Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mart '07

 
Kategori
Anılar
 

Öğretmenin camızı

Öğretmenin camızı
 

Öğretmenliğimin ikinci yılında, doğup büyüdüğüm şehrime atanmanın keyfiyle, il içi atama kurasına katılmak üzere gittim İl Milli Eğitim Müdürlüğüne. Annemin ölümüyle tükenen yaşama gücüm, canım babacığımın yakınında olacağım sevinciyle birazcık güçlenmişti. Beni en fazla, 2-3 saat uzaklıkta bir köye verirler, hiç olmazsa hafta sonları evimizde babacığımla olurdum. Kur' a torbasına elimi soktum, Allahım yardım et! diye dua ederek sol elimin serçe ve yüzük pa rmakları arasına sıkışan kağıdı çıkardım. Korkuyla açtım, merkeze 1, 5 saat uzaklıkta bir ilçemizin adını hiç duymadığım bir köyü yazıyordu.

Köy, ana yoldan yarım saat içerde, düz bir ovada kıraç bir yerdi. Tüm meslektaşlarımın yaşadığı ev bulma , yerleşmenin zorluğunu ancak yaşayanlar bilir. Burada, Memleket Sevdalısı tüm arkadaşlarımı, gönülden sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. Köyün minibüsüne bindiğimde, en çok bebelerimi merak ediyordum. Şimşir, tertemiz gözleriyle cana can katan köy bebelerimi.. Bana eşlik eden amcamın oğlu Mıstık, gel kızım dön geri ne işin var şuralarda, sana şehirde bir iş bulalım çalış, çekilmez buralar diyordu. Hele bi köyü görelim diye geçiştirdim. Kırmızı boyalı, her yeri tuhaf orlon örtüler, boncuklarla süslü minibüs hareket etmek üzereyken, feryat-figan bir kadın sesiyle hepimiz irkildik:-Bekleee, bekle duzsuz Adeem! diye bağırarak 60 yaşlarında bir kadın bindi arabaya. Şöför Adem, gülerek: -Tamam kızma Camız aba, çabuk ol! dedi. Geniş ve köşeli yüzü, kucağında tavuğuyla en arkaya geçip oturdu Camız aba!Allah, Allaah! sert ve öfkeli yüzüne rağmen, güzel gözleriyle çocuksu ifadesiyle çok sevimli bir kadındı. Ben Köylüyle ilk iletişimi kurmak için, gülerek sordum: -Niye sana camız diyorlar teyze? Cevabı o kadar doğal ve sertti ki, insan ona kızamıyordu:- Ne biliyim niye diyor bu doğuzlar, git onlara sor! Sesimi kestim. Şöför Adem, gülerek seslendi: -Bak O Öğretmen Camız abaa! köyde ev yok, al yanına beraber oturun! Aman yarabbi , bu kadınla oturmak, mümkün değil diye düşündüm. Onunla 2 yıl, hepsi birbirinden keyifli günler geçireceğimi bilmeden..

Köyde 2 hafta boyunca Muhtarda misafir kalarak ev aradım, nafile. Çoğu yıkılacak gibi duran tüm evler doluydu. Bu arada, Muhtar ve diğer köylü velilerimin Camız Aba'yı ikna turları sürüyordu. Yalnızlığa alışmış, köyde çocuklarıyla bile oturmayan O özgür ruhlu canım abam ikna olmuyordu. Artık canıma yetmişti. Bir öğlen okuldan çıktım, köyün ortasında iki katlı, altı ahır üstünde 2 odası olan evine gittim Camız abanın. Kapıyı çaldım, biraz sonra açtı. Beni görünce şaşırdı, biraz da utandı sanırım. -Ne var? dedi. Çay içmeye geldim! dedim. İçeri aldı beni, tertemiz evinin küçük odasına geçtik. Bak Camız aba, bu gün beni yanına aldın, aldın. Almazsan istifa edicem, sebebim de sen olucan, niye almıyorsun beni? Sana kiranı veririm, işine karışmam, sevmezsen çıkar giderim! dedim. Bana bir yığın mazeret sıraladı, sonra da şartlarını.. Eve öğretmenleri getirmek yok, erkek babam ve abim dışında kimse gelemez. Sigaranın küllerine aşırı dikkat edicem, her salı pazardan alışveriş yapıcam.. Hadi ya!d eme lüksüm olmadığından, tüm şartlarını kabul ettim. Oh be!Aynı gün taşındım tombulumun yanına..

Kısa sürede benim esprili, insan sevgisi dolu, akıllı ve namuslu kişiliğim onu kuşattı. Nasıl güzel anlaşıyoruz, beni nasıl seviyor.. Köylü şoktaydı, her gören aa Camız seni atmadı mı hala? diye soruyordu. Onun sevgiye, ilgiye aç ruhunu öyle güzel kavramıştım ki, şakalarımla gülmekten gözlerinden yaşlar geliyordu hep. Akşamları beraber oturmalara gidiyor, eve gelince çaylarını beğenmediğimiz komşuların inadına kendimize çay demliyorduk, tezek yanan sobamızın üzerinde. İkimiz de çok mutluyduk, çook..

İkinci kış gelmişti, artık evimize öğretmen arkadaşlarım gelebiliyor, biz onlaragidiyorduk. İlçedeki arkadaşlar da geliyorlardı ara sıra. Ocak ayında, müthiş kar fırtınaları olurdu .Böyle günlerden birinde, öğlen okuldan eve geldim. Camız abam ahırdaydı, yemeğimi ısıttım tam oturucam kapı çaldı. Gittim açtım, her yeri kar dolmuş 3 kişi vardı kapıda. Şaşkınlık ve endişeyle:- buyrun! dedim. Nuran hoca siz misiniz? dediler, evet benim dedim. Yav hocanım kusura bakmayın rahatsız ettik. Biz ilçeden geliyoruz, hayvan tüccarıyız. Hasan Hoca söyledi bize, sizin bir camızınız varmış, satıyormuşunuz bakmaya geldik! O anda kahkahamı engellemek için kendimi zor tuttum , hiç bozuntuya vermedim. Adamlar soğuktan donmuşlar yazık, gelin birer çay için sonra görürsünüz dedim. İlçeden öğretmen arkadaşım muzip Hasan hoca, gariplere o havada böyle bir oyunu nasıl oynamıştı?Adamlar çaylarını içtiler, gülerek dışarı çıkardım. Ahıra seslendim: -Camız abaaa!gel kız bak müşteri var sanaaa! Adamlar şaşkınlıkla izliyorlardı, abam çıktı ahırdan- Ne var gııız? Adamlara döndüm, öfkelerinin azaldığını düşünerek: -Bakın işte benim Camızım! Yahu kardeşim sizde hiç akıl yok mu? Öğretmen, hele de bayan Öğretmen camız besler mi? Bu havada yollaradüşmüşsünüz. Hasan Hoca size şaka yapmış heralde! dedim. Hep beraber bizi bi gülme krizi tuttu, gülmekten çatlayacağız. Hele Camız abam aşağıdan bize o öfkeli ve hakikaten camıza benzeyen sert yüzüyle şaşkın-şaşkın baktıkça daha da gülüyoruz. Sonuçta olayı Camız abama da anlattık, adamlar Hasan hoca'ya küfürlerle çıkıp gittiler..

Beni iki yıl evladı gibi seven, emek veren sevgili Camız abamı özlem, minnet ve rahmetle anıyorum. Ruhu şad olsun..

 
Toplam blog
: 95
: 736
Kayıt tarihi
: 08.03.07
 
 

Emekli öğretmenim, 52 yıllık hayatımdan amatör mizah, bağlama, sürrealist resimler, yitikler, sev..