Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ocak '16

 
Kategori
Güncel
 

Öcalan ne demişti, aydınlar-akademisyenler ne diyorlar...

Öcalan ne demişti, aydınlar-akademisyenler ne diyorlar...
 

Genelkurmay başkanına müebbet istendiği günlerde Öcalan’ın mektubu okunmuş, yüzler gülmüştü. PKK silah bırakacak. Ülke bölünmeyecek. Her şey güzel olacaktı.Å

Ama Öcalan’ın nevruz mesajındaki ve İmralı tutanaklarındaki satır aralarına pek bakan olmamıştı demek ki!

“Biz AKP’yi çıkartan gücüz.” “Biz AKP’ye iktidarı altın tepside sunduk.”

“Ben AKP’nin tam olarak oturması ve olgunlaşması için bilerek bekledim, sabrettim.”

 “Saygıdeğer Türkiye halkı”

“Eski yaşam alışkanlıkları topyekûn bırakmak gerekir. Neden, çünkü bu bir rejim değişikliği olacak. (…) “Ben ilk günden demokratik Cumhuriyeti savundum, onlar beni anlamadılar.”

İmralı tutanaklarında Öcalan:

“Ne PKK’nin sandığı, ne AKP’nin sandığı gibi bir çekilme olur. (…) Bu kendini kandırmadır. Felakete neden olur.”

Çekildiğimiz alanda gerillayı daha da büyüteceğiz. Çekilirsek gerilla biter görüşüne katılmıyorum. Suriye var, İran var. Şu an Suriye’de 50 bin, Kandil’de 10 bin, İran’da 40 bin var.”

Ayrıca şişkin egosu ve tüm kibriyle “başarıya” sahip çıkacağını, başarısızlığın, ölenlerin sorumluluğunu almayacağını söylüyordu:

“Ben sorumluluk üstlenmem. Süreç başarısız olursa ‘Apo öldü’ diyeceksiniz. Ben yokum.”

“Başarılı olursam, Ne KCK tutuklusu kalır ne başkası. Bu olmazsa 50 bin kişiyle halk savaşı olacak. Ölen ölecek, ben karışmıyorum. Yalnız, herkes bilmeli ki, ‘Ne eskisi gibi yaşayacağız, ne de eskisi gibi savaşacağız

PKK’nın rüyası halk ayaklanması olması: Senaryoya göre, ezilen Kürt halkı PKK önderliğinde devlete karşı savaşıp özgürlüğünü kazanacak. Böylece PKK ve siyasetteki uzantıları komplekslerini tatmin edecek, her biri bir şeyin yöneticisi olacak (Hiç köy okulunda öğretmen olmak isteyeni duymadım.) bölgeye ve insanlara verdikleri zarar, cinayetler aklanmış olacak, her biri büyük özgürlük mücadelesinin kahramanları olacak!  

Sonra… Kürt ağalarının yerine PKK geçecek. Öcalan emredecek PKK yapacak. PPK da emredecek halk yapacak. Kafasına göre vergi alacak, beğenmediğini yargılayıp yok edecek.  Ulus devletten federasyon adı altında bölge bir çeşit aşiret yönetimine dönüşecek!

Ancak halk ayaklanması rüyası gerçek olmadı. Halk ne ağanın, ne de PKK’nın marabası olmak istemiyor! (Eğer gerçekten büyük bir zulüm ve kurtulma arzusu olsaydı 20 milyonu kim tutabilir ki! Bölgeyi terk edenler de Barzani’ye değil, Türkiye’nin başka şehirlerine gidiyorlar.)

Söz konusu olan akademisyenler, aydınlar kesimi ise, Kürt halkının dörtte üçü Türkiye’nin başka şehirlerinde yaşarken, hatta tüm Güney Doğu nüfusu kadar Kürt kökenli vatandaş sadece İstanbul’da yaşarken özerk bölge, yerinden yönetim PKK’nın bölgede yönetimi ele geçirmesinden başka neye hizmet edecek diye HDP’ye sormadılar. 

Dil-kültür bahanesi var elbette. Ancak, dil ve kültür de değişmez değil. Benim kültürüm diye toprak ağalığını, şeyhliği, kan davalarını, zorla evlilikleri, kadının yok sayılmasını da destekleyecek miyiz?

Eğer herkes yöresel kültüründe kalsaydı, kültürler-diller değişmese, karışmasa dünyada ulus devletler değil kabile toplumları, feodal beylikler hüküm sürüyor olurdu. 

Avrupalı evlenerek kendi ülkesine gelecek olanlara bile, o ülkenin dilini bilme zorunluluğu getirdi.

Hatta en son Suriyeli sığınmacılar için Almanlar kolları sıvadılar. Harıl harıl, gönüllü vatandaşların desteği ile mültecilere Almanca öğretmeye başladılar.

Tam entegrasyon sağlansın ki, paralel toplum oluşmasın. Hem onlar ülkenin olanaklarından yararlansın, hem de ülke onların iş gücünden yararlansın diye uğraşıyorlar.

Bizim bazı aydınlarımız ve akademisyenlerimiz, Kürt halkı için mücadele ettiği iddiasındaki kesim ise, değil mültecilerin,  bu ülkenin yerli halkı olan Kürtlerin her birinin 1000 yıldan beri beraber yaşadığı ülkedeki ortak dil Türkçeyi bilmemesini, bunun nedenlerini, bölgenin geri kalmışlığını sorun etmediler. Çözüm aramadılar.

İşin kolayına kaçıp romantizmini yaptılar. Mazlum ve mağdur edebiyatıyla ilerici görünmekle yetinip,  bölgenin ve insanının gelişmesine hiçbir katkı sağlamadılar. İlericilikte klişe devlete karşı olmaktı, onu seçtiler. Devletin yanlışları kadar terörü, verdiği zararı, arkasındaki güçleri eleştirmediler.

Yerlilere yardıma giden misyoner edasıyla, gerçekte halka tepeden bakarak, onların da kendi kabile düzenlerini yaşamak hakkı var, öyle istiyorlarsa öyle olsun dediler. Sönen ocaklardan, cehaletten kendilerine bedavadan ilerici, hümanist payesi çıkardılar.

Terörün ilericisi-gericisi, iyisi-kötüsü olmadığını, bilmem neyle veya kimle mücadele ediyorum diye masumları öldürmenin sadece vahşet olduğunu ya gerçekten kavramadılar veya kendilerine gerici-devletçi denilebilir kaygısıyla, açık yüreklilikle, haykırarak söylemediler.

IŞİD din için diyor,  “Allahüekber” diyerek kafa kesiyor diye canavar ve gerici, PKK ve uzantıları, “özgürlük”, “insan hakları”,  “önderliğimiz”, “eşbaşkan” diyor, kadınların başı açık diye daha az canavar veya ilerici değil! Onlar da katil!

Ne din adına, ne demokrasi veya özgürlük adına mücadele ediyorum diye mayınla, bombayla, silahla masumları öldüremezsin! En temel hak yaşam hakkıdır. Allah’ın verdiği canı alamaz, insan öldürmemiş insanı öldüremezsin. Kamu malına zarar veremez, okul yakıp, öğretmen öldüremezsin. İsimleri dine, demokrasiye hizmet, özgürlük vs. ne kadar yaldızlı olursa olsun söylediklerine değil, yaptıklarına bakacaksın.

Hepsi taşeron ve maşa. Mücadeleleri sadece büyük devletlerin planlarına ve haritalarına hizmet ediyor. Silah, uyuşturucu tacirleri kazanıyor. İnsanlar ölüyor, yerinden yurdundan oluyor. Dini, etnik farklılıklar zenginlik ve çeşitlilik olmaktan çıkıyor, düşmanlıklara dönüşüyor. Eğitime, sağlığa, huzura hizmet edecek kaynaklar onlarla mücadeleye gidiyor. 

Terör örgütünü desteklemek işlemediğin cinayetin suç ortaklığından başka bir şey değil!

Demokratik haklar istiyorsan demokrasinin araçlarını kullanarak yaparsın. Tam demokrasi de bir süreçtir. Hazır değilsen sana altın tepside sunulmuş bile olsa demokrasinin, laikliğin kıymetini bilmezsin…Yaşıyor, görüyoruz…


Å Bu yazı, Öcalan aslında ne diyor,  adını taşıyan 23 Haziran 2013 tarihli yazımdan yapılmış bir özettir.

 
Toplam blog
: 174
: 4451
Kayıt tarihi
: 19.06.09
 
 

1958  doğumluyum. Arkeologum. Evliyim. Çocuğum yok. Çalışmıyorum. Yıllarca çalıştıktan sonra, zam..