Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Aralık '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ofiste sıradan bir gün!

Ofiste sıradan bir gün!
 

şeyk it ap şekerim!


Eğitim var dediler gittik. Bizim fabrikada büyük bir konferans salonu var, böyle üniversitedeki anfilere benziyor. Koltuklar da rahat, bütün gün hem kestiririm hem de yazarım diye düşünmüştüm. Günün başında şendim. Fakat özellikle öğle yemeğinden sonra acayip bir sıcak bastı. Malum fabrikadayız, alt katta dev bir fırın varmış, o çalışmış. İki derece daha artsa ya atlet donla devam edeceğiz ya da bitecek eğitim ama işte öyle tam sınırda kaldı sıcaklık. Devam etsek mi etmesek mi aralığında. Etti nitekim. Halbuki soru yanlıştı, eğitimi bıraksak mı bırakmasak mı olsaydı eğer, "bıraksak" olurdu.

Yoğurdu da yemiştim söylemesi ayıp. Bir tatlı uyku bastırdıki sormayın gitsin. Gözlerim kapanırken anlatıcının sesi köyü terkeden davulcunun tokmağı vurduğunda gergin manda derisinden çıkan gümbe de güm sesinin uzaklaşması gibi uzaklaşıyor, uzaklaşıyor, uzaklaşıyordu. Ve ben ben bir hayal alemenin içine girmiş yüzüyordum. Kimse tutmasındı artık beni, kimse tutmasındı.

Rüyamda kendimi odamdaki yatağımda uzanırken buldum. İki tane striptizci vardı içeride ve dans ediyorlardı. Çıplak değillerdi ama giyinik olduklarını da söyleyemem. İşte ben tam bunlar birbirlerinin beyaz tişörtlerine birer bardak su boca ederler, ikizler gün yüzü görür de eğlence artar diye beklerken bir tanesi nereden çıkardıysa fotoğraf makinasıyla yatakta yatan benim resmimi çekti. ŞRAAAAKK diye patlayan filaş o kadar kuvvetliydi ki gerçekten uyandım. Meğer HR Sibel eğitimde fotoğraf çekmiş. Patlayan da o filaşmış işte.

O dakikadan itibaren benim için gerginlik veren saatler başladı. Eğitim fotoğrafı çekiliyor ve web siteye konacak ve ben uyuyorum. Uyuyorum derken, bebek sevimliliğinde değiğl de muhtemelen kış uykusuna yatmış ayının zerafetindeyim. Bir şeyler yapmam, o fotoğraftan kurtulmam gerekiyor.

Ara olunca soluğu Sibel'in yanında aldım. "Versene bakayım fotolara" desem, hayatta vermez. Sevmiyor beni HR Sibel. Nedense. Gerçi neden sevmediğini biliyorum ama onu da başka zaman atlatırım. Ona dedim ki, "yoruldun Sibel ver bir de ben senin fotonu çekeyim." "Hiç lüzum yok Kerem Bey" dedi.

.rospuya bak, isimle bile hitap ettirmeyip beni çok uzaklara itiyor. Bana bey diyecek adamın alnını karışlarım diyorum içimden. Ama önce şu fotoğrafı silmem gerek. Adım gibi eminimki çektiği 50 poz içinde HR Sibel gider benim uyuduğum pozu koyar web siteye. Adım çıkacak uykucu Kerem'e. Asla tamizleyemezsin böyle bir yakıştırmayı, asla. Yarın öbür gün genel müdür olsam, uykucu Kerem genel müdür oldu derler. Haklılar.

HR Sibel'in hacetei geldi bu arada. Makinayı arkadaşına teslim edip gitti. Arkadaşının da dikkati dağıldığı bir arada rangaaaa attım makinayı kazağımın içine. Doğru tuvalete gittim, ben giderken Sibel dönüyordu. Bir gülücük attım, o da bana Deniz Seki sevimliliğinde ve samimiyetinde bir gülücükle karşılık verdi. Tuvalette makinayı çıkardım ama menüye giremiyorum. Benim makinem nikon, bu canon. Sinir oldum sinir. Sonra ben de hafıza kartını söküp çüzdanıma attım ve tuvaletten çıkıp eğitim alnına döndüm.

Döndüğümde Sibel harıl harıl makineyi arıyor bir yandan da arkadaşına sert fırçalar çekliyordu. Kendisini o kadar dağıtmıştıki, makineyi çaktırmadan açık çantasından içeri bırakmam zor olmadı.

Eğitim bittikten sonra hafıza kartını bilgisayara taktım ve malum fotoyu buldum. O kadar çirkin, o kadar çirkindimki, bu fotoyu manita görse beni terk eder, annem görse evlatlıktan reddederdi. Hemen sildim, hemmen!

Sonrasında kendi güzel çıktığım foto hariç hepsini silmeye karar verdim. Hatta o fotoyla da biraz dijital olarak oynayıp kaydettim. İç posta zarfına koydum kartı ve HR Sibel'e gönderdim. 3 saate kalmadı, web sitede fotoğrafımız çıktı. Bir de yakışıklı çıkmışım ki, sormayan gitsin !

K.

 
Toplam blog
: 295
: 733
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Bugün ölseniz mesela, ya da hafifletelim biraz hadi, bu giriş çok karamsar oldu. Bugün ortadan kay..