Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mart '09

 
Kategori
Dünya
 

Obama’nın öptüğünden hayır gelir mi?

Obama’nın öptüğünden hayır gelir mi?
 

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un Türkiye’den önceki durağı İsrail’di. Kudüs’te Cumhurbaşkanı Şimon Peres, Dışişleri Bakanı Tzipi Livni, hükümeti kurmakla görevlendirilen Binyamin Netanyahu ve Başbakan Ehud Olmert ile bir araya gelerek, çeşitli temaslarda bulundu.

Clinton temasları sırasında İsrail-Filistin çatışmasını önlemek ve bölgede bir çözüme ulaşmak için iki devletli yaklaşımın artık kaçınılmaz olduğunu söylemeden geçemedi.

Ardından, İsrail’deki koalisyon görüşmelerine atıfta bulunarak, nasıl bir hükümet çıkarsa çıksın İsrail’i sarsılmaz, kalıcı ve ilkesel bir biçimde destekleyeceklerini söyledi.

Clinton’un İsrail’i ziyareti esnasında söyledikleri önceden beri bilinenlerin diplomatik yoldan bir kez daha tekrarlanmasından başka bir şey değildi.

Cumhuriyetçilerden farklı olarak kullanılan üslup daha az tedirgin ediyordu ama İsrail’e olan destek konusunda Cumhuriyetçilerin bile gölgede kalacağı seziliyordu.

ABD tarafından İsrail’in sarsılmaz, kalıcı ve ilkesel bir biçimde destekleneceğini belirten cümle, desteğin boyutunu gözler önüne sermesi açısından birincil derecede önemlidir.

İkinci önemli nokta, Davos sonrasında sarf edilen bu sözlerin söylendiği İsrail'den hemen sonra Türkiye ziyaretinin başlamasıdır.

Üçüncü önemli nokta ise, Kudüs’te, İsrail-Filistin çatışmasını önlemek üzere bir dizi görüşmelerin yapıldığına, belki de birçok konuda mutabık kalındığına ilişkin basına aktarılmayan görüşmelerdir.

Clinton, iki devletli yaklaşımın artık “kaçınılmaz” olduğunu basına aktarmıştır. Bununla var olan bir devletin yanında artık ikincisin de olabileceği anlaşılmaktadır.

Clinton tarafından kullanılan ve önemli olduğu her fırsatta belirtilen bu üç noktanın tek cümlede tercümesi yapılırsa, ortaya belli bir siyaseti özellikle zorlamak üzere şöyle bir cümle çıkabilecektir.

Artık İsrail-Filistin sorunundaki arabulucu, bir örgüt, herhangi bir Arap ülkesi ya da Türkiye değil, İsrail’i sarsılmaz, kalıcı ve ilkesel bir biçimde destekleyen Amerika Birleşik Devletleridir. Burada hayat verilecek devlet de elbette, ABD’ye bağımlı; ama bağımsız ve özgür bir Filistin Devleti olacaktır.

Türkiye’ye geldiğinde öncelikle olarak Anıtkabiri ziyaret etmesi laik Obama’nın Dışişleri Bakanına yüklediği görevin ana hatlarına ilişkin bir fikir verebilir mi?

Clinton’un ziyaretinin kamu tarafından bilinmedik ana hatları, ABD Devlet Başkanının Türkiye ziyareti öncesinde yani 6 Nisan’a kadar geçecek süreçte, önce korumaların-ajanların ülkemize gelmesi hayata geçirilecek, ardından uygun zeminler hazırlanmasına yönelik çalışmalar için gayri resmi görüşmeler yapılacak ve sonra bu görüşmeler amaca uygun görüşler haline getirilip düşük profilli düşünceler şeklinde basına sızdırılacaktır.

Nitekim Washington Post’ta yayınlanan bir yazıda Clinton’un ziyareti esnasında özellikle basına yönelik baskılar başta olmak üzere diğer bazı konuşmalarını eleştiren mahiyette bazı yazıların çıkması ve diğer basın kuruluşlarının bu yazılara atfen haberler yapması, bu görüşü destekler niteliktedir.

Türkiye’de de kimi Bakanların laik çevrelerle olduğu kadar askerlerle görüşmelerde bulunacağına şahit olacağımız günlerin yakın olduğu değerlendirilmektedir. Çünkü Amerika Birleşik Devletlerinde yeni oluşan siyasi iklim eski ile ilişki kuran değerlerle çatışmaya girmekte bu aşamada hiç bir sakınca görmemektedir.

Dolayısıyla Clinton’un Ankara ziyareti sırasındaki temasları, Başkanın Türkiye ziyareti sırasındaki temaslarına temel teşkil edeceği düşünüldüğünde, yeni oluşan siyasi iklim, temel politikalar yerinde kalmak koşuluyla, bu ülkenin Türkiye’de yeni müttefikler edinmesine yol açabilecektir.

İsrail’de, nasıl bir hükümet çıkarsa çıksın İsrail’i sarsılmaz, kalıcı ve ilkesel bir biçimde destekleyen ABD’nin, Türkiye’yi, Irak’tan ve Ortadoğu’dan askerlerinin çekiliş ve İran’a bir tehdit üssü olarak kullanmak istediğini söylersek, ülkemiz açısından kalıcı ve ilkesel desteğin ne anlama geldiği hemen anlaşılacaktır.

Ama düşünülmesi gereken bir başka konu da, Kırgızistan’ın, Rusya ile anlaşarak Amerikan üssünü kapatma kararını almasının ardından, bölgede ABD’ye hangi ülkenin kucak açacağı hususudur. Orta Asya’da üs arama turunda olan ABD Merkez Kuvvetler Komutanı General Petraeus’un, Tacikistan ve Özbekistan gibi ülkelerde aradığı şansı bulamaması durumunda alternatif yönelimlerin ne olması gerektiğinin anlatıldığı rapor Pentagon aracılığıyla Başkana ulaşmıştır.

ABD’nin, Tacikistan ve Özbekistan’dan, bu devletlerin yapısı ve ilişkileri nedeniyle beklediği şansı bulamadığı akla gelmektedir. Bu durumda, Orta Asya’daki etkinliğinin kalıcı olmasını arzulayan ABD’nin üs olarak Türkiye’yi kullanması, bunun içinde Trabzon’u istemesi sürpriz olmayacaktır.

Sonuç olarak, Obama’nın Türkiye’yi ziyareti yeni arayışların, yeni müttefiklerin, yeni yolların ama ille de yeni politikaların oluşmasına katkıda bulunacağı için önemlidir. Yararlı olup olmayacağı ise geride bırakılan toz bulutundan anlaşılmaya çalışılacaktır.

***

Çok önemli bir başka nokta ise, Şimon Perez’in başarıyla gerçekleştirdiğine benzer bir masumane erotik eylemin temaslar da bulunduğu hiçbir Türk politikacısı tarafından denenmemesidir. Resimdeki görülen bu eylemin benzerinin Obama tarafından politikacılarımıza uygulanması , temennilerimiz arasında yer almamaktadır.

 
Toplam blog
: 340
: 1591
Kayıt tarihi
: 10.03.08
 
 

Basınla ilgili bir kuruluşda çalışmaktayım. Uzun yıllar basınla ilgili konularda danışmanlık yapt..