Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Aralık '20

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Öfkeliysem Yaklaşma…

Birkaç yıl önce kavşakta kırmızı ışıkta durma anında, bir bisikletli çapraz bir şekilde karşıya geçmeye çalışırken hızla arabamın ön camına çarpmıştı. Bi anda ne olduğunu anlayamayan ben, saçma bir olayın içinde bulmuştum kendimi…Çarpan kişi yine aynı hızla kalkarak önce bisikleti karşıya geçirip kaldırıma bıraktıktan sonra, benim kendisine çarptığımı iddia ettiği için tartışmaya başladık. Ona göre ben çarpmıştım, bana göre o suçluydu. Olay ışıklarda olduğundan trafiği daha fazla meşgul etmemek için ben arabayı binmeye çalışırken, o da polisi çağırma derdine düştü. Sadece 172 saniye içinde her şey olup bitmişti. Arabaya bindim eve varmadan polisler aradı arkamdan, kazaya karışmışsınız hakkınızda şikayet var diye… Karakola gittiğimde uzun süre beklemek zorunda kaldım, çünkü olay yerine gelen polisler onu hastaneye yönlendirmiş ve hastane raporunun çıkması gerekiyordu. Herhangi bir yerinde bir şey olmadığından çok emin olduğum için karakolda öfkem ikiye katlandı. Polisler hastaneyi arayıp doktor muayenesinden bir şey çıkmadığını öğrendikten sonra beni gönderdiler ama bi süre sora geri aradılar; şahıs sizden şikayetçi tekrar gelmeniz gerekiyor diye...Benim kendisine çarpıp sonrada hakaret ettiğim gerekçesiyle şikayetçi olmuştu benden. Allahtan ben karakola vardığımda o çoktan ayrılmıştı. Orada tekrar karşılaşsaydık ne olurdu kim bilir :)  Aynı gerekçeyle bende kendisinden şikayetçi oldum tabi… Onun bana çarptığını, hakaret ettiğini trafiği meşgul ettiğini falan.. Birkaç hafta sonra kavşakta fazlasıyla kamera kayıtları olduğu için onun bana çarptığı netleşerek mahkemelik bir durum olmadan konu kapandı. Fakat benim için günlerce kapanan bir konu olmadı bu…

Birincisi, daha ertesi gün bir anlık tepkiyle büyüyen kavganın baş kahramanı olarak kendimi gördüm. Olay sırasında dışa yönelen öfkem birkaç gün sonra içe yönelerek, kendimi suçlu hissetmeme, empatik davranmadığım için kendime kızmama neden oldu. Onun canı acımış, bir anlık bir şokla benden daha anormal tepki vermiş olabilirdi. Benim daha anlayışlı ve daha sakin davranmak gerekirdi. Yaşanan olay çok basit bir şeydi ama tepkim yanlıştı, hele ki daha kötüsü olsaydı bir yerinde bir hasar olsaydı… Bunların hiç birisi olmamasına, küçük bir şey olmasına rağmen kullandığı ilk cümlede neden kendimi haklı çıkarmak için saçma bir mücadeleye girmiştim… Özetle kendimden beklenmeyen bir davranışı sergilemem olası şey değildi. Bi süre kendimi suçlu hissetsem de bu durum uzun sürmedi. Daha sonra başka bir hal aldı, konu hakkındaki düşüncelerim ve duygularım.  “Eğer sessiz kalsaydım, daha yumuşak ve empatik davransaydım ne olacaktı ki :)) adam beni daha çok ezecek hatta belki fiziksel itiş kakış yaşanacaktı. Aptal herifin tekiydi, duran arabaya çarpıp cama yapışmıştı. Biraz iyi niyet göstersem adam kendini haklı zannedecek tepeme çıkacak belki beni dövecekti o yüzden iyi ki en çok bağıran bendim, az bile söyledim, kim olsa aynı şeyi yapardı” diye kendimi haklı çıkararak adamın bin bir kötü insan olduğuna iyice inandım. Böyle düşüncelerdeyken kamera kayıtları incelenerek adamın bana çarptığı netleştiği için daha bir haklı olmanın gururuyla yaptığımı pek doğru buldum.  3-4 haftalık süre içinde bu olay benim zihnimde onlarca kez tekrarlanıp kendi cümlelerimi ve verilen karşılıkları defalarca sorguladım. Şöyle demeseydim bunu söyler miydi? O onu söylemese ben böyle tepki verir miydim diye..Olay gerçekten çok küçük bir şeydi ve ortada haklı ya da haksız olmaktan ziyade beklenmedik bir durum karşısında tepkilerini kontrol edemeyen iki insan vardı sadece..

Gelmek istediğim asıl mesele öfkeyi yönetmek oldukça güç bir durum. Pek çok uzmanın verdiği öğütler gerçek olaylarla karşılaşınca genelde bi işe yaramıyor. Duruma göre, karşımızdaki insanın tepkisine bağlı olarak bizim de tepkimiz değişebiliyor. Yani öfke, yaşanan durumlara bağlı olarak değişkenlik gösteren bir şey…Özellikle ilk defa karşılaşılan olaylarda insanın kendi davranışını  kestirmesi de çok güç; çünkü kendi içimizde de bilmediğimiz bir yüzümüzle yüzleşiyoruz. Stresi yönetme becerileri, öfkeyi kontrol altına almanın bin bir yolu falan hikaye... Kendi kendimizi de her durumda yaşayarak tanıyoruz.

Öfke öyle bir şey ki iki ucu keskin bir bıçak..Dışa yönelse çevreye zarar veriyor içe yönelse kendine zarar veriyor insan…

Şimdi özellikle çocuklara “bi şeye kızdığınız, öfkelendiğiniz zaman içinizden 10/a kadar sayın, bi durun düşünün neden kızdım” diyerek, öfkeyi yönetmeyi öğretiyoruz ya; oysa bi çok olay zaten 10/a kadar sayma esnasında yaşanıp bitiyor. Ne yapıyorsak 10/a kadar sayma süresinde yaşıyoruz. Yani biz içimizden saymayı denesek bile karşı taraf bize ne yapar onu kestiremediğimiz için birkaç saniye içinde tepkimizi direk veriyoruz. Yaşandıktan sonra da kızmakta haklıysak, haklılığımızı ölesiye savunuyoruz -ki genellikle haklıyızdır- haksızsak da bi biçimde yine haklı çıkma yollarını arıyoruz.

İşin özü, benim gibi olmasa da öfkenin ya da kızgınlık halinin çok düşün dozda ifade edilmesi doğrudur. Hiç ifade edilmediği durumlarda içe yönelen öfke olayı hatırda tutarak insanı çürütür. Sürekli keşke içinde bırakır. Üslup biraz yumuşatılarak kızgınlığın rahatsızlığın belli edilmesi çok da yanlış değildir.

Hiç kızmamak ne kadar mümkün bilemiyorum ama öfkenin termometresini ayarlamak, alt limitlerde tutmak, benzer olaylar yaşandığında aynı tepkileri vermek değil, doğruyu kendi içinde bulmak gerek onu biliyorum. Dışarıdan gelen,  hiç beklenmedik olaylar bizim kontrolümüz dışında; onları her durumda engellememiz mümkün değil fakat bu olayları zihinsel olarak yorumlamak, içsel hesaplarla doğruyu bulmak bizim kontrolümüzde diye düşünüyorum…

O minik kazadan bir zaman sonra, benzer bir olayda geriye çıkarak şerit değiştirmeye çalışırken, arkasında beni fark etmeyip arabama çarpan komyonet sürücüsüne tepkim aynı olmadı tabi :) Arabanın farı kırılmasına rağmen, kamyonet sürücü özür dileyerek bana yaklaşırken gülerek indim arabadan.

-Abla görmedim kusura bakma yaaa…

-Çok yanlış yerde şerit değiştirdin hatalısın ama bilerek yapmadın ya, görsen bana çarpmazdın zaten,,

demekle yetindim :))……

Nermin ELMAS

 
Toplam blog
: 55
: 866
Kayıt tarihi
: 19.10.17
 
 

Eskişehir doğumlu.. Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi mezunu.. M.E.B de Rehber Öğretmen.. Md...