Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Eylül '11

 
Kategori
Deneme
 

Öfkenin değeri

Öfkenin değeri
 

Bana öfkenizin nedenini ya da sevincinizin kökenini söyleyin, size kişiliğinizin kaç okka çektiğini söyleyeyim…”

Böyle diyor eski bir Yunan filozofu.

Bir insanı kızdıran, tepkisini çeken ve öfkesine neden olan olay, o insanın ruhsal koordinatlarını ele verir…

Dostoyevski, “öfkenizin çıtasını yükseltin,” diyor… Sanıyoruz, aynı anlama gelen bir söylem.

Öfke ve sevinç…

Birbirinin zıttı gibi görülen iki ruh hali.

İki farklı psikolojik refleks.

Ancak, insanın ne olduğunu, hangi sosyal ve kültürel düzlemde soluk aldığını gösteren iki önemli ipucu.

Neye, kime ve hangi nedenle kızıp, öfkeleniyoruz?..

Basit ve yavan bir davranışa mı?..  Yoksa, değerler bütünlüğümüze karşı girişilmiş bir saldırıya karşı omurgamızı mı koruyoruz?.. 

Dünyaya ve sosyal hayata bu pencereden baktığımızda, önemli bir noktaya ulaşmış bulunduğumuzu görebiliriz.

Bu nokta, “öfke-refleksi”nin, bir insanın kişilik yapısının tutarlılığında son derece belirgin bir yer tuttuğunu anlayıp, bilincine yükselttiği noktadır.

Bir insan öfkesini yitirmemeli!.. Tam tersine, sürekli olarak öfkesinin çıtasını yükseltmelidir!..

İnsanın ahlaki bütünlüğünün en değerli öğesi ve kişiliğinin bağışıklık sisteminin merkezi o kişinin “öfke”sidir…

İnsan, kendi değerler sistemine göre kötü ve yanlış olarak değerlendirdiği olay ve davranışlara karşı tepkisini öfke şiddetinde hissedemezse kendisini bu olay ve davranışların akıntısına bırakma riski her zaman ciddiyetini koruyacaktır…

İnsan “kötü”ye karşı hissettiği tepki ile kendisini ondan uzak tutabilir ya da arındırabilir…

“Kötü”ye karşı öfke duymayan kişi, kişiliğinin “kötü” tarafından süpürülmesine seyirci kalabilir.

Tepkimizin şiddeti, bizi koruyan değerli bir öğedir.

Tepkilerimizi kaybettiğimizde insanlığımızı kaybetme tehlikesi ile yüz yüze geliriz.

Tepkilerimizin tutarlılığı ve özellikle niteliği, bir başka deyişle, öfkemizin katsayısı, kötülüklere karış direncimizin göstergesidir.

Ruhsal bağışıklık sistemiz, sözünü ettiğimiz tepkinin dinamizminden oluşur ve kaynaklanır.

Bir insanın “kötü”ye tepki vermemesi, o kişinin ruhsal yapısının kötü tarafından sindirildiğini ortaya koyan çok önemli bir göstergedir.

Olup biten herşeyi olağan karşılamaya başladığınızda, hırsızlık, talan, hortumculuk ve benzeri oluşumlarla “aldırmazlık paktı” imzaladığınızda ve gözünüzü sadece sizi reel gerçeklikten koparan ucuz yaşantı modüllerine çevirip, gününüzü “gün” etme tavrını benimsediğinizde, sizin insanlık değerleri ile bağlarınız çatırdıyor demektir…

Kişiliğiniz alarm vermektedir, sıkı durun!..

Ve [o nedenle ya da bu nedenle] eğer gerçekten böyle bir yaşam kulvarı içine girmişseniz, kendinize yeniden çeki-düzen vermek zorundasınız…

Haa… Bu zorunluluğu da “es” geçebilirsiniz, özgürlük sizindir…

Ama o zaman, insanlığın hangi katında soluk aldığınızı bilin ve ona göre yaşayın…

 

farukhaksal@superonline.com

 

LÜTFEN “TIK”LAYINIZ:

www.soryusormak.com

www.kitlecizgisi.com

www.dnm-ler.com

 

 

 
Toplam blog
: 913
: 485
Kayıt tarihi
: 30.01.09
 
 

1942 yılının Şubat ayında Bursa'da (Mehmet Kemalettin'den olma, Emine İffet'ten doğma olarak) dün..