Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ağustos '14

 
Kategori
Çocuk Sağlığı
 

Oğlum kanser mi?

Oğlum kanser mi?
 

("Anne ve babayı alalım" başlıklı blogun devamıdır...)

"Anne ve babayı alalım"...

İşte bu cümle eğer bir hastanedeyseniz, sizi her türlü kötü habere psikolojik olarak hazırlayan bir cümledir. Hiçbir sağlık uzmanı mutlu bir haberi veya umut verici bir gelişmeyi bildirmek üzere anne ve babayı yalnız olarak yanına almaz.

Hocamız bizi bu şekilde yanlarına çağırdığı anda istem dışı olarak bacaklarımız üzerinde hocamızın peşinde yürüdüğümü hissettim. Oğlum babamın kucağındaydı, zaten perişen olmuş olan eşim ayağa kalkmakta zorlanıyordu. Çevremde olup biteni görebiliyor ancak tepki veremiyordum. Kayınvalidemin eşimi koluma tutuşturmasıyla onun da ağırlığını bacaklarımda hissettim ve bizi alacakları odaya doğru sürüklendim.

Acaba neydi oğlumuzun hastalığı, sadece biraz sararmış ve biraz da halsizdi, başka bir sıkıntısı yoktu yavrumun, neden bu noktaya gelmiş ve Çocuk Hematoloji bölümünün en üstündeki iki hocası bizi yanlarına yanlız çağırmıştı?

Kapı aralandı ve kapı kapandı...

Artık odadaydık...

Hocamızın ilmini gösteren kitaplar raflarda üstüste alt alta yığılmıştı. Masanın üzeri çalışma notlarıyla bilimsel yayınlarla doluydu. Ne kadar ilmi ne kadar bilimsel şey varsa, şimdi hepsi karanlık bir dağ olmuş üzerime üzerime geliyordu. Odanın kocaman bir penceresi vardı, açık renkli bir de perdesi ama içerisi aydınlık değildi hayır. Asla da aydınlık olamazdı. Orada alacağımız haber ancak bu denli karanlık bir odaya yakışırdı...

Eşim gözyaşlarıyla içinde tuttuğu ve belki de hiç sormak istemediği o soruyu sordu "Doktor bey, sonuç kötü mü?"

Gözlerim eşimden doktorumuzun ağzına kaydı...

"Anormal hücreler var hemşire hanım..."

Eşim artık ağlarken konuşmaya çalışıyordu. "Nolacak peki doktor bey, oğluma nolacak?"

Anormal hücrelerden kasıt neydi? Nerde anormal hücreler vardı? Bunları zamanla öğrenecektim tabi ki, şimdi oğlumun durumunu anlama zamanıydı.

Hocalarımız birbirlerine söz vererek konuşmalarına devam ediyorlardı:

"Anormal hücreler istenmeyen bir durumdur. Tedavisi olan bir hastalık olmasını umuyoruz. Daha ileri tetkik için muhakklak "Kemik İliği Aspirasyonu" testinin yapılması lazım. Bugün oldukça geç oldu. Bu testi yetiştiremeyiz. Sizden isteğimiz evinize dönün, güzelce dinlenin ve sabah erkenden hastanemize gelin. Yatışa hazırlıklı olarak gelin çünkü tedaviye derhal başlanması gerekiyor."

Hocalarımız bu sözleri eşime hitaben söylüyorlardı çünkü o sağlıkçıydı ve ne demek istediklerini anlar diye düşünüyorlardı. Ancak ben eşimi izlerken onun aldığı tüm sağlık eğitimini analık içgüdülerinin arkasına gizlediğini görmüştüm. Adeta histeri nöbeti içinde "oğluma nolacak doktor bey?" sorusunu defalarca yöneltiyordu.

O anda ben de içgüdülerimle hareket ediyordum ama bugün, o ana dönüp baktığımda fazla sağlık bilgisinin kimi zaman durumu kavrama ve yapılacakları görme konusunda gözümüzü kapadığını söyleyebilirim. Ben de içgüdülerime hareket ettim, ama benim içgüdülerim ne yapmamız gerektiğini öğrenmeye ve birer birer tatbik etmeye yönelikti.

Zaman kaybetmeme ve bu karanlık odadan bir an önce çıkma isteğiyle, hocalarımıza "peki kemik iliği aspirasyonu nasıl bir testtir?" diye sordum.

Genç hocamız basitçe, "Belden alınan kemik iliği örneğinin farklı boyalar ile boyanarak hücre yapısının inclenmesine dayanan bir test olduğunu" söyledi.

Oğlum uyutulacak, belinden iğneler yardımı ile ilik örneği alınacak ve mikroskopta incelenecekti. Bu test KAN KANSERİ tanısında olmazsa olmaz bir testti.

Sabah erkenden hastaneye aç karınla gelinecek ve testimiz yapılacaktı.

Bu testten oğlumuzun KAN KANSERİ olmadığı sonucunu beklememiz sadece bir hayaldi. Çünkü periferik yayma testi olumsuz bir çocuğun kemik iliği aspirasyonu (KİA) sonucunun olumlu çıkma ihtimali %0,01'di.

Sabah erkenden hastanede olmak üzere evimizin yolunu tuttuk. Bitanecik canım oğluma resmen KANSER tanısı konulması için sabahı bekleyecektik.

Zifiri karanlık bir gecenin sabahını...

(Devam edecek...)

 
Toplam blog
: 10
: 746
Kayıt tarihi
: 03.07.14
 
 

Okuduklarınız, bir babanın, toz bile konduramadığı yavrusunun lösemili olduğunu öğrenmesi ile baş..