Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Temmuz '14

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Öfke orucu

Öfke orucu
 

Öfkenin resmidir


“Öfkenin ateşi önce sahibini yakar, sonra kıvılcımı düşmana ya varır, ya varmaz.”

Şirazi

Korku, karanlık tarafa giden yoldur. Korku öfkeye; öfke nefrete; nefret ise acıya yol açar.” 

Star Wars’tan bir Jedi sözü

 

Dün bahsettiğim gibi sadece bedenen değil, zihnen ve ruhen de tutulan oruç makbul. Haydi gelin bugün öfke orucu tutmaya odaklanalım. Nasıl mı?

Öncelikle öfke de bir insani duygu. Şanslıyız ki duygulara sahibiz. Ancak dünyadaki güzeli ve iyiyi bizlere yaşatan duygular aynı zamanda bir alarm sistemi gibi bizi kötü durumlar karşısına zorlayıp, üzebiliyorlar da. Bu da insan olmanın bedeli olsa gerek.

Bir kere insanın duyguları olmadan tekamül etmesi mümkün değil. Duygular evrenin mesajlarını algılamamızı sağlıyor. Duygular kişiye bir şeyler yaşatacak ki, gelişim ve dönüşüm için harekete geçsin.

Hayat eril-dişil, anod-katod-etkin-pasif gibi ifadelerle anlatabileceğimiz bir zıtlıkların dansından ibaret. Ve duygularımız bizlerin zıtlıkların gelgitini hissetmemizi, dünyayı algılamamızı sağlıyor. Ve duygularımız sayesinde Hint Felfesesi’nde Maya olarak adlandırılan, geçici dünyanın geçici işlerinin illüzyonuna maruz kalıyoruz... Buna da seve seve katlanıyoruz. Hatta bu illüzyona dalıp kendimizi kaybediyoruz. Nerede kaldı aklın özgürlüğü?

Öfke de bir duygu ama denge tahtasının olumsuz tarafında. Sinirlenmek, kızmak, öfkelenmek, hiddetlenmek, hınç, nefret ve kin. Bunlar öfkenin negatif yönünde duruyor. Sinirlenmekle başlıyor, kişinin mizacına, kişiliğine, yaşadıklarına ve erdemlilik seviyesine göre kine kadar gidebiliyor. Yani öfke kontrolsüz bir güç olursa, yıkım getiriyor. Sadece kişiye değil, çevresine, topluma ve hatta dünyaya bile.

O zaman öfkemizi kontrol etmek lazım. Öfke normal bir duygu dedik; ama Tanrı suretinde yaratılan  insana, Allah’ın dünyadaki halifesi olarak yaratılan insana, hayvanlardan farklı olarak akıl ile donatılan insana nefsinden gelen öfke yaraşır mı? Öfkesine yenik düşen gerçekten insan mı?

Bence hayır. Her insan biyolojik olarak genetik kodu gereği bir insan olarak doğar, ama ona verilen bu imkan ve potansiyeli kullanmasına göre insan olup olmadığı ortaya çıkar. İşte bu yüzden her doğan insan hakikaten insan değildir ve herkes iki kere doğar.

Öfke Hristiyanlıkta 7 ölümcül günah olarak bilinen öfke, kibir, kıskançlık, açgözlülük, oburluk, ihtiras ve miskinlik’ ten birisi ve yıkıcı bir duygu. Kontrol edlirse öfke zor zamanlarda insana İstanbul’un fethinde sancağı diken Ulubatlı Hasan veya Çanakkale Muharebesi’nde Ocean zırhlısını koca top mermisiyle patlatan Said’in insanüstü gücü, azmi ve kuvvetini verebilir. Ancak çoğu zaman öfke insanların kontrol edemedikleri ve kötü sonuçlar yaratan bir duygu.

Önce insanın içinde parlayan öfkeyi anlaması lazım ki, bu da kişinin kendine dair farkındalığa sahip olmasıyla mümkün. Kendisinin efendisi olamayan, rüzgarın önünde sürüklenen  yaprak gibi hayatın ve nefsinin kölesi olan bir robot insan iseniz, öfke kontrolü size göre değil. İçinizde bir şey tutmayın. Bağırın, çağırın, kırın, dökün, rahatlayın ve sonra size laf eden, yol gösterenlere de “benim meşrebim böyle, terzi kendi söküğünü dikemez” deyin. Hatta “sen benim neler çektiğimi biliyor musun?” diye de güzel güzel diklenin. Ohh ne güzel. Yeme de yanında yat.

Her şey önce seçimle başlar. Bedene üflenen ruhun sizde tüm görkemiyle parılmasını mı istiyorsunuz, yoksa bedene üflenen ruhunuzun bedene ait nefisinizi köleliği altında sizi yönetmesini mi istiyorsunuz?

Bu seçim size yön verecektir. Hakiki insan olma yönünde ilermeyecekseniz o zaman kişisel farkındalığınızı da geliştirmeniz lazım. Bu da insanların, ve olayların size mesajlarını dinleyip, anlayarak, kendinize AYNA tutarak kendinize dair farkındalık kazanmakla olur. Sadece size mesajın gelmesini beklemeyin, gidin insanlara soru sorun...”ben nasıl daha iyi sana yardımcı olabilirim?”, “nasıl daha iyi hizmet ederim?”, “gelişmeye açık yönlerim sence nedir?” gibi sorular sizi ummadığınız yerlere götürür.

Yeni fakındalıklarınızı cebinize koyun ve hata yaptığınızda insalardan özür dileyerek, Yaradan’a tevbe ederek nefs-i emmareden kurtulmaya çalışın.

Bu zaman alacaktır ancak siz yıllardır aynı kişilik kalıpları ile yaşıyordunuz. Alışkanlıkları değiştirmek için kişinin kenfi içine dönmesi, tefekkür etmesi, öz değerlendirmede bulunması ve nefsinin emirlerine uymayıp, tersini yapması gerekir. Ve bunu bir ritüel haline getirin ki, günlük yaşamın koşturmacası sizi amacınızdan saptırmasın.

Peki biraz da pratik bilgilerden konuşalım...

  • Daha önceden boş yere öfkelendiğiniz ve pişmanlık duyduğunuz anları düşünün. Sonrasında ne hissettiniz? Karşınızdakilere neler hissettirdiniz? Bu olay ilişkinizi nasıl etkikedi? Bu hislerle nasıl başa çıktınız? Bu hisler sizde nasıl etki bıraktı?
  • Haklı olarak öfkelendiğiniz bir anı düşünün. Elinize ne geçti? Nasıl hissettiniz?
  • Her iki durumu da daha iyi nasıl yönetebilirdiniz ve daha erdemli yönetseydiniz bu hayatınızı nasıl etkilerdi?
  • Öfkelendiğiniz zaman hemen düşünmeden tepki vermeyin. Hemen burnunuzdan derin bir nefes alın ve nefes almanın sesine odaklanarak dikkatinizi dağıtın. Nefes alırken, bu içinize çektiğiniz nefesin olumsuz düşünce ve hislerinizi temizlediğini düşünün.
  • Birkaç saniye durun ve nefsinizin o bakın sesine aklın özgürlüğüne hakim olarak ve tepki vermeyerek hakim olun.
  • O an öfkenizi bastırmayın ve engellemeyin. Onu oluştuğu an hissedin ve yıkıcı gücünü hissedin. Hissedin ki ne ile karşı karşıya olduğunuzu bilin. Ve bir daha ki sefer için farkında olun. Hazır olun.
  • O saniyeler içinde “bu benim için önemli mi değil mi?” diye kendinize sorun? Değilse bırakın gitsin.
  • Yine o saniyeler içinde “sizi öfkelendiren şeyi yaratan kişinin ne urumda olduğunu kendinize sorun. Mesela iyi tanıdığınız birisi o ara zor sağlık problemleri ile uğraşıyor ise, ya da siz onu zor duruma düşürdüğiniz için size tepki veriyorsa, hemen empati kurun ve önce anlayın sonra yorum yapın.
  • Yargılamayın, eleştirmeyin, suçlamayın. Bunlar sizi kurban sendromuna sokar. Soru sorun, anlayın sonra tepki verin. Tepkinize değip değmeyeceğini düşünün.
  • Tepkinizin adil olup olmadığını düşünün. Kendinize nasıl davranılmasını istiyorsanız, öyle davranmaya çalışın. Hz.Ömer olmayabiliriz ama adalet için elimizden gelenin en iyisini de yapabiliriz.
  • Tepki vermek zorunda da değilsiniz. Sonra konuşalım diye izin isteyebilirsiniz de. O an boş konuşmak yerine sonra dolu konuşmak iyidir.
  • Cahile karşı sukünet içinde kalın. Anlayana konuşun, anlamayana susun.
  • Tepkiye tepki vermeyin, karşılık verin.
  • Vereceğiniz tepkinin size yakışı yakışmadığını sorun.
  • Haksızlık veya zorbalık görüyorsanız o zaman da tepkinizi koyun. Ama kendinizle olan sınavınızı bozmadan, doğru şekilde yapın. Yoksa karanlık tarafa meyil edersiniz. Çizginizi bozmadan ama net, kararlı, tereddüt etmeden tepkinizi gösterin.

Hepsi hayatın tadı tuzu. Yaşamayı bilmek gerek. Hayata tepki değil, karşılık verin. Kuklacının çektiği ipi geri çekmeden önce düşünün.

Öfkenizi kontrol ettikçe ve hayata bakış açınızı felsefik bakımdan geliştirdikçe bir süre sonra göreceksiniz ki boşuna öfkeleniyorsunuz. Hayat bize bir emanet. Mülk O’nun. Yaşadığımız her şey, karşılaştığımız her olay bize O’ndan bir mesaj. “Bakana değil, baktırana bak” misali. Sefa da O’ndan, bela da O’ndan. Her şey bizi bize buldurmak için, olması gerektiği gibi oluyor. Eksiğimiz neyse onunla sınanıyoruz; ta ki sınavımızı geçene kadar. O yüzden yaşanan hiçbir şey iyi ya da kötü değil. Hepsi sadece tekamül için, bizim öğrenmemiz için. O yüzden hayatın mesajını alıp yola devam etmek ve gelene eyvallah demek lazım...tani ki tevekkül ile. Niyet-gayret-kısmet üçlüsünü unutmadan.

Bu arada alan da veren de aynı ise, kime kızıyoruz, neye kızıyoruz.

Sevgiler,

Kenan

https://twitter.com/Naacel

https://www.facebook.com/public/Kenan-Kolday

Bakınız

Yedi Ölümcül Günah http://blog.milliyet.com.tr/7-olumcul-gunah/Blog/?BlogNo=458506

İnsan 2 kere doğar http://blog.milliyet.com.tr/insan-2-kere-dogar/Blog/?BlogNo=465425

Ramazan’da şeklin ötesine geç ve Nefsine Hükmet http://blog.milliyet.com.tr/ramazan-da-seklin-otesine-gec-ve-nefsine-hukmet---/Blog/?BlogNo=466088

 

 

 
Toplam blog
: 245
: 1347
Kayıt tarihi
: 29.10.12
 
 

Çocukluğumdan beri kendimden büyük bir şeyleri arayıp durdum. Ve 1999 yılında yaşadığım şoklar il..