Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Nisan '14

 
Kategori
Eğitim
 

Öğretmen yetiştirme meselesi ve yeni YÖK kararı

Ülkemizde pek çok konuda olduğu gibi ‘öğretmen yetiştirme’ konusunda da ne yazık ki yıllar içinde çok farklı uygulamalar gerçekleştirilmiş ve böylece kaotik bir ortam meydana getirilmiştir. Oysaki ‘öğretmen yetiştirme meselesi’ özünde son derece basit ve yıllar içinde oturmuş olması gereken bir konudur. Öğretmen yetiştirme konusunda tarihsel süreç incelendiğinde diğer bazı marjinal uygulamalar bir kenara bırakılır ise Köy Enstitüleri, Yüksek Öğretmen Okulları, Öğretmen Okulları, Eğitim Enstitüleri, Eğitim Fakülteleri ve zaman zaman devreye giren Fen-Edebiyat Fakülteleri ülkemizin öğretmen ihtiyacını karşılama konusunda yıllar içinde kaynak oluşturmuşlardır. Yukarıda bahsedilen kurumlar oldukça farklı sayılabilecek ‘öğretim uygulamaları’ ve ‘öğrenim süreleri’ ile bu konuda ne kadar karmaşa yaşandığını net bir şekilde ortaya koymaktadırlar. Bugün itibariyle ülkemizin öğretmen ihtiyacı genel anlamda ‘Eğitim Fakülteleri’ ile ‘Fen-Edebiyat Fakülteleri’ tarafından karşılanmaktadır. Ancak bu iki fakülte yönetimleri ve öğretim üyeleri arasındaki anlamsız ve gereksiz çekişme ve tartışmalar bugün için öğretmen yetiştirme konusunda yaşanmakta olan problemlerin temelini oluşturmaktadır.

Oysaki işin esasına bakıldığında bu ülkede Fen-Edebiyat Fakülteleri ilgili alanda ‘bilim insanı ve araştırmacı’ yetiştirmek amacıyla kurulmuşlardır. Bu gerçeği sanıyorum hiçbir akademisyen inkar edemez. Öte yandan ‘Eğitim Fakülteleri’ ise kuruluş felsefesi gereği sadece ‘öğretmen yetiştirmek’ amacıyla kurulmuşlardır, ayrıca yasayla öğretmen yetiştirme görevi doğrudan ve sadece ‘Eğitim Fakültelerine’ verilmiştir. Bu ülkede kaliteli ve dünya standartlarında bilim insanı-araştırmacı yetiştirmek en az öğretmen yetiştirmek kadar önemlidir ve gereklidir, bu gerçek hiçbir zaman unutulmamalıdır.

Yüksek Öğretim Kurulu bir kaç gün önce aldığı bir kararla ‘Öğretmen Yetiştirme’ konusunu yeniden farklı bir mecraya ve maceralara sürüklemiştir. Bu kararla ilgili düşüncelerimi açıklayacağım ancak öncelikle neredeyse her yıl alınan oldukça önemli kararlar ve değişik uygulamalar ile konunun gereksiz bir şekilde problem yumağına dönüştürülmesine açıkça itirazım var! Artık öğretmen yetiştirme konusunda kalıcı bir ‘politika’ devreye sokulmalı ve oluşturulacak ‘model’ değiştirilmeksizin uzun yıllar uygulamaya konmalıdır.

Şimdi gelelim alınan karara, özetle karar şunu ifade ediyor: Önümüzdeki yıldan itibaren Eğitim Fakültelerine öğrenci alınmaya devam edilecek ancak öğrenim süreleri 5 yıldan 4 yıla indirilecektir (Bu yıl Fizik-Kimya-Biyoloji-Matematik-Tarih-Edebiyat-Coğrafya gibi ortaöğretim alan öğretmenliği bölümlerine öğrenci alımı durdurulmuş idi.) Yine önümüzdeki yıldan itibaren Eğitim Fakültesi mezunlarının yanında Fen-Edebiyat Fakültesi mezunu öğrenciler de öğretmen olabilme hakkına kavuşmuşlardır. Fen-Edebiyat Fakültesi öğrencilerine ister öğrenimleri esnasında, ister mezun olduktan sonra ‘pedagojik formasyon’ alma hakkı ve olanağı tanınacak, böylece Fen-Edebiyat Fakültesi mezunları da öğretmenlik hakkını elde edebileceklerdir. YÖK tarafından alınan karar çok özetle böyle.

Alınan kararla ilgili bazı görüşlerimi çok özetle şöyle ifade etmek istiyorum;

Öncelikle, Eğitim Fakültelerinin ortaöğretim alan öğretmenliği bölümlerine yeniden öğrenci alınması kararı kesinlikle doğrudur, bu kararla mevcut yasalara aykırı olarak geçen yıl alınan karar düzeltilmiştir. Ayrıca öğrenim süresinin 5 yıldan 4 yıla indirilmiş olması da kanaatimce yerinde bir karardır, zira verilmesi gereken bilgi ve beceriler 4 yıl içinde geçmişte yıllar boyunca zaten verilmiş idi bugün de rahatlıkla verilebilir.

İlaveten, Fen –Edebiyat Fakültelerine öğretmenlik hakkının verilmesi esasen bu fakültelerin kuruluş amacı ve felsefesiyle çelişmektedir ve çok doğru değildir. Ancak ülkemiz koşulları göz önüne alındığında böylesine bir karar belki olumlu karşılanabilir. Ancak giren her öğrenciye bu hakkın verilmesi, herhangi bir elemenin veya seçmenin yapılmaması son derece yanlıştır ve sistemi çok ciddi tıkanıklığa sürükleyecek ve yeni problemlerin doğmasına neden olacaktır. Eğer öğretmenlik hakkı verilecek ise pedagojik formasyon için mezuniyet başarı notu, ALES gibi bir takım kriterler ile öğrenciler seçilmelidir.

Bu vesileyle bu konuyla ilgili bazı gerçekleri de paylaşmak istiyorum. Hali hazırda ülkemizde sayıları yüz binlerle ifade edilebilecek bir öğretmen ordusu atanmayı beklemektedir! Bu öğretmenler hangi okullara ve hangi kadrolara atanacaktır? Yine son bir kaç yıl içinde Fen-Edebiyat Fakültelerini tercih eden öğrenci sayıları %80 lere varan oranlarda düşmüştür. Yani ülkemizde zaten öğrenciler bu alanları tercih etmiyorlardı. Bu düşüşün en temel sebebi, mezuniyet sonrası iş kaygısı idi. Unutulmamalıdır ki bu kararlar mezun öğrencilerin ‘iş meselesini’ çözmeyecektir. Sadece sertifikalı işsiz öğretmen sayısını artıracak ve işsiz öğretmen ordusuna yeni kişilerin katılımını sağlayacaktır. Dolayısıyla, alınan kararlar evet olumlu bazı sonuçlar doğuracaktır belki, ancak mevcut sorunları çözmekten çok uzaktır. Artık tüm ihtiyaçların belirlenmesi ve uzun vadeli bir planlamanın yapılması ile ‘öğretmen yetiştirme’ konusunda kalıcı bir ‘modelin’ geliştirilmesi gerekmektedir. Aksi halde alınan kararlarla mevcut sorunlar çözümlenmek yerine gittikçe büyüyecektir.

Prof. Dr. Mustafa EROL

19.04.2014 

 
Toplam blog
: 5
: 181
Kayıt tarihi
: 17.02.14
 
 

Artvin’in Yusufeli ilçesinde 21.03.1965 tarihinde doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimimi Akyazı, Sak..