- Kategori
- Anılar
O park
Onlara gittiğimde her zaman sevdiğim yemekleri yapan babaannemle sohbet etmenin tadı damağımda kaldı. Bazen yaşadıklarımı ve hissettiklerimi ona anlatmayı o kadar özlüyorum ki…
Kucağına uzandığımda saçlarımı sevmesini ve tatlı tatlı verdiği öğütleri dinlemeye ihtiyacım olduğunu biliyor olmalı.
Hep hayal ettiğim konumda ve zamanda olduğumu söyleseydim ne derdi?
Bu sorunun cevabını bilmiyorum ama giderken yüreğime en güzel dilekleri üflemiş olmalı…
Babaannemin giysilerinin çoğunu bavula doldurup Ankara’ya getirdim.
Onun kokusunu böylece hiç kaybetmeyeceğimi düşünmüştüm.
Babaannem beş yıl önce bir eylül günü aramızdan ayrıldığında içimde kopan kıyameti en iyi anlayacak insan otobüs koltuğunda yanıma oturan ve iki hafta önce annesini kaybetmiş olan annemdi. Annemin omzuna yaslanıp ağladığımı hatırlıyorum. Boğazımdaki düğümü annemle beraber şöyle çözmüştük: Artık ben de babaannem gibi açık ve limonlu çay içecektim. Böylece onu hep gülümsemesiyle hatırlayacaktım.
Babaannemin vefatından sonra büyükbabam kendini ve hayatını unuttu. Her hastaneye gidişimde beni hatırlıyordu. Babaannemin gelip gelmeyeceğini soruyor ve benim okulu bitirip bitirmediğimi merak ediyordu.
Bir gün büyükbabamın da öldüğünü öğrendiğimde onlarla beraber bir parkta oturdum. O parktan tek başına çıkmak zorundaydım. Onlara el sallarken uzun bir ayrılığın başladığını biliyordum.