Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mart '08

 
Kategori
Haber
 

O kızı tanıyorum

O kızı tanıyorum
 

milliyet


İşte annesinin boğazını kesen o kız!

İşte o kız!

Profesörün katili kızı çıktı!

Sorgudan sonra makyaj yapmış’

Başak’ı linç etmeyin. Onu tanıyorum. Babası aynı zamanda ressamdır çünkü.

Parçalanmış bir ailenin bireyi o.
Semih bey ile Olcay Hanımın biricik kızı. Parçalanmış bir yuvanın, dağılmış bir birlikteliğin, solmuş bir umudun çocuğu.

Kariyerin ve ünvanların dünyasında, kenarda unutulmuş bir kız. Baba tanınmış bir profesör, anne dekan yardımcısı, o da profesör. Başak, böylesi bilinçli iki insanın meyvesi.

Her başarının arkasında ertelenmiş umutlar ve yaşanmamış mutluluklar vardır. Büyük insan olmanın bedeli küçük bir hayat yaşamanızdır çünkü.

Küçük insanların kocaman aileleri vardır. Bütün dünya, etraflarındaki üç beş kişi kadardır. Bu yüzden ilgileri yoğundur birbirlerine. Oysa büyük insanların etraflarındaki insanlara ayıracakları zamanları olmaz, bir türlü sırası gelmez yanı başındaki kişiye. Öylesine meşguldür ki, kendinden olarak gördüğü çevresine karşı duyarsız kalır.

Bir insana verilecek en büyük ceza ilgisiz bırakmaktır. Yok saymak, görmemektir. Bağırıp çağırmak bir ilişki çeşididir. Kızmak, cezalandırmak da ilişki biçimidir. Ama ilgi göstermemek, ilişki kurmamak demektir.

Akademik kariyer olarak mesleğinin zirvesinde olan iki kişinin sıradan bir aile olmayı becerememesi hayli ilginç bir sonuç. Demek ki anne ve baba olmak, profesör olmaktan daha başka bir şey.

Semih ve Olcay hanım ayrı yaşayan, ayrı hayatları olan iki kişi. Özel yaşamları kimseyi ilgilendirmez elbette. Ancak ortaya çıkan sonuç tüm ülkeyi ilgilendiren bir etkiye sahip.

21 yaşında, hayatının baharında bir genç kızın suçu mudur bu cinayet? Üstelik psikolojik tedavi alan bir genç kızdan bahsediyorum. Bir kurbanken cani olmak an meselesi demek ki.

Başak, dün akşam hukuk fakültesi öğrencisi, güzel, bakımlı bir kızdı. Yaşıtlarının zevk aldığı şeylerden zevk alıyor, arkadaşları gibi basit cümleler kuruyor, onlar gibi geveliyordu Türkçe’yi. Facebook’ta bir grubu, msn’de arkadaş listesi, “takıldığı” cafeler vardı.

Pek çok yaşıtından daha iyiydi durumu. Parası vardı, iyi bir semtte oturuyordu, annesi babası tanınmış ve saygın kişilerdi.

Milyonlarca gençten daha şanslıydı belki. Özel öğretmenlerce hazırlandı sınava. Kazandı. Okulu bitirince iş bulabilecek kadar çevresi vardı. Anne ve babası ayrı da olsalar, Başak onların kazandığı mevki ve kariyerden faydalanabilecek, onların sayesinde hayatı kolaylaşacaktı. Muş’tan gelen bir öğrenciyle bir değildi kaderi.

Harçlıksa harçlık, serbestlikse serbestlik, imkansa imkan.

Bir dediği iki edilmeyen Başak, boşanmış çiftlerin arasında şımartılan her çocuk gibiydi.

Bir şey eksikti ama. Küçücük bir şey. Nusaybin’deki Ayşe’de olan ama onda olmayan bir şey. Burdur’daki Zeynep’in sahip olduğu, ama Başak’ta bulunmayan önemsiz ayrıntılar vardı. Herkesin sahip olduğundan dolayı hissetmediği, varlığından haberdar olabilecek kadar mahrum olmadığı şeyler vardır. Sadece eksilince varlığını hissedeceğiniz şeyler...

İlgi...

Bağırarak da olsa, severek de, okşansa da, saçı çekilse de,

İlgi...

Başak bu sabah katildi.

Hem de anne katili.

Hukuk fakültesinde ikinci sınıftı oysa dün.

Bugün adliye de sanık...

Alizarin'den sevgilerle...

 
Toplam blog
: 105
: 7006
Kayıt tarihi
: 27.04.07
 
 

Ereğli - Konya Gazi Lisesi (yatılı) - İstanbul Üniversitesi İşletme (İng) Fakültesi - Ressam ve A..