Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ekim '08

 
Kategori
Öykü
 

ODUN KOKUSU... KÖMÜR KARASI…

ODUN KOKUSU... KÖMÜR KARASI…
 

"RESİM:ALINTI"


Dışarıda lapa lapa kar var… Balıkçı yaka kazağınızın yakasını iyice kaldırmışsınız… Başınızda yün bereniz, kaşkolun içine gömülmüş bir haldesiniz. Bata çıka yürüyorsunuz karların yumuşak olduğu yerlerde… Ya buz tutmuş yerler... Kayıp düşmemek gerek… Çok soğuk, çok… Eldivenlerinize rağmen buz tutmuş parmaklarınızın ucu… Ayaklarınız botunuzun içinde üşümekte… Burnunuzun ucu kardan adamın burnundaki havuç gibi kızarmış…

Saçaklar sarkıyor çatılardan… Öbek öbek birikmiş kar yığınları kaldırım kenarlarına… Sokak aralarına kül serpilmiş… Temizlenmemiş arabaların üzerinde karışlarca kar var… Bir kedi çöp sepetini devirmiş belli ki yiyecek bir şeyler arıyor… Kuş sesleri de yok artık. Çoktan göçüp gitmişler sıcak diyarlara…

Nerede kaldı bu otobüs… Durakta ne kadar kalabalık… Akşam ayazı da iyiden iyiye çökmekte şehre…

Sıcacık bir ıhlamur ya da salep olsaydı ya şimdi diye geçiriyorsunuz içinizden… Karnınız da acıkmış…

Işıkları yanıyor sıcacık yuvanızın. Duman tütüyor bacasından… Sıcak bir karşılama, gülümseyen anne şefkati…

Ellerinizi ovuşturarak ısınmaya çalışıyorsunuz sobanızın sıcaklığıda. Ateşi harlıyor anneciğiniz.

Hadi maşayı koyalım sobanın üzerine de ekmek kızartalım sonra da tereyağı gezdirelim el yakan dilimin üzerinde.Ben, en çok kızarmış ekmeği özlüyorum…Şimdi ekmek kızartma makinelerinde kızaran ekmekler hem çabuk soğuyor hem de o kadar lezzetli değil... Sonra fokurdayan demliğin çıkardığı buhar... Soba borusuna iliştirilen çamaşır teli. Telde sallanan bir iki parça eşya... Köze gömülen patates, hani kumpir yapıyorlar modern dünyada.

Olası tüter ters esince rüzgar... İs dolar kimi zaman odanın içi... Kurum temizlenir, yapışmış boruların içine...

Keyfi kadar pisliği de vardır sobanın...

Kestaneler çevirilir kış geceleri üzerinde... Soyulmuş portakal ya da mandalin kabukları yanınca mis gibi bir koku yayar mekana... Belki bir kedi kıvrılmıştır hemen arkasına.

Isıtmaz doğal gaz da, kalorifer de soba kadar... Üşüyüp gelip de elleri ovuşturma keyfi yaşanmaz ki sobasız evlerde... Elektrik ocakları ya da japon sobalarının yanında yakalanır belki de bu sıcak keyif.

Kuzinesi vardı ananemin… Sıcak börekler pişirirdi, bizi ısıtırken…

En çok şömineyi severim ben... Alevlerin dansını seyretmeyi... Mavimsi, turuncumsu, sarımsı renklerin ışıltısını. Çatırdayan odunların sesini dinlemeyi sonra gözlerimi kapatıp da...

Odun kokusu... Kömür karası… Ananemin masal söyleyen sesi… Anneciğimin dizine yerleştirdiğim başım… Çocukluğum… Yuvamın verdiği huzur…

Lapa lapa yağan karın sokak lambası altındaki hızını, kirlenmeden, çamurlaşmadan bembeyaz olduğu andaki o enfes manzaranın üzerindeki ayak izlerini seyretmeyi severim ben çıtır çıtır yanan sobanın sıcaklığında… Kristalleşen tanelerin değerli taşlar olduğunu düşünürüm sonra… Yaşanan her an kadar değerli olduklarını… Belki bir grup çocuk kızak kayar… Kartopu oynar… Kardan adam yapar… Bir ses gelir derinlerden “Bozaaaaaa”

Lapa lapa yağar kar… Yılbaşı kartlarını süsler anlık resimler… Simler serpilir üzerlerine… Neler neler geçer akıllardan…

Yaz geçer, kış gelir… Güneş açar… Kar yağar… Önce bebek sonra çocuk… Bir bakmışsın yetişkin…

Bir ömür böyle biter gider.

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..