Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Temmuz '11

 
Kategori
Kitap
 

Öğrencilik ve öğretmenlik anıları

İLKOKULDAN ÜNİVERSİTEYE

Yazarı: Cavit Binbaşıoğlu

(Kitapta; Cavit Binbaşıoğlu’nun Öğretmenlik ve Öğrencilik anıları anlatılır.)

Yazar, 16 Nisan 1925 tarihinde, Antalya’nın Güzelsu Köyünde doğmuştur. Babası; Hüseyin Onbaşı olarak tanınır. Askerliğini süvari onbaşı olarak yaptığı için bu adla anılır.

Yazarın soyadının, “Binbaşıoğlu” olarak düzeltilmesi:

Ad düzeltilmesi, 1952 yılında gerçekleşir. Yazar askerlik dönüşü amcasının oğlunun, Oral olan soyadını Binbaşıoğlu olarak düzeltildiğini öğrenir. O sıralar, Ankara’nın Haymana ilçesinde askerlik görevini sürdürdüğü sırada; Oral olan soyadını Binbaşıoğlu olarak düzeltilmesi için dilekçe verir. Akseki’den getirilen kayıtlara dayanarak yazarın soyadı Binbaşıoğlu olarak düzeltilir.

Askerlik dönüşü, babasının amcası olan Binbaşı İbrahim Hamdi Bey’in çocuklarıyla tanışır. Bunlardan Hatice Müşerref Öner’in kızı Sevim ile 1950 yılında evlenir. İki çocuğu olur. Oğlu Etkin ve kızı Meral.

İlkokula 10 Ekim 1932 tarihinde Akseki ilçesinin Güzelsu köyünde başlar. İlk öğretmeni Akseki’nin Çimi Köyü’nden Mehmet Oğuz’dur. İlk okuma yazmayı harf yöntemiyle öğrenir. Harfleri öğrendikten sonra bunları bir araya getirerek heceleri; heceleri bir araya getirerek sözcükleri meydana getirir. Ancak bu çok zaman alır. Cümle yönteminde ise, “Anne ipi al” yazısının arasındaki resimde, bir öğrencinin annesine ipi verdiği görülmektedir. Yani yazının şekliyle anlamı zihinde birleştirilmiştir. Fakat öğretmeni eski bir alışkanlıkla buna itibar etmemiştir. Harf yöntemini uygulamıştır. Bunun için uzun süre kekeleyerek okumaktan kendilerini kurtaramamışlardır.

1933 Yılında Cumhuriyetin 10. yıl kutlamaları nedeniyle, Mehmet Atalay’ın kahvesinin önünde kutlamalar yapılır, törenlerle şiirler okunur. Bu tören esnasında yazar, 2. sınıf öğrencisidir. Şiir okur. Babası oğlunun şiiri okuduğunu görünce çok duygulanır ve “Benim oğlum öğretmen olacak, oğlumu öğretmen yapacağım, ” der. Fakat, bunun için hiçbir hazırlık ve güvencesi yoktur.

Çevre Gezileri:

İlkokulda bulundukları yıllarda; 1926 programı gereğince, çevre gezilerine oldukça fazla yer verilir. Bahar aylarında, bahçelere kırlara, hatta yakın köylere geziler düzenlenir. Bu sırada öğretmenler, öğrencilerin “yaparak-yaşayarak öğrenme” ilkesini hayata geçirmek için; derslerde görülenlerle, çevrede görülenler arasında bağ kurmalarını sağlarlar. İlkokul öğretmenleri Sabit Ünal, öğrencilerini sık sık çevre köylere gezintiye çıkarır.

Bir gün, öğretmenleri Sabit Ünal ile köyün güneyindeki Çukur Köye geziye giderler. Bu köyün rakımları köylerinden 300-500 metre daha az ve adı gibi çukur bir yerdedir. Burada sebzelerin daha erken ekildiğini ve daha önce yetiştiği görülür. Öğretmen bunun sebebini sorunca, herkes bir şeyler söyler. “Güneyde ve dolayısıyla ekvatora yakın olmasından başlayarak, rakımın az oluğundan, dağlar arasında bulunması ve dolayısıyla kuzey rüzgarlarının olmamasından, ” vb. bahsedilir. Bunların hepsi yazar açısından değerli birer yaşantı olur. Bunların bugüne kadar unutulmamış olması, yaşantıya dayalı bir eğitim ve öğretim ilkesinin etkili olduğunu gösterir

Lüks Lambasının Okula Gelmesinin Öyküsü:

İlkokul Öğretmenleri Sabit Ünal, bir gün sınıfa lüks lambası ve bir mektupla girer. Öğrencilerin hepsi dikkatle bakar. Öğretmen şunları söyler: “Çocuklar Ankara Diyanet işleri Başkanlığında çalışan, Ahmet Akseki bizim akşam mütealalarımızda kullanılmak üzere bu lambayı hediye etmiştir.”

Yazarımız akşam etütlerinde, çıra ile aydınlatılan evlerinde dersine çalışır. Okula lüks ışığı gelince öğretmeni, Sabit Ünal, yazar ve arkadaşlarının okula gelip, lüks ışığında ders çalışmalarını ister. Etüt sonunda, herkes evine geri döner.

İlkokulda Bir Yarışma:

1937-1938 yılında; ilkokulun 5. sınıfındayken öğretmenleri Sabit Ünal, elinde bir yazı ile sınıfa girer ve Milli Eğitim Müdürlüğünün kompozisyon yarışmasının olduğunu duyurur. Yazar; Atatürk hakkında çok şey öğrendiğinden, ne biliyorsa hepsini yazar. Çok uzun bir yazı yazmıştır. Öğretmen yazıyı çok uzun bulduğunda ise, yazı ikiye bölünür ve sanki iki arkadaş yazmış gibi, iki farklı isimle gönderilir ve yazı çok beğenilir. Antalya Halkevi yayını olarak, “Antalya Çocuklarından Atatürk’e” adlı kitapçıkta yayınlanır.

Yazarımız akşam etütlerinde, çıra ile aydınlatılan evlerinde dersine çalışır. Okula lüks ışığı gelince öğretmeni, Sabit Ünal, yazar ve arkadaşlarının okula gelip lüks ışığında ders çalışmalarını ister. Etüt sonunda, geri evlerine giderler.

Sabit Ünal’ın Enlem ve Boylam Öğretimi:

İlkokul öğretmenleri Sabit Ünal, ders esnasında, “Çocuklar okulumuzun alt katındaki koridorun doğu tarafına bir metre kare büyüklüğünde bir kare çizdim. Bunun içini desimetre karelere böldüm. Kareleri numaralandırdım. Bu metre karenin doğudan sekizinci, kuzeyden yedinci desimetre karesinin içine küçük bir toplu iğne batırdım. Bakalım bu toplu iğneyi en çabuk kim bulacak?” der.

Bu yönerge üzerine öğrencilerin hepsi alt kata koştururlar ve hemen toplu iğneyi bulurlar. Bu yöntem, yeni bir konunun öğretilmesinde uygulanabilecek, Pedagojik bir yöntem olup, “kalıcı izli yaşantı” kazandırılarak yapılan öğretim şeklidir.

Yazarımız, 1938 yılı Mayıs ayında ilkokulu bitirir. Devlet Parasız Yatılı Okul sınavlarına girer, ancak kazanamaz. Bu olay, yazar için bir tecrübe olur. İlkokuldan sonra Ortaokula gitmek ister, ancak babasının maddi durumu zayıf olduğundan, Ortaokula gidemez. Bu arada Köy Enstitüleri açılır. Aradan 5-6 yıl geçtikten sonra Aksu Köy Enstitüsü’nü bitirip, yüksek öğrenimini de Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nde tamamlar.

Aksu Köy Enstitüsü; diğer okullar gibi, öğretimini, sadece sınıf içinde yapmıyordu. Derslerin açık havada, bir ağaç altında, tarlada bahçede yapılmasına önem veriliyordu. Bu da alışık olunmayan bir durumdu.

Aksu Köy Enstitüsünde Öğretim Programı:

Dersler bütün gün hafta esasına göre yapılıyordu. Kültür dersleri arasında, haftada; 4. sınıfta 2 ve 5. sınıfta 6 saat olmak üzere Öğretmenlik Bilgisi dersi vardı. Öğretmenlik Bilgisi derslerine; Toplumbilim, İşeğitim Bilimi, Çocuk, Eğitim Tarihi dersleri girer. Her dersin yanına, “iş” sözcüğü eklenmiştir. Dersler saptanmış ve 1943 programı ile, içerikleri de belirlenmiştir.

Cavit Binbaşıoğlu, Aksu Köy Enstitüsü’nden, 29 Ekim 1944 günü 31 arkadaşı ile birlikte mezun olur. Ertesi yıl kendi köyüne Başöğretmen olarak atanır.

1953-1954 Öğretim yılında, Gazi Eğitim Enstitüsü Pedagoji Bölümü’nün birinci sınıfına öğrenci olarak girer. Okuldan mezun olduktan sonra Trabzon Beylikdüzü Kız Öğretmen Okulu Meslek Dersleri Öğretmenliği’ne atanır. Buraya atanmasının sebebi, kendisinde hipertansiyon bulunması ve yüksek bölgelerde rahatsız olmasındandır. Bu konuda ilgili yere dilekçe yazar ve sağlık raporu da bu durumu belgeleyince, Trabzon Beylikdüzü’ne ataması yapılır.

Binbaşıoğlu, 1961 yılı Eylülünde Gazi Eğitim Enstitüsü Pedagoji Bölümü Asistanlığı Bölümü görevine başlar. 1963-1964 öğretim yılı sonu Mayıs ayında asistanlıktan öğretmenliğe geçirilir.

Binbaşıoğlu’nun Gazi Eğitim Enstitüsünde Okuttuğu Dersler:

Yazar, Gazi Eğitim’de çalışırken, Eğitim Bölümünde, Özel Öğretim Yöntemleri, Genel Öğretim Yöntemleri dersleri ile Milli Eğitim Örgütü ve Tarihi, Eğitim Bilimleri Tarihi, Pedagoji Tarihi okutur.

Binbaşıoğlu, Bursa Eğitim Enstitüsü’nde çalışırken, MEB’e dilekçe göndermiştir. Dilekçenin içeriği ise, bilgi görgü ve ihtisasını artırmak için İngiltere’ye gitmek istemektir. MEB 1968 yılında, yazarın İngiltere’ye gitmesini onaylar. Yazar, İngiltere’de öğretmen yetiştiren kurumlar üzerine araştırma yapar. İngiltere’den döndükten sonra, bir de yayınevi kurma denemesinde bulunur. Yayınevini adını “Binbaşıoğlu Yayınevi” koyar.

Binbaşıoğlu, Gazi Üniversitesi, Gazi Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü öğretim görevlisiyken, Mayıs 1984’te kendi isteğiyle emekli olur. Daha sonra Eğitime Giriş adlı kitabını 1988 yılında yayımlar. Daha sonra devam eden eserleri; “Endüstri Psikolojisi, Türkiye’de Öğretmen Yetiştirme Sorunu ve Çözümü, Cumhuriyet Dönemi Eğitim Bilimleri Tarihi, Ailede ve Okulda Eğitim Sorunları, ” adlarını taşır.

Yazar, tam bir eğitim gönüllüsüdür. Meslek yaşamını eğitime adar. Öğretmenlik yıllarında ve seyreden emeklilik yıllarında, birçok eser yazar ve yayınlar. Gerek okul eğitimine, gerekse çocuk yetiştirmekle görevli ana babaların eğitim çabalarına katkıda bulunmayı, kendisine borç bilir. Bunu yaparken de çağdaş eğitim kurallarından ve Atatürk İlkelerinden ayrılmaz. Atatürk’ün eğitim fikirlerini, Eğitim Bilimleri açısından yorumlayarak bugüne kadar getirir. Bunları gerek yazılarında, gerek kitaplarında ve kendi meslek yaşamında, birer tutum ve kişilik özelliği olarak sergiler.

Cavit Binbaşıoğluna göre; Eğitim ve öğretimde, çocuğa önce “düşünme” ve sonra “bir iş yapma” ya da “eser ortaya koyma” olanakları sağlanmalıdır. Bu da; öğrenci özgürlüğüne; etkinliğine ve öğretmen rehberliğine dayalı bir öğretimi gerektirir. Bunun içinde; okulda; gözlem, deney, araştırma, tartışma, problem çözme ve proje yöntemi gibi “tam öğrenmeyi” sağlayacak, etkin strateji ve yöntemler uygulanmalıdır. Bu eğitim, işbirliği, sosyal etkinlikler, ahlaki değerlerin gelişmesine de katkıda bulunur…
 

 
Toplam blog
: 425
: 3089
Kayıt tarihi
: 06.12.06
 
 

Gazi Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi..