- Kategori
- Güncel
Ocak Şub-art Denemesi
28 Şub-art ve Önceki Zaman
Okuma ve anlama üzerine çok düşünüyoruz ya da hiç düşünmüyoruz. Galiba en iyisi de bu düşünmemek.
Öte yandan “İyi de düşünmeden düşlemek olur mu? Platonik de olsa düşünmeye, anlamaya çalışmaya âşık olsak ne kaybederiz” diye düşünmeden edemiyor insan.
Düşünen yazıyorsa bu bir değer, düşünen harekete geçiyorsa ve yanlış işler yapıyorsa bu neye değer? Zaman kaybı, emek kaybı, boşa harcanan, yitip giden ömürler falan filan…
Zenginler var; çok fakirler üstelik zenginleştikçe fakirleşiyorlar, korkuları daha da artıyor. Hani biriktirmişler ya o kadar zaman, ellerinden alınacağı korkusu onları yiyip bitiriyor.
Ya fakirler, siz acıların çocukları arabeskle büyüyen, arabesk kalan, arada bir de bu müziğe neden ihtiyaç duyulduğuna inanmayanlar yok mu onlar da Hababam Sınıfı sözde komedisinin Kemal Sunal’dan başlayarak Mehmet Ali Erbil’e kadar eğitim sistemine verdiği zararı algılayamayan sözde solcu olduğu için yazarını savunacağım diye kötü örneği içselleştirmeye yarayan siz modern görünüşlü sıfır üretim, bol emisyonlu, boyalı insanlar veya insancıklar siz neden düşünmüyorsunuz diye sorsalar ne cevap veririm diye düşünürken on yıl üst üste Matild Manukyan’ın kadın hem Ermeni, hem kadın ticareti yapan bir meslek erbabı öte yandan en dürüstlük kala kala ona kalan, normalde Türk ve de Müslümanlığı ile övünen canım yurdumun insanlarının yüzlerinin kızarması bir yana pişmiş kelle gibi sırtaran biz ve bizim gibi milyonlara bakarken diyorum yahu bir bana mı dertmiş, Asena’nın yediği dayağı normalleştiren televizyon programında Türk töresine hakaret ederken, halen Peygamberimiz Muhammed Mustafa (S.A.V) hazretlerine üstü kapaklı övüyormuş gibi yaparak söven dindar geçinen tiplerle bir ülkenin içinde bulunduğu gerçekler, gelecekte yaşayacağı illetler ne olabilirdi diye düşünmekteyken, geldi çattı, ocaktan sonra bir 28 ŞUBAT
Herkes atıyor dedim içimden bir kere de sen korkma bırak sen de at!
28 Şub-art sanatı da olsa olsa böyle bir şey olabilirdi.
12 Eylül’ün birçok çocukları oldu, hepsi planlı, hepsi de alımlı 17 yaşındaki çocukları asan 14 yaşındaki çocukları hapse tıkan bir sistem bir korku iklimi; sorgulanmazlığı tanrısal boyutlara vardıran bir korku iklimi yarattı. Sormadan söylediler, istemeden verdiler. Zaman tamam olunca isteyerek alacaklar. Alırlar.
Soruyor; “ne okusak”
Tam olsak
Okumadan olanlara inat!
Arayışta kendisi
Okursan kendinden başla
Çevrene bak,
İnsanı var, insan gibisi
Doğalı var, doğal olmayan
Havadan, sudan, topraktan
Bir beden, ruhundan ayrı
Et yığını, çürümeye namzet
Çiçekler olacak, toprakla bir
Kendinden başla derken
Geç kalma, değil erken
Beyin en yakın beynine
Sonra sıra et ve bedende
Soruyor; ya en ünlüler?
Ne demiş uzun ömürlüler!
Bilmiyor, ünün bedeli
Ne ile nasıl, nerede ödenmiş?
Aynalar sır saklar, gizliler ayan
Kelimeler yetersiz anlatmaya
Hep eksik kalıyor beyan
Sözü bırak, gerçeğe odaklan...
Zaman, acımasız zaman
Kim bilir?
Nasıl aslan terbiyecisi!