Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Nisan '13

 
Kategori
Öykü
 

Oduncu

"Ne oldu sana küçüğüm?" diye sordu. Çocuğun ıslak yüzünü devasa, nasırlı avucunun içine almıştı. Dizlerinin üstüne çökmüş olmasına rağmen kızcağızın ayaktaki halinden oldukça yüksekteydi. Normalde çocuklardan hoşlanmazdı, ota boka ağlayan küçük yaratıklardı onlar, ama bu çocuk o kadar içten ve dolu ağlıyordu ve derin bakışlara sahipti ki! Dondurma istiyorum diye bağırmıyordu, parka gideceğim diye de tutturmuyordu. Hatta hiç konuşmuyordu, hıçkıra hıçkıra olduğu yere mıhlanmış duruyordu. Her nefes verdiğinde bir daha alamayacakmış hissi veriyordu. Gözyaşları çenesinin altından güzelim elbisesini ıslatıyordu. Cevap vermedi. Kendini biraz bırakmıştı ancak. Adamın eline kafasını yaslamıştı. Bundan cesaretlenen adam onu kocaman koluyla sardı. Bu sefer daha beter ağlamaya başlayan küçük, yüreğini dağlamıştı. Bir an onun babası olduğunu düşündü. Ufacık kız çocuğunun gözlerini kendinden aldığını düşündü, o gözlere çok kötü davranıyordu - şiş şiş olmuştu küçücük gözleri. Acaba nasıl bir baba olacaktı? Bu kızın babası gibi ortalıkta olmayacak mıydı? Eğer öyleyse ne anlamı vardı baba olmanın? Onun gözyaşlarını silemedikten sonra, neden ağladığını bilmedikten ve onu neşelendiremedikten sonra? Belki de ölmüştür babası? Annesi de mi yok? Annesi olmasa kim giydirecek onu böyle? Omzu gözyaşlarından sırılsıklam olmuştu. O haldeyken tekrar sordu: "Neden ağlıyorsun küçüğüm?" Kız bu sefer daha şiddetle ağlamaya başladı. Adam ne yapacağını şaşırdı, "Sana dondurma almamı ister misin?" diye sordu. Kız bir an doğruldu, gözyaşlarını sildi ve kafasını evet anlamında salladı. Sonuçta o da bir çocuk diye düşündü. En azından bir tepki alabildiğine sevinmişti.

Beraber dondurma yediler. Sessiz kız bu sefer sessizce gülüyordu. Allah'ım bu yüze gülmek ne kadar yakışıyor diye düşündü iri, kaba saba adam. Aksine gülmek ona hiç yakışmazdı hatta ürkütücü bir hal alırdı suratı. Tabi ki bunu önemseyen yoktu. Elinde baltayla odunları kırarken yakışıklı olması gerekmiyordu. Kız üstünü bu sefer dondurmayla sırıksıklam ettikten sonra "Teşekkür ederim, babacığım." dedi. Adam bunu "Teşekkür ederim, amcacığım." diye duydu. Kızın kendisine samimiyet göstermesine sevinmişti. "Teşekküre gerek yok yavrum." dedi. Kız ise sonunda babasının onu tanıyor olmasından duyduğu mutlulukla adama sarıldı. Adam odun kırarken kenarda beklerken de çok mutluydu, beraber yüzmeye gittiklerinde de aslında babasının onun elini tutuyor olması bile yeterliydi onun için. Adam da çok mutluydu ama düşünüyordu da. Ailesi nerede acaba diye düşündü. O gün neden ağlıyordu? Kız artık onun evinde kalıyordu. Pek konuşmayan ve olgun bir kız çocuğuydu. Ufacık boyuna bakmadan ev işlerine yardım etmeye kalkıyordu. Adam kızın her haline gülüyordu ama üzülmesinden çekindiği için soru da soramıyordu. Konuşmayı pek sevmezdi.

Sonunda bir gün kapı hışımla açıldı ve içeri çıldırmış bir kadın girdi. Adamın üstüne yürüdü. Daha önce hiç görmediği bir kadındı. Herhalde başına kötü bir şey geldi bu kadıncağızın diye düşündü. Kadınsa çoktan onun yakasına yapışmıştı bile. "Kızımı kaçırdın! Cani!" diye bağırıyor bir yandan da ulaşabildiği en üst noktayı adamın göğsünü yumrukluyordu. Kız gözlerini faltaşı gibi açmış "Baba! Baba! Anne vurma babama!" diye bağırıyordu. Yardıma komşular yetişti adam şaşkınlık içerisinde olan biteni anlamaya çalışıyordu. Daha önce hiç titrememiş olan elleri su bardağını dökmeden sabit tutamıyordu. Kadın bir an dondu. Saatlerce kıpırdamadan tek bir noktaya bakıyordu ve belirli belirsiz sayıklıyordu. Şok geçiriyor gibiydi. Adamın hiçbir şey hatırlamadığını anladı. İşte o zaman taşlar yerine oturmaya başladı.

Soğuk bir kış gecesi onu ve kızını eşyasız salonun ortasında eşya gibi bıraktığı gece aslında onları terk etmemiş miydi? Başına bir şey gelmiş hafızasını kaybetmişti. Onca zamandır başka bir kadına gittiğini düşünmüştü. Biricik kocasına olan aşkını nefrete çevirmek için çok çaba sarf etmiş fakat başaramamıştı. Şimdi kocasının onu aslında aldatmadığına, evi bilerek terk etmediğine mi sevinseydi yoksa çektiği sıkıntılara döktüğü gözyaşlarına mı üzülseydi bilemiyordu. Kocasına sarıldı. Başına gelenlerin ne olduğunu merak etti ve neden hiç haber almadığını sonra 2 yıldır tek başına ne yaptığını...

Hepsini unutup sarıldı kocasına. Kızının da gözyaşlarını sildi, aldı onu aralarında. "Artık akmasın gözyaşın çocuğum." dedi. "Artık hiç ayrılmayacağız." Adam ne olup bittiğini anlamamıştı. Ama anlayacak çok zamanı vardı.

 
Toplam blog
: 14
: 147
Kayıt tarihi
: 26.10.12
 
 

Kimya mezunu, radyo tv öğrencisiyim. Çok gezdim, çok gördüm, şiştim anlatıcam ..