Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Temmuz '14

 
Kategori
Deneme
 

Odağını nereye kaydırırsan, oraya yönelirsin...

Odağını nereye kaydırırsan, oraya yönelirsin...
 

Odağını nereye kaydırırsan, oraya yönelirsin...


Odağını nereye kaydırırsan, oraya yönelirsin...

ODAĞININ KAYACAĞI YER YOKTU ÇÜNKÜ ODAĞIN ZATEN HEP ORADAYDI.
BİR GÜN TEKRAR DÖNECEĞİN YER DE ORASIYDI.

Varlığın, doğayla bütündü. Çocukluğa dair anılarında diğer ayrıntılar belirsizken, doğaya dair olanlar hep en canlı ve en renkli haliyle yerini korurdu. Tüm ayrıntılarıyla, kokuları, sesleri, ışığı hatırlardın. Dokunduğun ağaçları, topladığın çiçekleri, dağlardan esen rüzgarı, derelerin soğuk sularını, su birikintilerindeki kurbağa yavrularını...

Toplumsal sözleşmeler, odağını toplumun çizdiği çerçeveye uydurmaya çalışsa da, o resmin içinde yer alamadın hiç uzun süreli... 
Okulun gri duvarları, kentin gri gökyüzü, binaların gri betonları arasında ruhun bedenine tutsak, zincirleri kırmaya çabaladı hep.

Yılışık bir sevgi değildi sizinkisi... Her gördüğün ağaca sarılmadın; dokundun naifçe gövdesine, yaprağına. Altında oturup, sırtını o ulu ağaca güvenle yaslayıp hikayesini dinledin...

Kimi geceler karşısına geçip sana kendini göstermesi için saatlerce bekledin... Yıllar boyu beklemen gerekse de, vazgeçmedin...
Suyun yıkıcı gücünü de gördün... Suyun yaşam vermesini de izledin. Suya sevdiğin şeyleri teslim ettin, suyla aktın, suyla arındın...
Dağlarda, kayalarda, taşlarda; bir çocuk yüreğinin açıklığıyla yeryüzünün resmini gördün. 

Gözünü açtığında "dağları gördün." 
Gözünü açtığında "dereleri gördün."
Onlarla büyüdün. 

Kent yaşamında, köküyle çıkarılıp saksıya ekilen yaban bir bitki gibi olmak... Yaşama tutunma çabasıyla o daracık ortama uyum sağlama çabası bir yanda, diğer yanda kökleri serbestse salabileceğin, rüzgarı yapraklarında hissedebileceğin, gökyüzünün altında uyuyup uyanabileceğin geçmiş zamanların anılarıyla bütünleşmiş bir özlem...

Zihninde kendi sığınaklarını resmettin, denize doğru rüzgarlı bir tepede; dağların arasında bir göl kenarında... Kentsel hapishanenin duvarlarına ovaları, vadileri, nehirleri çizdin. Oturduğun salonda, daracık balkonunda küçük ormanlar yarattın, içinde uyuyabileceğin. Doğaya gidemezsem, doğayı kendime getiririm dediğin çıkmaz sokaklı yaşamlarda...

Geceleri, biçimsiz anıtlar gibi yükselen binaların arasında görünen küçücük gökyüzüne iyi geceler demeden uyumadın. Rüyalarında, içinde yürüdüğün dereleri gördün, nehir kayaları arasındaki göletlerde su oldun. Gidemediğin dağlarda yürüdün, yıllar sonra o dağlarda bedenine rehberlik etti ruhun... 

Çocukluğunun anılarını toplayıp onlarla oynadın. Otlar arasında süzülen sularda parıldayan, altın rengi güneş ışığıyla, derelerdeki kurbağa yavrularıyla.
Dalları yere değen elma ağacının altına saklandın. Yağan dolu sonrası ıslak otların içinde gezindin yalınayak. Akşamüstünün alacasında ateşböceklerini kovaladın. Ateşin kokusu, rüzgarın esintisi, soğuk suyun avuçlarından süzülmesi, fesleğen kokulu bahçeler, daldaki nar... Bir kuş sesi, yaz böceklerinin şarkıları... 

Odağının kayacağı bir yer yoktu çünkü odağın zaten hep oradaydı... Bir gün tekrar döneceğin yer de orasıydı. 
Yaşamı yontan insan, yaşamı doğanın sanatıyla bütünleştirebilmek için...Zorlu bir çabadır verdiğin... Öze/özgürlüğe dönmek için... Hiç vazgeçmeden...

 
Toplam blog
: 191
: 1283
Kayıt tarihi
: 16.01.07
 
 

Başlangıçta sadece su ve onun üzerinde salınıp duran sis mevcuttu.  Baba Apsu ortaya çıktı ve tat..