Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Mayıs '09

 
Kategori
Güncel
 

O köyde 70 çocuk öksüz ve yetim şimdi...

O köyde  70 çocuk öksüz ve yetim şimdi...
 

Resim Eren Eyüpoğlu'nun eseri.Vahşetle ilgili fotoğrafları görmeye benim ana yüreğim dayanmıyor !


Töre mi, soykırım mı bu vahşet ?

Töre’nin de bir “racon”u olduğunu söylüyor bir bilenler. Töre denen olgu, her ne kadar dinin ahlakı şekillendirilmesiyle oluşsa da törenin de kendi içinde kuralları ve feodalitenin ahlakı olduğunu anlatıyorlar, iki gündür köşelerinde.

Örneğin "bir kadın yüzünden 10 kişinin öldüğü çatışmayı sonlandırabilmek için mağdur tarafa bir kız (!) verilirken ; kadının töre kültüründe nasıl hem kurban hemde sözde barışa götüren yücelik bireyi olduğunun " (!) altını çiziyorlar bilgece edalarla…

"Hiçbir töre tetikçisinin hasmını secdeye yatarken vurmayacağının, düşmanının çocuğuna ,kızına, hamile kadınına kurşun sıkılmayacağının " törenin kuralı olduğunu söylüyorlar…

Törenin raconunu anlatırken tüylerim ürperiyor, yüreğim yanıyor acı ile.

Hiç kimse “ bu kanlı topraklarda insanı tutsak eden bu köhne feodalite düzeni temelinden değişmelidir “ demiyor !

Yörenin siyasetçileri, milletvekilleri “ katliamın koruculuk sisteminin eseri olduğunu, bizzat devlet eliyle yürürlüğe konan Kürt’ün Kürt’e kırdırılması politikası sonucu olduğunu” vurguluyorlar.. .

Tek suçlu koruculuk sistemi bölgenin siyasetçilerine göre. Feodal düzenin temelinden değişmesinden söz eden yok. Çünkü onlar da varlıklarını feodal düzene , aşiretlere, ağalara borçlular…

Devletin en tepesi ,en yetkilisi, en sorumlusu RTE “ Hiçbir töre, ahlak, gelenek ve anlayışın bu katliamı mazur gösteremeyeceğini belirterek bölgedeki tüm üniversiteleri.medya kuruluşlarını. sivil toplum örgütlerini, eğitim kurumlarını, kanaat önderlerini toplumsal sorumluluklarını yerine getirmeye “ çağırıyor ! Sanki kendisi uzayda başka bir gezegende ve başka bir ülkeyi yönetiyormuş gibi yedi yıldır…

Ve geçen yasama döneminde Mecliste kurulan “ TBMM Töre ve Namus Cinayetlerini Araştırma Komisyonu “nun çalışmaları sırasında feodal yapının etkilerinin görmezden gelindiğini ,başlık parası, beşik kertmesi, berdelin yasaklanması yönünde cezai yaptırım getirilmesi, namus saiki ile işlenen cinayetlerin de ağırlaştırıcı neden kapsamına alınması benzeri CHP önerilerini göz ardı ettiği gibi , rapor sonuçlarında yer alan :

    Sistematik bir zihniyet dönüşümü için ders kitaplarında, günlük konuşmalarda, görsel ve yazılı basında, vaaz ve hutbelerde kullanılan geleneksel cinsiyet ve rol kalıplarının yıkılmasına dair bir söylem geliştirilmelidir. Diyanet İşleri Başkanlığı, töre ve namus cinayetlerinin önlenmesi konusunda toplumu bilinçlendirmek üzere hutbe ve vaazlar vermelidir. Töre ve namus cinayetleri konusunda devlet, sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimler ortak kampanyalar düzenlemelidir (!) .; denmesine karşın, tersine bir tavırla , doğu ve güneydoğu yöresindeki aydınlanmanın olmazsa olmaz koşulu olarak görüp ; bölgede yaşayan özellikle kızların eğitimine, aydınlanmasına yaşamlarını adamış ÇYDD genel başkan ve yöneticileri, “Baba Beni Okula Gönder “ Kampanya yöneticisi teröristlik suçlamaları ile karşı karşıya kalıyor ! Töre ve namus cinayetlerinin önlenmesine yönelik olarak yerel düzeyde valilik, emniyet, jandarma,belediye,müftülük,üniversite,sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin katılımı ile komiteler oluşturulmalıdır.

gibi önerilerin hiç biri hayata geçirilmiyor.

Siyasetçiler ağız birliği etmişçesine “ bu kanlı topraklarda insanı tutsak eden bu köhne feodal düzen temelinden değişmelidir “ dememek konusunda ısrarlılar.

Köyün tüm erkekleri korucu ve devlet eli ile silahlandırılmış. Ve eğitimsiz, ilkokulu bitirdikleri bile kuşkulu. Derebeylik düzeninin tutsağı olmuşlar. Elleri hep tetikte. Kendilerinden mantıklı ve normal davranmaları, silahları yerinde kullanmaları bekleniyor !

Ve yaşamın en yüce değer olduğunun bilinmediği, öğretilmediği bir iklimde kahrolası töreler yüzünden güneydoğu kan ağlıyor!

Kadınların ağıtları Mazıdağı ‘nın göklerini inletiyor.

70 çocuk öksüz ve yetim şimdi. Analarının babalarının mezarları başında, olayın şokundalar.

Siyasiler, milletvekileri, bakanlar, uzmanlar görevliler, sorumlular 2004’de dünya barış şehri ödülü alan Mardin’in medeniyet ve kültürler beşiği olduğunun nutuklarını atarken, çözüm olarak kız erkek öğrencilerin ayrı sınıflarda okutulmaları gibi çağdışı önerileri gevelerken…

Bilge Köyü kadınlarının ağıtları barış çığlıkları olup yayılıyor...

70 öksüz ve yetim çocuk, ana ve babalarının mezarları başında, sımsıkı sarılmış toprağa, ayrılmak istemiyorlar…

“Onu alnından vurmuşlardı. Gözleri de açıktı. Biz yine gelecekler diye bir süre evden çıkamadık “ diye anlatıyor bir tanesi yaşadığı şoku. Bir diğeri “Her yeri arayın ,hiç kimse kalmasın, herkesi öldürün” diye bağırdılar, diye anlatıyor şans eseri kurtulduğu vahşeti.

Katledenler de katledilenler de aynı köyden, aynı aşirettenaynı sülaleden. Şüphelilerden biri 14 yaşında. Çoğu susma hakkını kullanıyor. Biri “ “ Kan davası olmasın diye köklerini kazıdık “ diye anlatıyor.

En üst düzey bakanlar milletvekilleri, siyasiler, valiler boy boy cenaze törenlerinde, timsahın gözyaşlarını döküyor. Ama yetkili ve etkili hiç kimsenin aklına yaşamları boyunca izleri asla silinmeyecek denli vurgun yemiş bu insanları rehabilite etmek, olayın şokundan kurtarabilmek, hayata hazırlamak için bölgeye psikolog, sosyolog göndermek gelmiyor, ( akşam haberlerinde Kızılay 'ın ve üniversitelerin yani STÖ 'nin psikolog gönderdiklerini izliyorum sadece )

Ülkenin güneydoğusu yüzyıllardır kanıyor. Yöre insanları öncelikle birbirinin hayatını yok etmek, zehir etmek için “töre” adı altında mutlaka bir neden buluyor. Yakalanan , adelet karşısına çıkarılanlar ise sadece törenin tetikçileri. Geride kalan , azmettiren aile meclisleri, aşiret liderleri ise her keresinde ortada yoklar !

Ve güneydoğuda barışçıl çözüme giden yol ; “bu kanlı topraklarda insanı tutsak eden bu köhne feodal düzenin temelden değişmesi " koruculuk sisteminin tartışılması - kan davası güden aşiretlerin korucu olmaması örneğin- , kız ve erkek çocukların ayrı sınıflarda okumaları değil ; "yaşamın en yüce değer" olduğuna inanan , eşit ve insan bireyler olarak insanları eğitilmesi, aydınlatılması, aydınlatılması, çağdaşlaştırılması...

O köydeki ve ülkemdeki çocukların tümü Türkü, Kürdü, Süryanisi, Ermenisi, Arabı, Lazı ...hepsi bizim çocuğumuz, canımız, yüreğimiz, ciğerimiz...

 
Toplam blog
: 171
: 2319
Kayıt tarihi
: 15.02.07
 
 

Düşünen, üreten, kendine, insana, çağına sorumlu, tavırlı, taraflı , çağdaş ve yüzü aydınlığa dön..