yer mi? Yoksa durmayı hak ettiğim yer mi?

Sanırım, her gün yaşadığım baş ağrıları, aile, trafik, iş stresi, faturalar, apartman yöneticisi, ve televizyonda gördüğüm olaylar beni ben olmaktan çıkartmışlar. Dağları yerinden oynatmak için basit sebeplerin yettiği çocuk, gündelik, basit, herkesin yaşadığı sıkıntıların altında fark etmeden, ve fark ettirmeden ezilmiş.

Artık hakkında düşünecek çok fazla konu yok hayatımda. Acılar, sevgiler, hüzünler veya şaşkınlıklarda yok. Özlemek gibi, aşık olmak gibi, üzülmek gibi haklardan mahrum, kendini doğru ifade etmeyi beceremeyen, içiyle dışı arasında ki bağlantıyı çoktan yitirmiş bir insan oldum.

Sanırım hayatımda ki her şeyi değiştirmem gerekiyor…

 
Toplam blog
: 8
: 656
Kayıt tarihi
: 19.12.08
 
 

Hava soğuk, kış bastırmış, gece karanlık...sene 1980, aylardan Ocak, 6'sını 7'sine bağlayan gece gün..