Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Nisan '10

 
Kategori
Eğitim
 

Öğretmen adaylarının temel sorunları

Geçen hafta Sayın YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan hocamız eğitim öğretim yılının açılışı münasebetiyle üniversitemize bir ziyaret gerçekleştirdi.

Sayın başkan sabahleyin Alaattin Kampüsünde yapılan açılışı merasiminin ardından öğleden sonra Meram Kampüsünün yıldızı, Avrupa’nın en büyük ve en modern öğretmen yetiştiren kurumu olan Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesine teşrif buyurdular.

Bu ziyaretin ardından sayın başkanın kibarlığı, nezaketi, gençlere karşı candan, ilgili ve içten davranışlarının yanında öğretmen adayı gençlerin talepleri kaldı aklımda.

Öncelikle şunu vurgulamak isterim ki, gençler meslekte atanma yönündeki taleplerini yanlış bir mecraya sürüklediler.

Gençler; dört yıl mı okuyalım beş yıl mı, falan kurumda dört okunuyor da biz neden beş yıl okuyoruz gibi akıl karıştıracak taleplerle ne istediklerini bilmeden tabir caizse sapla samanı karıştırdılar.

Tamam bu gençlerin bir yıl fazladan okuması gereksiz, ama Eğitim Fakültesi öğrencilerinin temel sorunu dört yıl, beş yıl hesabı değil, bunca öğretmen ihtiyacına rağmen atanamamalarındaki dilemmadır.

Yani onların problemlerinin üssülesası ekmek davasıdır.

İşsizlik sorunudur.

Ülkemizde hızlı nüfus artışıyla birlikte öğretmen ihtiyacı, her geçen gün artmaktadır. Ancak değerli büyüklerimiz öğretmen ihtiyacını karşılama yerine eğitimsizliğin neden olduğu toplumdaki kokuşmuşlukla birlikte ortaya çıkan asayiş sorununu çözmek için öğretmen yerine polis ve gardiyan ataması yapmak zorunda kalmaktadır.

Alem bilir ki, bir toplumdaki suç oranı eğitim oranı ile ters orantılıdır.

Siz öğretmen atamasında cimri davranırsanız, eğitimsiz, başıboş, toplum düşmanı nesilleri zabt u rabt altına almak için daha çok kolluk görevlisi ihtiyacı doğar ve siz bu talebi karşılamak için de eğitime ayıracağınız bütçenin iki üç mislini emniyet güçlerine ayırmak zorunda kalırsınız.

Bir tebeşir bir kara tahta ve bir de açlıktan öldürmeyecek bir maaş ile yetinen öğretmen ordusunu kutsal görevlerine göndermezseniz, aynı insanların eline jop, beline silah takarak suçlu avına çıkarmak zorunda kalırsınız.

Bu ayrı bir konu.

Gelelim esas meseleye..

Eğitim Fakültesine yüzde birlik dilimle gelip okuyan kavruk Anadolu çocuğunun tek amacı öğretmen olmak, üç sene de okusa beş sene de okusa bu çocuğun hedefi bir okula atanıp bir an önce ekmeğini eline almaktır.

Durum böyle olunca bu gençlerin haklı talepleri; 4 yıl mı okusun, 5 yıl mı; Eğitimden mezun olanlar mı atansın, yoksa Fen Edebiyattan mezun olanlar mı kargaşası arasında güme gitmektedir.

Gençler durumun vehametini göremedikleri için ellerinde birer pankart; <ı>öğretmenlik bizim hakkımız neden başka fakülte mezunlarına formasyon veriliyor diye isyan ediyorlar.

Elbetteki öğretmenlik; temel amacı öğretmen yetiştiren bir kurumdan mezun olanların öncelikli hakkıdır.

Ancak bu haktan önce bu gençlerin araması gereken bir başka hak vardır ki, o da binlerce kapalı köy okulunda öğretmen bekleyen öğrencilerin eğitim hakkı , ya da metrolopün taaa göbeğinde 80 kişilik sınıflarda ders gören zavallı çocukların adam gibi öğretim ortamında eğitim görme hakkıdır.

Bu hakkın verilmesi için bugün atama bekleyen binlerce gencin acilen atamalarının yapılarak bir an önce vazife başına marş marş, denilmesi gerekir.

Sabık MEB bakanımız Çelik bir zamanlar “<ı>bugün itibariyle kadro verilmesi halinde 100 bin öğretmen ataması yapmaları halinde ise öğretmenlerin yüzde 80`inin ek ders ücreti alamayacağını vurgulayarak, `Öğretmenlerin gelirinin üçte biri ek ders ücretinden geliyor. Bunları da hesaplıyoruz” şeklinde bir laf etmişti.

Vay be.

Ne büyük laf…

Lafa bak hizaya gel.

Bir kısım öğretmenler ders ücreti alacak diye, yüz bin öğretmen adayını acından öldür.

Haktan reva mıdır bu…

İşte gençlerin atladığı şey bu:

Ellerindeki pankartlarla YÖK başkanını 4 yıl , 5 yıl diye protesto ederek oyalanırken, o pankartı taşıyan her iki gençten birinin oyuyla iktidara gelen hükümetin sabık bakanı mevcut öğretmenlerin ders ücreti kesilmesin diye o gençleri açlığa ve açıktalığa mahkum ediyor.

Bence asıl hesabı sorulması gereken konu bu işte…

Diğer yandan öğretmen hamal gibi durmadan derse girdiğinde ondan ne verim bekleyebilirsiniz?

Sonra eğitim fakültelerinden mezun olup sırada bekleyen bu pırıl pırıl öğretmen adayları hem modern tarzda eğitim yöntemlerine haiz bir şeklide yetişmiş, hem de çağın gerektirdiği tüm donanımları bünyelerinde barındırmaktadır.

Bir elektronik posta hesabını bile kullanamayan miadı dolmuş öğretmenleri ısrarla MEB bünyesinde bekletmenin bu ülkeye kârını ve zararını hesap edemeyen bakanların kulakları çınlasın.

Gelelim diğer hususa:

Gençlerin 5 yıl okumalarına isyan etmeleri noktasında haklılıkları göz ardı edilemez.

Eğitim Fakültelerinin Bilgisayar, İngilizce, Almanca, Özel Eğitim, Okul Öncesi Eğitimi, Din Kültürü, PDR, Sınıf Öğretmenliği, Fen Bilgisi Öğretmenliği, Türkçe, Sosyal Bilgiler, Resim, Müzik gibi bölümleri 4 yılda öğretmen yetiştirirken; Tarih , Edebiyat, Coğrafya, Kimya, Fizik, Matematik ve Biyoloji bölümü öğrencilerinin 5 yıllık bir öğrenim süreci sonunda öğretmenlik hakkını kazanmaları bu ülke için lüks olduğu gibi eğitim açısından da gereksizdir.

Eğitim fakültelerinin orta öğretim bölümleri bir an önce yeniden yapılandırılarak 5 yıllık öğrenim süresi 4 yıla indirilmeli ve Her biri Anabilim Dalı olarak örgütlenmiş olan ve diploma veren bu Anabilim dallarının eskiden olduğu gibi bölüm olarak yapılandırılıp akademik disiplin içinde yerini almaları sağlanmalıdır.

 
Toplam blog
: 79
: 717
Kayıt tarihi
: 30.12.07
 
 

1963 K. maraş doğumluyum. Bir kamu üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalışıyorum. Muayyen zama..