Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ocak '14

     
    Kategori
    Anne-Babalar
     

    Oğlum ve hastane

    Oğlum ve hastanedeki gece derslerim...

    İnsanoğludur ki hem korkar hem de korkmaz yarından...Oysa ne zaman ne olacağı, az sonra neler başına geleceğini de bilmeden...

    Aniden ağrılarla okuldan izin alıp eve gelen Burhan; ilerleyen saatlerde Numune hastanesi acil servisinde doktorun kendisine -yatış- verip üç saat sonra ameliyat olacağını aklının köşesinden bile geçirmezdi. Ben de....Annesi de...

    Değişik bir şok yaşıyorduk ama çaresizlik ve teslimiyet herşeyin ötesinde idi. Yapacak birşey yok. Ne diyorlarsa inandık...

    Hastanede de kendimizi güvende hissediyorduk aynı zamanda...

    İşini bilen, ehil doktorlar...Sağolsunlar. Allah varlıklarını eksik etmesin...

    Küçük oğlum Burhan'ın ameliyatı sonrası ikinci gün hastane nöbeti bu sefer bana düştü.

    Aslında hayatımda hastanede bu şekilde hiç nöbet tutmamıştım. Bana , “bu gece sen kal oğlunun yanında” dediklerinde “yok, olmaz. ben kalamam” demiştim...

    Neden öyle dedim bilmiyorum. Kendime çok uzak görmüştüm hastanede gece sabahlamayı galiba. Çok ani çıktı dudaklarımdan– yapamam- kelimesi.....

    Sonra düşündüm, 'sen hiç hayatında hastanede sabahladın mı...Kaldı ki hastanedeki kişi senin oğlun' dedim kendi kendime...

    İşyerinden aradım ve dedim ki, “akşam kimsenin kalmasına gerek yok ve ben kalacağım oğlumun yanında....”

    Gündüz yeterince yoğun ve stresliydi..Akşam aldığım bir haber ise daha da gerdi beni ama kapattım kapıları dünyaya ve hastanede oğlumun yanında bitiverdim...

    Hastane...Acı haykırışlar mekanı...Sonu mutlu yada hüzünlü biten hikayeler kütüphanesi... Hep onlarla dolu...

    Hastaneleri bilmek lazım. Unutmamak lazım...

    Odada iki hasta daha var. Yarın ameliyat olacaklar. Burhan bir gün önce olmuştu.

    Hastalardan birisi Burhan'dan bir yaş büyük, atletik, civa gibi,gözleri şimşek şimşek bir çocuk...Hatta güreşciymiş sınıflarında..Amatörce ama ilgilense belki de birşeyler olur...

    Sonradan öğrendim. Benim Burhan'ın adaşı imiş.Odada iki Burhan var yani...

    Babası yanında, oğlunun gözlerinin içine bakıyor...Neredeyse ciğerine koyacak...Sığsa yapacak...O bakışlar bunu anlatıyor..Sabah ameliyat olacak. Bir kıl dönmesi ameliyatı. Kolay dediler....

    Diğeri 70 yaşında bir ihtiyar ama genç ihtiyar...Hareketli..Fıtık rahatsızlığı var. Sabahı bekliyor o da...

    Ameliyat olacaklar...

    İyi insanlar...Sohbet ediyoruz...

    Ama çocuk hiç konuşmuyor. Birşeyler diyecek oluyor bazen ama yok konuşmuyor.

    Önce anlamadım.

    Sonradan zaman geçtikçe baktım ki aynı zamanda da duymuyor...Sağır ve dilsiz...

    İçimde birşeyler oldu.Ezildim, büzüldüm, düğümlendim...

    Şükrettim halimize ama yapacak birşeyde yok adaş Burhan için...

    Babası da öyle dedi...”Götürmediğim yer kalmadı.. Götürmediğim doktor, hastane... Ne dedilerse yaptım. Ama olmadı. Çaresizmiş”

    “Tüm evlerimi, arabamı,her neyim varsa onu vereyim , yeterki oğlum böyle olmasın, ona dayanamıyorum” dedi ve sustu. Belli ki çok dolu... Nasıl olmasın ben bile o esnada doldum. O ne yapsın, baba yüreği işte....

    “İmtihan” dedim. “Bu bir imtihan. Sabret . Allah beterinden saklasın. Bu haline şükredelim. Allah'dan ümit kesilmez. Gün olur bir tıp mucizesi oluverir ve oğlun da düzelir...”...

    “İnş” dedi o anda parlayan gözlerle bana...”Evet ya, yine de şükrediyorum bu haline. En azından gözü görüyor, eli-ayağı tutuyor..Birgün düzelecek inş. Her neyim varsa ona feda olsun...”

    Kendime tekrar kızdım...Yeterince şükretmediğimi düşündüm o an..

    “Yarabbi, verdiklerine çok şükür, şu anki sağlığımıza çok şükür...Evlatlarımızın sağlıklarına çok şükür...Sen bizi bizden daha iyi bilirsin. Kaldıramayacağımız yük yükleme...”

    Ben bunları düşünürken, yaşlı amca söze girdi.. “Bunlar da dert mi ahh oğul....”.

    Belli ki o da dolu....

    Dökecek içini...

    “Benim hanım 12 yıl önce felç oldu. O zamandan beri yatakta...Bir ben bakıyordum ona...Şimdi ben de buraya düştüm. Ameliyat olacağım. Evdeki yatalak olan hanımıma kim bakar benim gibi... “ Kendi ameliyatını, acısını değil de evdeki hanımını düşünüyor.

    “Nasıl yani, senin evlat filan yok mu amca” dedim....

    “Evlat var” dedi ve durdu.....” Ben burada, hanım felç evde evlatlar ise aramadılar bile...Yalnız başıma...Buralardayım işte...Hangi acı daha büyük deyin şimdi bakayım” dedi...

    Adaşın babasıyla birbirimize baktık ...

    Öyle ya hangi acı daha büyük..

    Amcanın dört tane evladı var...Ama yanında kimse yok... Yemeğimizi paylaştık. Muhtemelen yemek yememişti. Öyle hissettim gündüzden kalmış pideyi yiyişinden....

    “Ameliyattan sonra beni almaya gelmezlerse burdan çıkarmasalar daha iyi olur. Zira köye gidecek param yok.”.

    Şükür, şükür, şükür... Tekrar şükrettim. Babam, annem, kayınvalidem, dayıları, amcaları, eniştesi,halası....herkesler seferber oldu Burhan için...Ne büyük şükür... Ne desem azdır...

    Belki benim oğlum yalnız bile kalabilir burada.. Zira gençtir..Kendine bakabilir... Ama amca 70'in üzerinde ... Biri yanında olmalı değil mi..

    Amcanın gözleri doluyor.. “Yıllarca ben onlara nasıl baktım. Neler yapmadım ki onlar için...Bak şimdi kim var yanımda... Söyle bakayım” diyor...

    Ne denir ki....Sözlerin bittiği an...

    “İmtihan “ diyebildim sadece... “İmtihan”......

    Bana emrivaki yapıp burada kalmamı isteyenler.....

    İyiki buradayım...

    Aldığım derslere bir yenisini daha ekledim bu gece sayenizde...Sağolunuz....

    Sedat ÖZKAN

     

     
    Toplam blog
    : 1
    : 65
    Kayıt tarihi
    : 09.01.14
     
     

    Serbest çalışıyorum. ..