Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mayıs '09

 
Kategori
Haber
 

Oğluna el sallayan baba

Oğluna el sallayan baba
 

Uzun yıllar önceydi, sanırım 18 yıl kadar önce. Sağlık ocağına gitmiştim. Gözüm duvardaki bir bildiriye ilişmişti, organ bağışıyla ilgili. Yaklaşıp yazıyı okudum. Doktora muayene olup ilaçlarımı yazdırdıktan sonra ' Organlarımı bağışlamak istiyorum ' dedim. Gülümseyerek baktı doktor bana, sonra da başka bir pratisyen doktor arkadaşını çağırıp, organlarımı bağışladığıma ve kendilerinin de buna şahit olduklarına dair imza attılar.

O gün o imzayı atma nedenimin altında, iki minik çocuğunu ve gencecik eşini bırakıp 32 yaşında ölümle selamlaşan dayımın çektiği acılar vardı. Ben ortaokuldaydım dayımın böbrek hastası olduğu ortaya çıktığında. Tuzsuz domates pilavı yediği bir sahne vardır gözümün önünde, ki asla unutamam. ' Tuzsuz yenmiyor ki ' diyordu, o çok sevdiği domatesli pilava bakıp, gözlerinden yaşlar süzülürken.

O gün bize gelirken faytona binmiş.( O yıllarda Antalya'da şehir içi ulaşım demek, fayton demekti.) Faytoncu atları çok kırbaçlayınca, faytoncuyla kavga edip arabadan inmiş. Bize geldiğinde hiddeti bitmemişti. Öyle sevgi dolu biriydi. Sadece insanlara değil, hayvanlara karşı da.

Kanındaki üre yükseldiğinde gidip sürekli su çarpardı yüzüne. Sıkıntısını gidermeye çalışıyordu besbelli. Birgün su çarpmakla yetinmemiş başını musluğun altında tutmuştu uzun süre, kendine gelmek için.

32 yaşındaydı henüz. Yapacak çok şeyi, söyleyecek çok sözü vardı dünyada. Karpuzu kucaklayıp öpecek kadar çok seven minik oğluna çok karpuzlar taşıyacaktı daha. 3 yaşındaki kızını elinden tutup parklara götürecekti. Anasının adını koymuştu ona, öyle severdi, anasını sever gibi.

Ve, onlarla sarılıp vedalaşamadan, Ankara'da, bir hastane odasında, Dante gibi ömrünün yarısına bile gelemeden kapattı gözlerini, doyamadığı hayata...14 yaşımdaydım o öldüğünde. 40 yıl geçmiş aradan. Annem 40 yıldır ağlar, dayım aklına gelince.

Dayımın başına bunlar gelmeseydi, gene de bağışlar mıydım organlarımı? Bağışlardım! Beyin fonksiyonlarım durduğunda bir bitkiden farkım olmayacağını gayet iyi bildiğim için bağışlardım. Minicik çocuklarına, eşlerine doyamadan hayata veda edenleri bildiğim için bağışlardım. Arkadaşları oyun oynarken, hastane odalarında diyaliz sırası bekleyen çocuklar için bağışlardım.

Bağışladım da. Yıllarca bağış kartımı cüzdanımda taşıdım. Karton olduğu için yıpranmıştı. Bu kez gidip ehliyetimi yenilettim. Polis sormuştu, ' Hangi organlarınızı bağışlayacaksınız?' diye. ' Hepsini ' dedim. Sadece korneanızı bile bağışlayabiliyorsunuz çünkü, bu yüzden soruyorlar.

Geçenlerde beni çok üzen bir konuşma geçti küçük oğlumla, aramızda. Ben bağışlamış olsam da kendilerine sorulacağını, bu durumda da benim organlarımı vermeyeceğini söyledi. Nedeni de zaman zaman ortalarda dolaşan bir söylentiydi; organlarını bağışlamış insanlarda gerçekten beyin ölümü olmamışsa bile, organ nakli yapmak için, beyin ölümü raporu verildiğini duymuş. Tabii şiddetle reddettim bu düşüncesini. Böyle bir şey yaparsa kendisini affetmeyeceğimi falan söyledim. Bu konuyu bir daha hiç açmadık. Ama en azından ailemin bütün üyeleri bu konudaki kesin tavrımı biliyorlar. Üstelik ben mezar olayında da herkesten farklı düşünürüm. Bütün aile üyeleri bu tavrımı da bilirler. Mermer mezardan nefret ederim en başta. Bana göre ölen herkesin başucuna bir ağaç dikilmeli ve üstüne ölen kişinin adının yazıldığı bir plaket asılmalı. Orada yatan ben olmayacağım ki? Kemiklerimi mi ziyarete gelecekler? Benim ruhum kanatlanacak bedenim yok olduğunda. Geriye sadece anılarım kalacak, sevdiklerime armağan olarak.

Organ Bağışı beni nerelere alıp götürdü. Bu yazıyı yazmama neden olansa, bu sabah haberlerde seyrettiğim Veysel Harmankaya'nın motosiklet kazası geçiren oğlunun beyin ölümü gerçekleşince bütün organlarını bağışlamasıdır. Oğlunun organları buzların arasına konmuş çantaların içinde bir araca yüklenip giderken, Veysel Harmankaya o çantalara bakıp öpücük yolladı ve el salladı. Son günlerdeki onca tatsız olayda ağlayamayan, katılaşan ben, bu el sallayışa ağladım bu sabah. Veysel Harmankaya - tıpkı dayım gibi - 2 yaşındaki kızıyla eşini ve diğer sevdiklerini geride bırakıp giden oğluna öpücük yollayıp el sallıyordu çünkü.

Veysel Harmankaya; benden küçüksünüz, ama ellerinizden öpmek istiyorum izninizle...

http://www.haberler.com/coban-baba-oglunun-organlarini-bagisladi-haberi/

 
Toplam blog
: 261
: 2212
Kayıt tarihi
: 23.07.07
 
 

1954 Antalya doğumlu ve Antalyalı'yım. Ülkemin ve özellikle bu şehrin sevdalısıyım. Sanatın pek çok ..