Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Eylül '15

 
Kategori
Eğitim
 

Öğretmenimiz; Hasan Ali Yücel

Ben Hayatta En Çok Babamı Sevdim

Ben hayatta en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yerden bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü ha düşecek
Nasıl koşarsa ardından bir devin

O çapkın babamı ben öyle sevdim
Bilmezdi ki oturduğumuz semti
Geldi mi de gidici - hep, hep acele işi
Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi
Atlastan bakardım nereye gitti
Öyle öyle ezber ettim gurbeti

Sevinçten uçardım hasta oldum mu,
Kırkı geçerse ateş, çağırırlar İstanbul\'a
Bi helallaşmak ister elbet , diğ\'mi oğluyla!
Tifoyken başardım bu aşk oy\'nunu,
Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu,

En son teftişine çıkana değin
Koştururken ardından o uçmaktaki devin,
Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için
Açıldı nefesim, fikrim, canevim
Hayatta ben en çok babamı sevdim.
 

BİR MAVİ DESTAN HASAN ALİ YÜCEL

“Cumhuriyet dönemi aydınlanmacılığına ivme kazandıran, eğitimi kendisinden önceki birikimi değerlendirerek, Kurtuluş Savaşı'nı sürdürme anlayışıyla dizgeleştiren bir mavi destan Hasan Âli Yücel...


İkinci Dünya Savaşı'nın yoklukları, sıkıntıları içinde, bir eğitim seferberliği sürdürülmektedir. Beş yüz binden çok insan silah altındadır. Demir, çimento bulmak olanaksızdır. Ama boş topraklara çadır kurarak işe başlayan köy çocukları, karanlıkları ışığa kavuşturmaktadır.”  ( Mehmet Başaran, Büyük Aydınlanmacı Öğretmenim Hasan Ali Yücel)

Şubatın 26’sında yitirdiğimiz  “Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi” sonra Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’i oğlu Can Yücel özlemlerin en ateşlisiyle bekler.Gelmeyince, gecikince şiirinde dediği gibi hastalanmayı çözüm olarak görür.

Geri kalmışlığın eğitimdeki bozukluklardan kaynaklandığı anlaşılmış. Bu nedenle 1920-1950 arası Türk eğitiminde ükeyi aydınlanmaya götüren önemli adımların atıldığı dönemdir.

Cumhuriyet döneminde Milli Eğitim Bakanlığı yapmış Mustafa Necati, Reşit Galip, Saffet Arıkan, Hasan Ali Yücel yaptıklarıyla sık sık anılması gereken büyüklerimiz, değerlerimizdir.

Hasan Ali Yücel,Türkiye Cumhuriyeti’nin yarattığı, Atatürk’le başlattığı aydınlanma eyleminin bilinçli bir savunucusuydu.

İnsancıl (hümanizma) kültüre bağlanmayı, ulusal kültürümüzü bu kaynakla besleyip bu kaynağa bağlamayı çok istedi.Bu konuda yaptığı klasiklerin çevirirsi önemli bir adımdı. Bu çevirilerle Cumhuriyetimizden yana insanlar o dönemde yetişti. Yetişen bu kuşak inatla Cumhuriyete yaşamları boyu sahip çıktılar.

Köy Enstütülü çıkışlı öğretmenler bunun en somut kanıtıdır. Günümüzde bu gönüllüğü, cumhuriyet, laiklik ve demokrasi savunuculuğunu  yaşlarına aldırmadan, bedensel yıpranmışlığı özür olarak ileri sürmeden sürdürüyorlar. Bu Hasan Ali Yücel’in Türkiye Cumhuriyeti’ne kazandırdığı en önemli güçtü.

Eğitim, özgürlük, iyi insan, iyi yurttaş konularında yazılar yazan  Hasan Ali Yücel önüne çıkarılan engellere aldırmadan inandığı yolda yürüdü.(Arslan Kaynardağ, 12 Nisan 1993,Cumhuriyet gazetesi)

Hasan Ali Yücel yaşam yürüyüşünü  17 Aralık 1897’de İstanbul’da başlatıp 26 Şubat 1961’de Ankara’da sonlandırdı.Vefa Lisesi(idadi),İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü (1921) bitince edebiyat felsefe öğretmenliği ile başlayan hizmeti, Orta Öğretim Genel Müdürlüğü (1933), Milli Eğitim Bakanı (1937-1946 Celal Bayar’ın başbakanlığıyla başlar) olarak sürdü.

Milli Eğitim Bakanı olunca:

-Köy Enstitülerini Açtı. (1940-1948)

-Ankara devlet Konservatuvarı’nı kurdu. (1940)

-Dünya klasiklerinin çevirisini  yaptırdı. (1941)

 

“Batı ve Doğu kavramlarının iki ucu arasında anıtsal bir köprüolan Hasan Ali Yücel 496 yapıtı Türkçeye kazandırır.  (Alper Akçam, Afrodisyas Sanat, Ocak-Şubat 2014)

Doğu klaksiklerini çözümleyici bir bakışla, Batı klasiklerini ortaçağ karanlığına son vermek yaklaşımıyla Türkçeye kazandırır. Tüm bunları savunacak, dik duracak,  bilimsel düşünecek, zanaatı olan, sanatın bir dalında uğraş verecek kızlı erkekli köy çocuklarına emek verdi.

Alper Akçam’ın “Erken Cumhuriyet Dönemi

dediği bu aydınlanma uğraşı Hasan Ali Yücel’in

1946’da siyasi yaşamdan ayrılmasıyla kapanır.. Recep Peker hükümetiyle yerine bakan Reşat Şemsettin Sirer olur.  1950 Seçimleriyle milletvekilliği de biter. Bundan sonra İş Bankası Kültür Yayınlarını yönetir.

1961 Kurucu Meclis Üyeliği ve ölümü

Akşam, Cumhuriyet, Dünya gazetelerinde makaleler yazar.

YAPITLARI

-Ruhiyat Elifbesi (1924)

-Türk Edebiyatı Nümuneleri (1926)

-Tarihi Kadim ve Doksan Beşe Doğru (T. Fikret’ten yeni harflerle 1928)

-Mevlana’nın Rübaileri (1932)

-Türk Edebiyatına Toplu Bir Bakış (1932)

-Askerli ve İdari İçin Türkçe Sözler (1933)

-Fransa Maarif Tekilatında Müfettişlik (1934)

-Türk Edebiyatı (1934)

-Mantık (1935)

-Fransa’da Kültür İşleri (1936)

-Bir Türk Hekimi ve Tıbba Dair Manzum Bir Eser (1937)

-Fazıl Ahmet Aykaç (1937)

-Türkiye’de Orta Öğretim (1938)

-Maarifle İlgili Söylev ve Demeçler

-Davam (Kenan Öner ile ilgili davanın savunması) 

-Bilimler Felsefesi, Mantık (1948)

-Davalar ve Neticesi (1950)

-Edebiyat Tarihimizden (Yakup Kadri Karaosmanoğlu 1957)

-Türkiye Orta Öğretimi

ŞİİR

-Dönen, Ses (1933)

-Sizin İçin (Çoçuk şiirleri, 1938)

-Dört Hayvan, Bir İnsan (1943)

-Mevlana (1953)

-Dinle Benden (1960)

-Allah Bir (1961)

DENEME-MAKALE

-Pazartesi Konuşmaları (1937)

-İçten-Dıştan (1938)

-Edebi Şef (1939)

-Hürriyete Doğru (1955)

-İyi Vatandaş, İyi İnsan (1956)

-Hürriyet, Gene Hürriyet (1960-1966)

-Dinle Benden (1960)

-Allah Bir (1960)

-Kültür Üzerine Düşünceler (1974)

GEZİ

-Kıbrıs Mektupları (1957)

-İngiltere Mektupları (1958)

-Geçtiğimiz Günlerden (1990)

DERS KİTABI

-Felsefe  Dersleri – Metafizik-Ahlak- Estetik (1950)

-Mantık Dersleri (1952)

-Felsefe Dersleri- Metafizik (1954)

-Yurttaşlık Bilgisi (1955, 1956)

 

HASAN ALİ YÜCEL HEPİMİZİN ÖĞRETMENİDİR

Mehmet Başaran

(Büyük Aydınlanmacı Öğretmenim Hasan Ali Yücel,

  İş Bankası Yayını)

1.Bölüm

.“1950 sonrasında ülkemize gelen halk eğitimi uzmanı Watson Dickerman, ‘Halkevleriyle siz bizden ilerdesiniz’ diyordu. Uzman Ms Kate Wofort ise, ‘Köy Enstitüleri ile eğitimi yaygınlaştırmada dünyada tek örneksiniz’ (s,171-172)

2. Bölüm

. Hasan Âli Yücel’in kendi yazdıklarıyla/yaptıklarıyla oluşturulmuş. Şöyle ki; “Bilimler Felsefesi Mantık” adlı kitabının Önsöz’ü konmuş, o dönemdeki yazılarına yer verilmiş. Kısaca küçük bir ufuk turu ile Yücel, Yücel’e anlattırılmış.

3.Bölüm

Yücel’in “El koyduğumuz ilköğretim davasını gerçekleştirerek Türk vatanının dağlarında, bayırlarında ve kırlarında hatta en ücra yerlerinde kendi kendisine açıp solan çiçek bırakmayacağız” (s.87) dediği Köy Enstitüleri'ne yaptığı ziyaretlerinde yaşadıkları, Fevziye ile Ali Çuhadar öğretmenlerle Arifiye Köy Enstitüsü Müdürü Arif Balkır’ın anıları ve Tonguç’un ziyaret boyunca yaşadıklarını anlattığı izlenimlerini okuyoruz. Hele Pazarören Köy Enstitüsü’nü ziyaretlerinde Kâmil Arı’nın “Babamız Geldi” adlı şiirini okuduktan sonra Yücel’in “Bu akşam insanlara, bu ölümlü mahlûklara verilebilen sıfatların en iyisini bana verdiniz, bana baba dediniz. Hiçbirinizin şurada oturan çocuğumdan farkı olmadığını söyleyebilmek, benim için bütün bir hayat mükâfatıdır” (s.102) diye konuşması gözlerimi yaşarttı, çok duygulandım.

4.Bölüm

Başaran’ın kendine özgü ürettiği ve gerçeğin yalın bir ifadesi olan “Özgürleşme Eylemi, Köy Enstitüleri” başlığı altında o destansı yaşamı karşımıza getiriyor. Bu kısacık bölüm, daha çok okumalara çağırıyor sanki okuru…

5.Bölüm

Köy Enstitüleri'nin önce sönümlendirilişi sonra da kapatılışı aktarılıyor. Hasanoğlan köyü muhtarının “Ne iki partisi yahu, öküz pislemiş kağnı tekeri ortasından geçmiş, ikisi de aynı tezek.” (s.163) diyerek o süreci kestirmeden anlatışı unutulacak gibi değil… Varın ötesini siz düşünün!

6.Bölüm

Yücel’e hak ettiği değeri veren gerçekçi değerlendirmelerle bezenmiş. “Yazınımızı, müziğimizi, tiyatromuzu, dilimizi, düşüncemizi, bilimimizi onsuz düşünemeyiz” diyerek Mehmet Başaran bir yerde son noktayı koyuyor.

İzninizle ben de artık rahatlıkla göğsümü gere gere diyebilirim: “Hasan Âli Yücel, hepimizin öğretmenidir.”
             

(Hepimizin Öğretmeni Hasan Ali Yücel, Mutahhar Aksarı, Anafilya, Türkçe Edebiyat Kültür ve Sanat Dergisi, Yıl 2009, Eylül dergisi, sayı 99 )

 

İ.Gürşen Kafkas

Yeniden Köy Enstitüleri

Eğitimci  Yazar Gürşen Kafkas Yeniden Köy Enstitüleri  yapıtında dünü bugüne çözüm olarak gösteriyor. Büyük eğitimci İsmail Hakkı Tonguç’un önemli bir  öğüdünü unutmamazı sağlıyor.

Eğitimci yazar Gürşen Kafkas, “ Genç Türkiye Cumhuriyeti, ideallerini gerçekleştirmek için işe nereden başlamalıydı? Elbette her şeyin bittiği yerden... 'Çorak ülke'  Anadolu, "Türk Pestalozzi"si Tonguç'un önderliğinde büyük bir okula dönüşürken, halk oyunları ile Kral Oidipus temsilleri bozkırda birlikte sahne aldı. Doğu'nun rönesansı ufukta görünmüştü!..” diyor.


Bu yapıt, büyük eğitimci İsmail Hakkı Tonguç’un, "Köy demek memleket demektir. Ulusal gücümüzün özü orada saklıdır. Köy kalkınmadıkça ülke kalkınamaz. Köylü bilinçlendirilmezse, okutulmazsa, Atatürk'ün devrimleri kentlerin içinde kalacaktır." görüşünü “Yeniden Köy Enstitüleri” adıyla gündeme taşıyor. 

 
Toplam blog
: 1064
: 732
Kayıt tarihi
: 24.03.12
 
 

Türkay KORKMAZ, umuda yolculuğu ertelemez. Mermeri delenin damlanın sürekliliği olduğunu bilir. Y..