Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Aralık '06

 
Kategori
Eğitim
 

Öğretmenim bana da kurdela tak

Okumayı sökenlere
Kırmızı kurdele taktı öğretmenim.
Elmalarını kızarttı,
Onları öptü.
Bize kurdele takmadı,
Bizim elmalarımız beyaz kaldı.
Bizi öpmedi.
...............................................
Düşüme giriyor kurdeleler
Uçlarında çengelli iğneler.
Kaşları, gözleri var.
Tutmak istiyorum kaçıyorlar.
“-Bakkal amca.
Param yok, pabuçlarımı vereyim al.
Çantamı vereyim al,
Bana şu kadar kırmızı kurdele ver.
Bir de çengelli iğne...”

Türkan Gedik
KURDELEMİ TAKTIM

Komşumun çocuğu Ahmet, bu yıl ilkokula başladı. Ailenin ilk çocuğu, ilk okula başlayanı olması nedeniyle, konuşmalarımızın büyük bölümü; ilkokula, okuma-yazmaya ve cümle öğretimine ait konulardı bugüne değin.

Ahmet, başarılı bir öğrenci. Daha birinci dönem tatiline girmeden, okuma- yazmayı öğrendi. Çok güzel yazı yazıyor. Yüze kadar sayılar içerisinde birçok işlemi zihinden yapabiliyor.

Ahmet, Ocak ayının ikinci haftasında bir gün, kolunda kırmızı kurdeleyle eve geldi ve aileye sevince boğdu. Kısa bir sevinç coşkusundan sonra, öğretmenin başka kimlere kurdele taktığı soruldu. Ne yazık ki öğretmen, Ahmet’in amca kızı Ayşe’ye kurdele takmamıştı. Yani Ayşe, okuma-yazmayı öğrenememişti.

Ahmet, artık okuma-yazma öğrenmişti ve öğrendiği öğretmeni tarafından onaylanmıştı. O günden sonra, okuma-yazmaya daha bir istekle sarılmaya başladı Ahmet. Böyle bir olayı hangi ailenin yaşaması istenmez ki? Darısı diğerlerinin başına.

Ayşe; okula istekle gider, öğretmeninden sevgiyle söz ederdi. Kurdele olayından sonra, annesi severek, oyuncak alarak, para vererek, yalvararak, bazen de dayak atarak okula yolluyor. Ayşe, evde yazı da yazmıyor, zorlama olmazsa. Amcalarına da gitmiyor. Artık, neşeli, sevimli Ayşe’nin yerinde, durgun, konuşmayan bir Ayşe var.

Kurdele takılmayan öğrencilerin velileri okula gidip, çocuklarının okula gelmek istemediğini, çocuklar arasında kıskançlık olduğunu ve böyle bir uygulamadan vazgeçilmesini söyler. Öğretmen Hanımın verdiği karşılık, kayda değer: “İkinci dönem kurdele takmadığım öğrencilere beyaz kurdele takacağım. Önceki kırmızı kurdele taktığım öğrenciler, kendilerine de beyaz kurdele takmamı isteyecekler. Ama takmayacağım. Beyaz kurdelelileri kıskanacaklar. Önce kurdele takmadığım öğrenciler de, kırmızı kurdeleli öğrencileri kıskanmışlardı. Böylece ödeşmiş olacaklar” der. Doğru söze ne desin veliler(!) Yani, “kısasa kısas” karşılığını aldıktan sonra, ikna olarak evlerine dönerler.

İşte bugünlerde Öğretmen Hanım, “kırmızı kurdele” taktığı öğrencilere, “KURDELEMİ TAKTIM” adlı kitabı almalarını söyler. Ahmet’in babası da hemen alır.

Kitabın kapak sayfasında, “KURDELEMİ TAKTIM okumaya başladım” yazıyor. Ve sayfanın yarısını kaplamış gülümseyen, yakasının altında sol yanında kırmızı kurdele takılı, sağ elinde bir kitap bulunan bir kız öğrenci –resmi- duruyor. Sayfanın altında ise ... yayınları yazıyor. Kitabın birinci sayfasında da kurdeleli bir kız öğrenci resmi var. Geçiyoruz üçüncü sayfaya: “Öğretmenim bana da kurdele taktı. Bir de kitap verdi. Kitabın içindeki yazıları içimden okudum. Birden ‘KURDELEMİ TAKTIM, OKUMAYA BAŞLADIM’ diye sevinçle ve yüksek sesle bu yazıyı okudum.” Kitabın arka sayfası da ön sayfasından farklı değil. Okula giden iki çocuk ve göğüslerinde kırmızı kurdele. Sağ alt köşede, 1.25 YTL’nin üzerine basılmış 2.00.

Siz bir eğitimci, değilseniz yazar olarak, ister Geleneksel Eğitimi benimsersiniz, ister İleri-Çağdaş Eğitimi. Buna kimse karışamaz.

Geleneksel (Traditional) Eğitim ya da Eleyici Sistem, programı merkeze alan, öğrencilere ne kadar çok bilgi aktarılırsa o derece, zihinsel gelişimin sağlanacağına inanılan, alanında bilgi sahibi olan herkesin öğretmenlik yapabileceği kabul edilen, rehberlik ve mesleki formasyonunun önemli olmadığı, anlatım yönteminin baskın rol oynadığı, değerlendirmenin öğrenciye not vermek amacıyla kullanıldığı, amacın programlardaki bilgileri aktarmak olduğu ve programı öğretmenin istediği gibi aktaran öğrencinin başarılı bulunup sınıf geçirildiği, aktaramayanın ise, başarısız bulunup sınıfta bırakıldığı, bir eğitim görüşüdür. Kitabın yazarı da bu görüşü benimsemiş. Benimser, benimser. Ne diyelim.

Kitap, eğitim yanlışlarıyla dolu. Bu yanlışlıkları dile getirecek değilim. Ama, kitabın da yinelediği yanlışların doğurduğu sonuçlara değinmeden geçemeyeceğim. Kitapta, kurdele olayı ayrıntılı biçimde anlatılıyor. Deniliyor ki, “kurdelemi taktım, okumaya başladım.” Sanki okumanın yolu kurdele takmaktan geçiyormuş gibi. Yarışı kazanan öğrenciler mutlu, kazanamayanlar mutsuz. Yani, ya saldırgan, ya içe dönük. Eğitimin amacı, ne saldırgan bireyler yetiştirmektir, ne de içe kapanık.

Veliler Öğretmen Hanımla, Müdür Beyle tartışmaya girerler. Öğrenciler, okula gitmekten soğurlar. Okula gitmekten soğuyan bir öğrenciden, öğretmeni sevmesi beklenemez herhalde. Kurdele takılan ve takılmayan öğrenciler arasında olumsuz davranışlar görülmeye başlar. Gelecekte bu öğrencilerin, biraraya gelip, “Gel kardeşim, elini ver bana” demeleri beklenemez. Okulun amacı, hayata yeni başlayan yavrulara, aile yuvasından sonra karşılaştıkları ilk yer olan okulda, “başarısızlık acısını” tattırmak değildir.

Ve bu kitap, “Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Dairesi Başkanlığının .../../.... tarih ve ... sayılı yazılarıyla, ilkokul 1. sınıflara tavsiye edilmiştir.” Diğer bir deyimle, en yüksek öğretim ve eğitim kurulu bu kitabı uygun görmüş.

Kurdele takılmayan çocuğun ve ailesinin yerinde olmak ister miydiniz acaba?

 
Toplam blog
: 425
: 3089
Kayıt tarihi
: 06.12.06
 
 

Gazi Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi..